bugün

kemal kılıçdaroğlu seçimi kazanırsa yaşanacaklar

Ülke birden bire kalıcı refaha ulaşamayacak elbette. 21 yıllık yıkım bir günde, bir ayda, bir yılda düzelir mi, düzelmez. Ama düzelmeye başlayacak.

Ama ben birçok kişinin bir şekilde ülkeyi terkedeceğini düşünüyorum. Belki şimdiden terketmeye başladılar bile.

Bu kadar yıldır yaşanan adaletsizliklerin son bulacağını düşünmek istiyorum. Suçsuz yere hapiste yatanlarla onca suça rağmen gözaltı bile görmeyenler yer değiştirirler diye umuyorum. Bir kararname ile görevlerinden alınan onca hakim, savcı, memur, asker eminim adil bir şekilde yeniden yargılanacak. Birçoğunun serbest kalacağını düşünüyorum. Sonra birçoğunun neden hapse atıldığını öğreneceğiz. Sadece muhalif oldukları ya da atatürkçü oldukları için içeri atıldıklarını öğreneceğiz.

Ve elbette... 15 Temmuz davası açılacak. Bu sürece götüren kişiler yeniden gündeme getirilecek. Kendilerini defalarca uyarmalarına rağmen sorumluluklarını menfaatlerinin ardında bırakanlar, bıraktıranlar teker teker dökülecek. Bir kumdan kale gibi her dalgada birbirlerini nasıl ele verdiklerini, ben yapmadım o yaptı dediklerini göreceğiz. O günlerin hiç konuşturulmamış kişileri konuşturulacak. Sadece komutanlarının sözünü dinleyerek boğaz köprüsüne giden, kendi halkına ateş etmemek için silah bırakan ama oradakiler tarafından öldürülüp, denize atılan askerciklerimizin aileleri gibi.

O kadar çok dava açılacak ki devletin yeni savcılar, hakimler işe alması gerekecek. Mahkeme kararlarına rağmen yapımı doğa katline rağmen durdurulmayan işletmelerin, otellerin, sarayların, rezidansların arkasında kimlerin olduğu bir bir ortaya çıkacak.

Sonra Çorlu tren kazası davası görülecek. Amasra ve Soma maden kazaları yeniden yargıya taşınacak. Onca ölmüş madencimizin kemikleri yattıkları yerde bir huzur bulacak. Ailelerinin içi soğuyacak. Hala neden madenlerde yaşam odalarının kurulamadığı gündem olacak ve eminim ki kısa süre içinde zorunlu hale gelecek. Çok yazık zengin amcaların paraları azıcık, karları azalacak.

Ali Tatar'ın ismi bir yerlere verilecektir şüphesiz. Ergenekon ve Balyoz davalarında hapislerde süründürülen donanmamızın yıldızı amirallerimiz aklanacak. Onlara yapılanları artık Uğur Dündar mı, Can Dündar mı belgesel yapar bilinmez ama halkımız Ömer Halisdemir gibi nicelerinin olduğunu öğrenecek. Bunların hangi sebeple görevlerinden uzaklaştırıldığını öğreneceğiz.

O kadar çok şey öğreneceğiz ki... Bunca yıldır gördüklerimiz, öğrendiklerimiz artık ellerinde zaptedemedikleri balçığın parmakları arasından sızan taraflarıydı sadece. O avuç acılacak ve o avucun içindeki kirli, pis balçığı göreceğiz, kimlere bulaştığını, o çamurun suyunu, toprağını kimin kattığıyla beraber.

Gazeteler çok kısa zaman içinde gerçek kimliklerine kavuşmaya başlayacak. Gerçek gazeteciler birer birer yeniden ortaya çıkmaya başlayacak. Şu ana kadar adını hiç duymadıklarımızla beraber adları bizlere unutturulmaya çalışanlar gazetelerine, ekranlara dönecekler. Bugünün gazetecilerini görmeyi çok ümit ediyorum o zamanlar. Kalemini satanları, vatanını satanları, görmezden gelenleri, susanları, susturulanları, görmezden gelenleri. Acaba demokratik bir ortamda halka açık bir şekilde tv ekranlarına çıkabilecek mi bu isimler merak içimdeyim. Adeta deliriyorum meraktan. Ahmet Hakan, Cem Küçük, Ülke ve Kanal 24'ün o adını bile bilmediğim sözde habercilerini, televizyoncuları ne yapacak acaba?

Sadece adalet istiyoruz, adalet... Adalet, adalet ve adalet. Yapanın yanına kar kalmadığı bir dünyada yaşıyor olduğumuzu öğrenmek istiyoruz. Mazlumun ahının hayli aheste aheste de olsa çıktığını görelim istiyoruz. Utandıklarını, rezil olduklarını, hissetmeyi beklemedikleri, unuttukları bu duyguların yeniden yaşanıldığını görmek istiyoruz.

Şimdi iktidardakiler korkuyor. Yandaşları, onlara yardakçılık yapanlar daha da çok korkuyor. Yaptıkları adaletsizliklerin, kanunsuzlukların ortaya çıkacağından korkuyorlar. Korkmalılar... Çünkü hiçbir şeye benzemez vatanını, halkını satanların korkusu...