bugün

yoksullukla sinanip mukafatini mundar edenler

gün ışığını görmek için erketeye yatan keferelerin adetidir. türlü zorlukları göğüslemenin ve arkasından "verilen" şansları tıpkı büyüklükleri eleştirmek ya da ödüllendirmek gibi bedalık taslamayı kendi kendine atfetmek manasındadır.

bunalımlı, kasvetli zor zamanların her daim etkileyici mükafatları olmuştur. zira her hayırda şer ve her şerde bir hayır vardır. tabi kalbin niyyeti burada da devreye amansızca girmektedir. her iyiliği göz ucuyla da olsa maneviyatla zerk etmek boyutları nasıl da değiştirmektedir. tabi bunun için de kalb lazımdır. hani o siyah noktanın, beden ile ruhun buluştuğu, dünyanın döndüğü ve dönmediği nokta. işte tam orada nedem ışığının bir parlayıp bir söndüğü, aklın harekete döküldüğü yerde bilmek gerekir kendini.

verilen öğütler ne içindi sanki bizlere? düşünüp tutmak adına, tecrübeleri zarara sokmamak adına idi. anlatılan insanı kamile çevirmek adına idi. ne pis bir varlık iken en temiz varlık olmayı amaçlamak adına idi. girdiğin mahtada yalvar yakar ağlayıp, sızlanıp yenik düşesin diye değil, aldığın galebe ile hırslanmak için değil, birşeyler elde edip tegalluba düşesin diye değil, kibre yenilip ekabir düzenine geçmek için değil...

şu alemde ders almak adına yaratılan her şey zaten ders almıştır. almayan bir insanoğlu halen bunu kabullenmemekten, mayuhdes olmaktan gücenmiştir. elinde avcunda olmayanlara inatla. herhangi bir taifenin herhangi bir elementi iken.

herşeyi mundar etmek bu denli insaniyetli olsa gerek.