bugün

atatürk isviçre medeni kanunu aldıysa rte de aldı

Yazı alıntıdır, bir kaç başlıkta ilgili başlıklarda bunu paylaşacağım, bu başlıkta atatürk medeni kanunu aldı diye köpürenler, rte'nin avrupadan aldığı kanunlara neden ses etmiyor, neden köpürmüyor diye bir beyin fırtınası olacak...

TÜRKiYE MEFKURESi! ( Budun için paylaşalım dostlar..)

YIKIM ve KURULUŞ çok yakın....

En güçlü olduğu dönemde bile reform hareketi başlatmak isteyen Fatih Sultan Mehmet'i ne kadar iyi tanıyoruz? istanbul'un Fethi'nden sonra Roma'ya doğru yola çıkan italyan Bilim Adamları kimin fikirleriyle Avrupa'ya gittiler? Avrupa'da başlatılan Rönesans ve Reform hareketlerinin fikir babası Fatih'ten bahsediyoruz. Kendini Doğu Roma'nın varisi gören, Ortodoksluğun koruyucusu Fatih'ten bahsediyoruz...Ayasoya'yı Camii'ye çevirdiğinde istanbul'da hiç Ortodoksların ayaklandığına dair bir tarih notu düşüldü mü? Koca Sultan'ı zehirlediler...Roma'yı alıp Ortodokslara devredecekti...Yaşasaydı belki de...

Bu kardeşiniz 5 yıldır sosyal medyada yazıyor... 7 yaşından beri tarih okuyor...Hesabı ilk açtığım günden beri şunu söylüyorum. Devrimler bir başlangıç değil, SON!...

Devletlerin istedikleri kadar ''Teşkilatları'' olsun, Lider vizyonu ayrıdır. Bazı liderler Devlet'e uyar, bazı liderler kendi yolunu çizer. Çin'le anlaşalım diyen Teoman Han, Çinli Prenses'ten olan üvey oğlunu tahta çıkarmak isteyince Mete Han orduyu arkasına alarak babasına darbe yaptı. Bazı Çin kaynaklarına göre ailesi dahil tüm devlet kadrolarını kılıçtan geçirmiş...

Devlet dediğimiz oluşum ''gerileme, yıkılış'' sürecinde reform yapıyorsa hiç yapmasın, kendini yıksın!. Uzun yaşayan devletlerin temel bir özelliği vardır. Yükselme dönemlerinde durmak bilmeden reform hareketinde bulunuyorlar. Düşman ise ''yetişemiyor''. Bir Devlet' şunu diyorsa geçmiş olsun: Ben artık en güçlüyüm, inşaatım tamamlandı.'' Devlet-i Aliyye'nin Dünya Tarihinde en uzun süre Tek Süper Güç olarak kalabilmesinin en önemli sebebi ''Yükseliş döneminde'' reform hareketlerinde bulunmasıdır. Yıkılış veya gerileme sebebi de benzerdir. ''Yükseliş döneminin tamamlandığını sanması!'' 1560-1699 arası Ordu modernizasyonu durdu, ekonomik anlamda reform yapılamadı. (Tımar sistemi aynı kaldı ve denizciliğin gelişmemesi) O dönem italya'da denizcilik acenteleri kurulmuştu. Mesela Kanuni dönemine başarı olarak bakıyoruz..Fakat orduyu durmadan fethe yollayıp, askeri yormaktan başka bir işe yaramadı. Geniş topraklar zaten var. Kanuni, hukuk devrimi yapsada ekonomik ve askeri anlamda Fatih'in ve Yavuz'un bıraktığı mirası yemiştir. Bu konuda bir gelişme sağlayamamıştır. I.Viyana'dan dönme sebebimiz ağır kış şartları denir. Hayır! Almanlar manevra kabiliyeti yüksek yürüyen toplar icat etmiştir. Bunun üzerine kaleye bile yaklaşamadık. Tüneller kazarak veya Kanalizasyonu kullanarak şehri kuşatmaya çalıştık. Fakat buna karşılık tünellere kolay taşınılabilen küçük toplar yerleştirmişler. Bir anda binlerce askerimizi kaybettik.

