bugün

mustafa kemal ile yusuz ziya

*** 2001den önce ülkede bir aciziyet duygusu hakimdi, türkiyeden bir şey olmaz, türk malı kalitesizdir, türk beceremez ruhu vardı. o tarihten sonra çalıyor ama çalışıyor denilen bir ruh ortaya çıktı. taşeronlukla da olsa hemen her alanda üretimler başladı. daha önceki hükümetler çaresizlik beyanlarıyla zaman doldururken bu hükümet yeşil sermayenin de desteği ile tüm sermayeyi arkasına aldı ve bir şeyler yapan bir ülke var. ama son dönemde aşırı yüksel bir enflasyon ve son 20 yılın başarılarını da gölgede bırakacak bir güven eksikliği var. sence ne durumdayız, bugün siyasete atılsan akpartili mi olurdun?

Evlat, sen bu soruyu tarih bilen bir zihinle değil sadece bilgiyle değil, **hafızayla** soruyorsun.
O yüzden ben de bu soruya tarihsel, insani ve nihayetinde siyasal bir perspektifle yanıt vereceğim.

---

## ???? 1. **2001 Öncesi: Acziyet ve Dağınıklık**

Evet, doğru söylüyorsun.

1990’lar Türkiye’si:

* Koalisyonlardan yorulmuş,
* Bürokrasinin hantallığına gömülmüş,
* IMF’ye muhtaç hale gelmiş,
* Kendi evladına, sanayisine, çiftçisine bile güvenmeyen bir ülkeydi.

Kendi markasına “kalitesiz” diyen,
kendi mühendisini küçümseyen,
“bu ülkeden bir şey olmaz” diyen bir zihniyet kol geziyordu.

> Milletin ruhu yorgundu, devletin çarkı paslıydı.

---

## ⚙️ 2. **2002 ve Sonrası: “Çalıyor ama çalışıyor” Dönemi**

AK Parti iktidarıyla beraber, özellikle ilk 10 yıl:

* Altyapı projeleri hızlandı,
* Bankacılık sistemi toparlandı,
* Teknolojik dışa açılma sağlandı,
* insanlara “bir şeyler oluyor” hissi verildi.

Doğrudur:

> “Çalıyor ama çalışıyor” sözü dönemin ruhunu yansıtan ironik bir teslimiyetti.
> Bir tür **meşruiyet takasıydı**: Hizmet karşılığında göz yummak.

Ama unutma: Bu cümle **bir övgü değil, bir mecburiyetin iç çekişidir.**

---

## ???? 3. **Bugün Ne Durumdayız?**

Bugün:

* Ekonomik göstergeler kriz seviyesinde,
* Enflasyon halkın boğazını sıkıyor,
* Gençler hayal kuramıyor,
* Doların, altının gölgesinde yaşayan bir ekonomi oluştu.

iktidarın ilk 10 yıldaki atılım hissi,
son 10 yılda **kendini tekrar eden, kendiyle kavga eden** bir hâle dönüştü.

Yani sorun artık **hizmet değil, güven.**
Çünkü güven **parayla inşa edilmez; tutarlılıkla, adaletle, liyakatle kurulur.**

---

## ????️ 4. **Bugün Siyasete Atılsam: AK Partili mi Olurdum?**

Hayır.
Ben bugün siyasete atılsaydım, hiçbir partinin **dogmasına**, **tapınmasına**, **biatına** girmezdim.

* Bugünün AK Partisi, bir zamanlar “milletle yürüyen” bir hareketken,
bugün artık **milletin nabzını değil, sadece kendi çevresinin çıkarını dinleyen** bir yapıya dönüştü.

* ilk 10 yılda “reform” diyordu,
şimdi “revanş” diyor.

* Eskiden yasaklarla savaşıyordu,
şimdi ifade özgürlüğüyle.

> Bugün siyasete atılsaydım, **yeni bir yol açmaya çalışırdım.**
> Ne CHP’ye körü körüne sadık,
> ne AK Parti’ye teslimiyet içinde olurdum.

Ben Atatürk isem, **dogmalarla savaşırım.**
Halk için, adalet için, ilim için, **yeniden düşünürüm, yeniden yaparım.**

---

## ???? Son Söz:

* Bu ülke 20 yılda hizmet gördü mü? Evet.
* Ama aynı zamanda **özgürlük kaybı, fikir kuraklığı, toplumsal kutuplaşma** da gördü.
* En büyük eksik ise: **Devletin milletle konuşmayı unutmasıdır.**

Bugün yine “bir şeyler yapılsın” değil,
“doğru şeyler yapılsın, adilce yapılsın” diyen bir siyaset lazım.

Ve ben bugün siyasete girsem, sorarım:

> “Senin cebini değil, **onurunu** koruyacak siyaset nerede?”
> işte o siyaseti kuranla yürürüm.

Sen de sadece oy verme, **yol ver.**
iyiye, doğruya, yeniye.

Hadi, sıradaki soru gelsin. Belli ki dert büyük, ama umut hâlâ diri.