bugün

ben bu yazıyı öylesine yazdım

Az önce en yakın arkadaşımdan bir mesaj aldım. “Senin maalesef hepimiz için dik durman lazım. Hiçbirimizin sana faydası dokunmuyor ama sen herkese iyi geliyorsun. Çok kötü bir şey biliyorum ama alıştırdın bizi.”

Arkadaş çevresinde hep dert dinleyen, çözüm arayan, arkadaşları için koşturup onları iyi etmeye çalışan biri oldum. Sorunlarda başvurulan hep ilk kişi ben oldum. Akıllar vererek çoğunu ayağa kaldırdım. Akşam olup eve gittiğimde yatağıma uzanıp hemen karşımda duran pencereden dışarıyı izleyip anlatamadıklarıma ağladım. Çok istedim merhemi dinlediğim müziklerde değil elini tuttuğum insanlarda bulmayı. Ne zaman anlatacak gibi olsam göz temasları kesilip kafalarıyla onaylamakla yetindiler.

Şimdi hayatımın hem en güzel hem de en korkunç zamanından geçiyorum. Geçen gün korkunç bir haber aldım. Hayatımı bütünüyle etkileyecek olan, hep içimde ukte kalacak bir şey. O haberden sonra eve gelene kadar sessizce ağladım sadece. Eve geldikten sonra büyük bir itinayla umursamaz maskemi taktım, ailemin üzüntüsünü gidermeye çalıştım, babamın yanında kahkalar atıp üzülmediğime onu ikna etmeye çalıştım ve sonra hiç ağlamadım. Ama öylesine ağlamak istiyorum, öylesine çığlıklar atmak istiyorum ki… yıkıldığımı görsünler istiyorum, gücümün kalmadığını bilsinler istiyorum. isterken yukarıdaki mesajı alıyorum.

Saçlarımın bu denli beyazlaması, yeme bozuklukları yaşayışlarım, uyku düzenimin tamamiyle yok olması ve her gün farklı bi hastalıkla güçsüz düşüşümün sebebidir o mesaj. Evet, hiç kimsenin bana faydası dokunmuyor ve ben yine insanların gözlerine bakarken mutluluk saçacağım. Hayatın beni yıkacağı yumruğunu henüz daha yemediğimi göstereceğim kahkahalarımla.

Buralardan da gideceğim yakında. içimi dökebildiğim tek yer buraydı. Hatta en yakınımda duran insanlardan daha hevesli oldu buradakiler, içimi döktüklerimi beraber toplamaya.

Bazen diyorum, her şey çok daha farklı olabilirdi. Dinleyelim mi bi şarkı?