Osmanlı'da Fatih'ten sonra büyük reform çalışması yapan isimlerden biri de devşirme Sokullu Mehmet Paşa'dır. Kanal Projeleri ve Devlet içindeki ekonomik sistemin yenilenmesi için çalışmalar yaptı. Tımar Sistemi'nin kaldırılmasını savundu. ikindi namazı camii çıkışı sırtından hançerlenerek öldürüldü. Onun ölümünden sonra Devlet-i Aliyye 200 yıl uykuya yattı. ingilizler 1826'da Mısır'ı işgal ettikten sonra Süveyş Kanalını açtılar. Yani Sokullu'nun bu projeyi faaliyete geçirmek istemesinden 250 yıl sonra. Koskaca Osmanlı Devlet'i 250 yıl nerede? Evet, Devlet'i sözde ''ittihatçılar'' yıktı. Atatürk ingiliz Ajanı vs..Tüm meseleyi çözdük, Tarihi baştan yazdık..Alkış!...

Ortaya bir tez daha atıyorum..Osmanlı'nın yıkılmasının gecikmesi bizim aleyhimize oldu. Türkiye hala 1.Dünya Savaşı'nın sonuçlarıyla uğraşıyor, insanlar tarih kavgasına giriyor...Osmanlı öyle bir zamanda yıkıldı ki ingiltere Sanayi Devrimini tamamlamış, ABD'de Kuzeyliler, Güneyliler iç savaşı bitmiş, Emperyalist Devletler sömürge imparatorluklarını kurmuş...vesaire...

Yani Devlet-i Aliyye öyle bir zamanda yıkıldı ki tüm kurumları Emperyalistlerin eline geçmiş, Askeriye, Hariciye, istihbarat dahil...Basın, sivil toplum kuruluşları, eğitim, maliye Emperyalistlerin elinde...Osmanlı'nın 93 harbinden sonra niçin yıkılmadığı sorulur...Mucize derler...''YIKMADILAR''...
Osmanlı toprakları enerji kaynıyor...Devlet'in tüm sinir uçlarına sızılmadan ''Devlet'' yıkılmadı..Hadi bir tez daha atıyorum...Aslında Osmanlı'yı yıkmayacaklardı.Sevr maddelerini hiç okudunuz mu? Hilafet ve Saltanat'ın devamını karar kılmışlar...Onlar için devletler,rejimler önemli değil..Zaten devletin her yerine sızmışlar, kukla biri gelse yeterliydi...Devlet'in yıkma kararını alanlar Şeyh Edebali'nin torunlarıdır...Bu sefer de kuruluşta Şeyh Sünisi devreye girdi...

Irak'ta, Suriye'de, Libya'da, Suudi Arabistan'da kukla yönetimleri getirenler, Hindistan'ı yıllarca yönetenler yani Müslüman nüfusun yüzde 90'nı kontrol edenler Hilafet'in kalkmasını isteyecekmiş sözde!.Hristiyanlığı Papalar, Kardinaller üzerinden 1000 yıldır yöneten Firavun, Hilafet'i ele geçiremeyecekmiş. ingilizler Suud'lara verdiği sınırsız para desteği ile Libya,Irak'ı, Suriye'yi dahil ederek Suud Kralı üstünden yeni Hilafet düzeni kursaydı ne olacaktı? Bizim Hilafetimizi kabul etmeyeceklerdi, büyük ihtimal!...islam Dünyasının Hilafet ayrımı üzerinden 2.Dünya savaşına sokmaları sanırım en kolay yol olurdu. Bugün Suriye'de olanları 1950'de yaşardık.

Ortada dolaşan, milleti tahrik eden, ideolojilere bölen bazı bağnazlara söylüyorum. Ne o günün şartlarını bilirsiniz, nede okursunuz..Kafanızdaki tabu olmuş ideolojiyi inadına savunursunuz...Bu ideolojik kafalarınız, kafanızdaki basit hesaplarınızı kimse düşünemedi, o günkü devlet kadrolarımızın tamamı gerizekalı,hain bir tek siz akıllısınız...Yapma canım...Kemalistler ayrı telden siz ayrı telden..Size meydanı bırakır mıyız?

Devrimler!

Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimleri günün şartlarına göre doğru fakat (yetersiz) dir. isviçre'den ''Medeni Kanunu'' alıyoruz diye köpürenler 2005'te Avrupa uyum yasalarını alıp, idamın kaldırılmasına ses etmediler.. iki yüzlülük yapmayın! Bugün AB normlarına göre hareket edince ''Batıcılık'' olmuyor mu? 300 yıldır sorun var, arkadaşlar...1700'lerin sonunda askeri modernizasyonu, eğitimini Fransızlara devrediyoruz...''Batıcılık'' değil mi? 1800'lerde ABD, Fransızlar Anadolu'da 487 misyoner yabancı okulu açıyor....Fermanı veren Padişahlarımız...Bunları kapatan kim? ''Mustafa Kemal Atatürk''...Hadi buradan yak!...Tarihe objektif bakalım mı? Hadi Hodri Meydan!...

