bugün

ölümden sonra ne olacak

kocaman bir bilinmezlik. semavi dinlere göre cennet ya da cehenneme gidiliyor. cenneti şimdilik boşverin de, islam dininde tasvir edilen cehennem olayı ya gerçek ise ve cehenneme gidilecekse? sonsuz ıstırapla cezalandırılmak korkunçtur, bir filmin sonundaki gibi ekran kararır ve bu acı biter gibi bir algı var sanırım insanlarda. zira islam dinini seçmiş olup, bu sonsuz cezalandırmaya vakıf olamamıştır hepsi.

bir düşünün, kısacık bir hayatta yaptıklarınızın bedeli olarak sonsuz; 100 yıl değil, 1000 yıl değil, bitmek bilmeyen bir acı, dayanılacak gibi değil.

şimdi tam da burada bu bilinmezlik kavramı daha da korkunçlaşıyor. ya inanılan din değil de bir diğeri gerçek ise ve bunu sadece öldüğümüzde fark edersek? bak şu işe, cehenneme gittik. pekala, o halde o ihtimal verdiğimiz dini seçtik ve ölünce fark ettik ki o da değil, bu sefer de bir diğeri gerçekse ve sonsuz acı ile cezalandırılırsak?

cehennem kavramını esas aldığımızda böylesine beyin yakan, insanı boşluğa iten bir paradoksla karşı karşıya kalıyoruz.

fakat olaya sadece gözümüzün gördüğü, aklımızın aldığı, realist ve biyolojik haliyle bakarsa, varlığımız ölüm anında yok olur ve yerini bir hiçliğe bırakır. yani ölüm ve sonrasındaki halimiz, ana rahmine düşmeden önceki halimizdeki hiçlikten daha fena değil gibi gözüküyor. ölüm geldiğinde fark etmiyoruz bile... hayatımız boyunca aklımıza her geldiğinde o çok korktuğumuz ölüm geldiği vakit, onu anlamlandıramadan varlık yerini hiçliğe bırakacak ve o bilinmezlik kapısından geçmiş olacağız. bilinçsiz bir sonsuz yok oluş.