bugün

herkesin tanıdığı adamlar

kahvede oturmuş bir yandan kuşburnumu içip bir yandan gazetelerin spor sayfalarına göz gezdiriken o adam birden kahveden içeri giriyor. vehayut koridorda sap gibi dikilerek hocanın gelmesini beklerken o eleman giriyor kapıdan. ya da kantinde yarı uykulu halde karışık tostumu beklerken, o eleman rahat çalımlarla yaklaşıyor kantinci ablaya doğru: "abla bi karışık da bana yap be" diye umarsızca istiyor, hadsizce. ya da ders çıkışı tüm cemaat otobüs beklerken durakta, bi cisim yaklaşıyor aniden ve içinden aynı bizimki gibi siki olan anadan üryan bi yaratık iniyo ve sikini kaldırmış bi halde "lan amına koduğum mevzuya dalacaksan dal,- başıyla malafatı işaret ederek- yoksa ben sana dalacam" diyor ve korkudan sadede geliyorum hemen.

karizmasını bir türlü bilemedim ben bu haltın, amma ve lakin gördüğüm bütün türlerinde bir şöhret şımarıklığı tespit ettim naçizane. yani önünü kesip "bi imza alabilir miyim?" diyecek olsam, "ne oluyo amına koyim" diye abuşmadan "ehehee tabi ki" diyerek, bunu yıllarca yapıyormuş gibi olgun bir sanatçı tavrı sergileyecek gibime geliyor benim. hangi toplulukta bulunursan bulun, girer girmez bu adam kendini belli eder anında. en çok sesini işiteceğin odur; grubun aklınca en zehir adamı odur, piçin önde gidenidir; herkese verecek bi ayarı vardır kuş beyniyle. bu popstar hallerini gördükçe rousseau düşüverir aklıma: doğal halinden epey yozlaşan insan, özsaygısını toplumda arıyor. bu güruhta da tanınıyor, biliniyor olmanın getirdiği tatmin mevzu bahis sonucu çıkarılabilir. çıkarılabilir de, salt tanınıyor olmakla kazanılmış, elde edilmiş bir takdir söz konusu olabilir mi? hayır. fekat bu şöhretten hissettikleri güvenle birden cemiyetin en hadsiz, en fırlama adamı oluvermeyi başarmaları, dolaylı da olsa şöhretin marifetinden sayılabilir. insanın evrimleşme sürecinde irili ufaklı şöhretin de etkili olduğunu söylüyor bu kardeşin.

tanımaz etmezdim ben bu adamları, içimden gelmedi tanışmak, sevmiyorum rahat adamları babacan. belki de iyi insanlardı, hepsi birer ertuğrul sağlamdı belki de, ama sevemedim kara gözlüm.

(lan uykum geldi amına koyim, yazının da anasına olan oldu)