bugün

dersim isyanı

kürt ayaklanmalarının sonuncusu olan dersim ayaklanmasının, hem isyancılar hem de genç cumhuriyet açısından ayrı bir önemi vardır. dersim, osmanlı'dan beri zorlu doğa koşulları ve etkin aşiret egemenliğiyle neredeyse, anadolu'nun ortasında içine kapalı ayrı bir ülke gibiydi. bölgeye tümden hakim durumda olan aşiretler, vergi vermiyor, askere insan göndermiyor ve kendi adlarına vergi topluyorlardı. sürekli olarak besledikleri, özel silahlı güçlere sahiptiler. aşiretçilik ve göçerlik egemen sistemdi ve bölgenin tek "ekonomik" faaliyeti, ticaret değil eşkiyalıktı. türkiye cumhuriyeti yasaları bu bölgeye henüz ulaşmamıştı. ulusal bütünlüğün tamamlanması, dersim halkının, göçerlik ve feodal gerilikten kurtarılması ve bitmek bilmeyen kürt ayaklanmalarına son verilmesi için, dersim sorunu çözülmeliydi.

ankara'nın kalıcı bir çözüm bulunması için kararı şuydu: "dersim sorunu yalnızca askeri eylemlerle çözülemez. kalıcı bir çözüm için, sosyal ve ekonomik önlemlerin alınması gerekmektedir..." bu anlayışla yapılacak işlerin planlamasına 1927'de başlandı ve alınan kararlar bir program düzeniyle uygulamaya sokuldu. önce, bölgeyle olan ulaşım sorununu çözmek için yol ve köprüler yapıldı. aşiret dışı köylülere toprak verilerek bunların hem tarım, hem de ticaretle uğraşmaları sağlandı. eğitime özel önem verildi. ilk elden, pülümür, mazgirt ve hozat'ta bölge okulları açıldı. aşiretler hakkında araştırmalar yapıldı. nüfus ve silah güçleri ile etkinlik alanları, ekonomik durumları saptandı. aşiretlerin tüzel kişilikleri kaldırıldı, bu nitelikteki taşınmazları devletleştirildi. 1935 yılında, 2884 sayılı "dersim'in vilayet teşkilatına alınması" için bir yasa çıkarıldı. vali ve komutan yetkilerini birleştirerek yönetim yetkilerini arttıran bu yasa ile dersim'in adı tunceli olarak değiştirildi.

bu gelişmelerden rahatsız olan ve bölgede, yüzlerce yıl neredeyse fiili bir bağımsızlık içinde yaşayan aşiretçi egemenler, tepki göstermekte gecikmediler, 21 mart 1937'de ayaklandılar. 1938 yılında isyan bastırıldı. yalnızca demenan aşireti yüksek dağlara çekilerek 1942 yılına dek direndiler. sonuçta dersim, türkiye cumhuriyeti'nin diğer bölgelerinden herhangi bir farkı olmayan yurt parçası haline getirildi. eşkiyalık önlendi ve tunceli halkı kısa sürede, bölgenin okuma oranı en yüksek ve cumhuriyet ilkelerine en bağlı halkı haline geldi.

kaynak: yeni dünya düzeni kemalizm ve türkiye, metin aydoğan
*****************************************************************************************************************************
TUĞGENERAL ZiYA YERGÖKÜN ANILARI adlı kitapta 1900-1915 civarında bölgede yüzbaşı rütbesiyle göreve başlayan ziya yergökün anılarında çok önemli noktalar vardır.

"...Bunlar ne Şiidirler ne de tam Bektaşi. Bu mezhebin her ikisinden alınmış bazı esasları varsa da çok gülünç inançları da vardır. Her yüksek dağı bir ziyaret yeri, bir tapınak hükmünde gördükleri gibi birçok büyük ardıç ağacını da öyle görürler; Allaha bizim gibi inanırda peygamberi de şöyle böyle tanırlar. Fakat oruç tutmaz, namaz kılmazlar. Kuranın hükümlerinden habersizdirler. Onlara göre ;kirleri su, suyu toprak temizler. Toprağı da ateş temizler;
Yavuz sultan selim 40000 Kızılbaşı kılıçtan geçirmiş, gerisi kaçıp dersime sığınmıştır; Dersim Kürtleri çevre köylere rahat vermezler. Yolcuları soyar, köylülerin hayvanlarını sürüp götürürler. Köylülerin bir Kürtü öldürmeleri hadlerine mi düşmüş. Böyle bir babayiğitlik gösteren köylünün köyü yerle bir olur. Bunların vali ve komutanları bile soydukları olmuştur. 1908 yılında 13 tabur piyade, üç dağ bataryası ve Hamidiye süvari alayından oluşan bir fırka askerle Neşet Paşa komutasında sindirme harekatına çıktık; " diye gider o yıllarda osmanlı ordusunun rehaveti- disiplinsizliğinden bahseder ve bölgeye yapılan harekatların neden başarıya ulaşamadığını sorgulayıp eleştirir. Yapılması gerekli olarak yazdığı şeylerin hepsi genç cumhuriyetin idealist subayları tarafından 30 yıl sonra 1938 yılında uygulamaya koyulur ve sapına kadar batağa batmış bir memleket türkiyenin okuma yazma oranı en büyük bölgesi haline gelir.operasyondaki sertlikte kurtuluş savaşı zamanında türk ordusunu arkadan vuran halka subayların duyduğu nefret olsa gerek....
(bkz: koçgiri isyanı)

isyan, sevgi pıtırcıklarının barış güvercinleriyle değil devletin yapmaya uğraştığı yol üzerindeki bir köprüyü koruyan askerlere saldırılmasıyla başlamıştır, isyanın başlangıç safhası kısaca :

1937 yılında Atatürk Singeç Köprüsü'nün açılışını yapmak üzere Dersim'e gelecekti. Bu köprünün bir ucunda güvenliği sağlamak amacıyla bir askeri karakol bulunuyordu. ismail Hakkı Teğmen'in komutasındaki karakola asiler tarafından saldırı düzenlenir. Karakol yakılır, 33 asker öldürülür.

27 Mart 1937 tarihinde Tunceli-Erzincan yolundaki bir köprü Haydaran ve Demanan aşiretleri tarafından yakılır. Bölgenin telefon hatları kesilir. Jandarma birliklerine pusu kurulur. Pap bucağı karakoluna baskın düzenlenir. Seyit Rıza bizzat Sin Karakolu'nun da basılması için asi milislere emir verir. Bölgedeki 9. Seyyar Jandarma Taburu'na da baskın düzenlenir. Kendi vatandaşlarından kurulu düzensiz gerilla kuvvetlerine karşı savaşmak üzere eğitilmemiş ve bu yönde bir hazırlığı olmayan askeri kuvvetler kendilerini korumakta zaafiyet içine düşerler. Birçok askeri birlik basılarak askerler öldürülür ve yaralanır. Asiler Malazgirt Köprüsü'nü tahrip ederler.