bugün

bayram oncesi monologlari

inandıklarının yüklediği, takvimdeki tarihin hatırlattığı bir anlam var. ta en başından beri kulağına fısıldanan , sağda solda duyduğun bir sır bu. kimsenin doğrudan söyleyemediği ama yapılan tüm hareketlerde kendini belli eden bir sır . aslında hepimizin bildiği ama hala sır olarak kalan bir şey... onları sevmediğimize inandırıyoruz kendimizi. öylesine zayıfız ki bir an için ,onları kaybedeceğimizi bile bile, yeniliyoruz öfkemize. sonra aynı zayıflık baş gösteriyor.
bir daha onları görmek istemediğine inandırmıştın hani kendini? bu koca bir yalan, hepimiz aslında başından beri onları görmek ya da tekrar hissetmek için yaşıyoruz.

bayram öncesi alış verişleri, normalden daha sevecen görünmeye çalışmamız, uzun zamandır görmediğimiz insanlara bir yabancı gibi davranmamak için çabalamamız...bunları hepsi geçmişte oldu ve gelecekte de olacak. hepsi bir ilüzyon gibi, birkaç günlük bir bilinç durumu. sanki birkaç gün süren başarılı bir tiyatro gösterisi.
şimdi bütün bu olanları olması gereken şeyler gibi görecek ve mutlu olacaksınız. hiç sorgulamayacaksınız yaşadığınız anı, çünkü etrafınız aydınlık olduktan sonra ışığın nasıl oluştuğunun bir önemi yok. güneşin doğuşu ile ya da bir patlama esnasında oluşan bir ışık olabilir. bunu dert etmeyeceksiniz, emin olun. çünkü yaşamayı seçeceksiniz. şimdi birkaç gün için farklı hissedelim. farklı bir gözle bakalım dünyaya, doyasıya. sonra eski hayatlarınıza döneceksiniz nasılsa...

hiçbir zaman hayatı uzunca sorgulamanın bir anlamı olduğunu düşünmedim. sorgu masasında tek başına oturduktan sonra , kendini sorguluyor olduktan sonra ne önemi var ki bazı şeyleri kurcalamanın. insanın ruhunu çözümlemesi mümkün müdür ki? hiç sanmıyorum. bu yüzden bayramda çok daha mutlu olacağım. sevdiklerime hediyeler alacağım. belki de çiçek alırım onlara. hepsine gül gönderirim yalnız olduklarını hissettirmemek için. çünkü insanlar gülerken birliktedir, ağlarken hep yalnızdır; etrafında insanlar olsa bile... gülleri gördükçe gülümsemelerini isterim ve onları gülerken seyretmeyi. bu bayram öncesi mutsuzluğunu derinlere gömebilecek kadar kuvvetli bir şey. birkaç günlük mutlulukla avutulmaya çalışılan insanların tekrar o sıradan hayatlarına döneceklerini bilip de mutsuz olmamanın tek sebebi. gönderdiğin bazı güllerin solup , yok olup da gerçek anlamda sahibinin yanına gittiğini görüp yine de mutsuz olmamanın tek sebebi.

kendi hayatını yaşarken dönüp de güzelleşen hayatlar görüp mutlu olmanın anlamını açıklamak o kadar zor ki. kendi hayatımızı yaşamak için görevlendirilsek de , kendi hayatımızı güzelleştirmek için yaptıklarımızın etkisi güzelleştirdiğimiz hayatlar görmenin etkisinin yanına yaklaşamıyor. bayram öncesinde hatıralarımızda mutsuzluğa hapsettiğimiz ruhların, gülümsemelerini görmek bayram öncesindeki mutsuzluğu bir an için siliyor. o an işte bir bayram kadar uzun bir süre aslında.