bugün

hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları

sayıları fazlacadır. bir tanesi net olarak kafamda dönüp durur hala.

askerliğin 5. ayı falandı. askerden önce biriktirdiğim para tahminimden önce bitmişti o 5 ay içerisinde. baba yok başınızda annenden ablandan isteyemiyorsun sürekli. onlarda tek maaş ile evi idare ettirmeye çalışıyorlar neticede. çavuş maaşı veriyorlar işte o zamanın parası 15 milyon lira. şimdinin 15 lirası yani. maaşı almamıza 5-6 gün var ama 1 milyon lira kalmış cebimde. o zamanlar monte carlo sigarası vardı. paketi 1 milyon lira. askeriye yemekleri malum temiz çıksa bile doymuyorsun çoğu zaman. bizim şartlar da ağır sabahın 5.30 undan akşamın 22.00 ına kadar ayaktasın sürekli koşturuyorsun acemilerin eğitimi vs. neyse işte o 1 milyon lira ile 5-6 gün idare etmem lazım ama 3 poğaça alsam veya 1 paket sigara alsam bitecek para. kimseden de isteyemem gurur yaparım bu yaşımda bile. öyle bir sıkışmışım ki oturup sinirden ağlamıştım koğuşun birisinde sessizce. gözüme kan falan inmişti kılcal damarları çatlatmışım sinirden açlıktan. sonunda inadım ağır bastı ne sigara aldım ne poğaça, tost vs. 5-6 gün boyunca yemekhanenin yemekleri ile yarı aç yarı tok durdum. sigarada içmedim. maaşlar dağıtılırken cebimde hala 1 milyon lira vardı. maaşı alınca gittim 1 karton sigara aldım bir de ziyafet verdim kendime ayıptır söylemesi 5 tane lahmacun yemiştim bülent ersoy un 30 lahmacun yemesi gibi *

rabbim kimseyi açlık ile hastalık ile ve parasızlık ile imtihan etmesin. bu anılardan o kadar çok var ki yazmaya devam etsem 10 paragraf yazarım kısa sürede. aslında yaşanması gerekiyormuş çünkü bunları yaşamasan hayatın değerini sağlığın mutluluğun ve cebinde paran olmasının kıymetini anlayamıyorsun.