bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

tabiki arka fonda james in sesi. "do you feeling, do you feeling like l do?"
evet james aynen senin gibi hissediyorum. hatta bir 10 dakika sonra chivas gibi de hissedecegim. yeter ki kötü kalpli bir insan gibi hissetmeyeyim. tesadüfe bak şimdi unforgıven çalmaya başladı. eşim seni çok özlüyorum.
anksiyetem korkunç ağırlaştı son zamanlarda. daha ağır bir sınav ve farkındalık arttıkça yük daha da ağırlaşıyor. geçecek biliyorum. kaç insan normal hayatına devam edebilirdi ki benim gibi.
yazmayı deniyorum boğazımdaki bu daralma hissinin gitmesi için.
sıcaklık altı derece. daha çok doğa kıyafetleri giyiyorum. iklime alışmakta zorlanıyorum.
ölümün yeni, seni bulduğum an yeni, gökyüzü yeni, ev yeni, bir tek acılar eski ve çok tanıdık.
tanıdık olan şeyleri çabuk aşarız aslında. yazı yazmaktan kaçtım uzun süredir ondandır bu aşamayışım.
şimdi yüzleşme vakti kendimle... kabullenme vakti...

bugün kocaman bir pencerenin kocaman iç kısmına öylece oturup "hayır, nabzın durmadı senin sen koskocaman öldün." demeyi başardım farkında olmadan ağlarken.
yalnızlık üstüme yağmur ne demek tufan gibi yağıyor son beş aydır. öldürmeyen güçlendiriyor. tıpkı eskiden öğrendiğim gibi.
bu yazıyı düşmanlarım okuyor şimdi ve dostlarım da. imtinayla kaçtım beş aydır yazmamak için. sonra dedim kendi kendime dost düşmandan sana ne? neyle huzur buluyorsan ona dön. biliyorum yazmak iyi gelecek iyileştirecek beni.
tek istediğim olabildiğince hızla toparlanmak. kimsenin yanımda olmasını istemiyorum çünkü kendi dünyamda dünyayı seyrederek yaşıyorum artık. seyrettiğim dünyadaki orospu çocuklarınla kaybedecek kadar uzun değil hayat.
biliyor musun en zor olan ne?
şu yakın gözlüklerini takmak...
güncel Önemli Başlıklar