''Şeri ve Örfi hukuk kaldırıldı'' diye kızıyoruz....Fakat Dünya'nın ulusallaşmasını, Ünitercilik ve Sekülerliğin yayıldığını bilmiyoruz..Tanzimat ve Islahat fermanlarını kaç kişi okudu? Eğer islam'ın hükümlerini devlet eliyle uygularsan, Yahudiler ve Hristiyanlar'da kendi hükümlerinin devlet eliyle uygulanmasını şart koşuyor..Bu ne demektir? Misyoner okullarının tekrar kurulması ve ortodoks partikhanesi, kardinal, rahiplerin bir zaman sonra siyasi yetki alması demektir. Ayrıca gayri müslimlere ayrıcalıklı haklar vesaire...Aynı anda medrese de kaldırıldı. Bahane etmek içindi. Gazi Mustafa Kemal'in Laiklik hamlesinin altında derin hesaplar var....Önce bunlar idrak edilmelidir....Osmanlı'da 1800'lerde kurulan Misyoner okullarının devlete nasıl zarar verdiğini anlatalım mı? Tanzimatçılık, Islahatçılık...Şeri ve Örfi hükümler...Beyler burası kabile, oba devleti değil...Burada sadece müslüman, Türk yok!..Abdülhamit bile Hürriyet, özgürlük gibi saçmasapan isyan hareketlerine karşı gelemedi...Mustafa Kemal'den sizin ideolojinize uygun devrim yapmasını mı bekliyordunuz? 1500 yılında yaşadığını felan zannediyor bu arkadaşlar...

1923-1950 arası devlet zulmü var mı? VAR! inkar eden yok...Fakat bunun devrimlerle alakası yok...1923-1930'lar Devlet'te hukuk yok, normlar yerleşmemiş..Asayiş yok .Sözde Memur, devletin elinden almış sınırsız yetkisini sokakta mafyacılık oynuyor, haraç kesiyor, koparamadığını asıyor...Osmanlı'dan gelen sıkıntılar devam ediyor...

Musul meselesi dönemi ortaya çıkan Şeyh Sait isyanı dışında bir hareketlenme yok....Oda ırk temelli bir ayaklanmaydı....Doğu'daki çoğu dindar kürt aşiretlerimiz isyana katılmadı..Ankara'ya bağlılıklarını bildirdiler...Sivas kongresini kimse unutmaz, unutmadı da....

1900'lerin istanbul'unda, Anadolusu'nda duyunu umimiyecilerin halka ettiği zulümlerin hattı hesabı yok.. Kuzey Afrika'yı(Trablusgarp haricinde) savaşmadan vermedik mi? Direniş niye olmadı? Sultan Abdülhamit devrildiğinde Anadolu'da,istanbul'da tepki isyanı var mı? Küfürle gitti, Küfürle....Hak etti mi? ''Bence Hayır!'' Yaptığı okullarla, zihinsel devrimiyle Cumhuriyet kuruldu, yeni devletin kadroları yetişti.. O olmasa allah korusun! Anadolu'nun kurtuluş mücadelesi belki başlamazdı..Rahmetle anıyoruz...Bu arada o dönem Abdülhamit'i savunan şairi'de gazeteciyi de halk tefe koyardı...93 harbi sonrası Abdülhamit- Halk ilişkisi ile 1900'lerdan sonraki Abdülhamit- Halk ilişkisi aynı değil..1905'te camii çıkışı kendisine bombalı suikast düzenleyen Belçikalı Hainlere bile ceza veremeyen Sultan Abdülhamit..Kontrol kendinden çıkmış. II.Meşrutiyet getirilirken kendisine sordular mı acaba?

YENi TÜRKiYE DEVLET DiZAYNI!

Particilik diye başımızda bir dert var...Eyvahlar olsun....
''Dar bölge seçim sistemi'' gelmelidir... Bölgedeki Milletvekili adaylarını ''Parti başkanları'' veya ''Parti kurulları'' belirlemeyecek...Halkın içinden ileri gelenler işadamı,esnaf,öğretmen, mühendis, çoban, doktor, Profesör de aday olabilecek...Önce aday adayları belirlenecek. Ondan sonra seçime girilecek. Liyakat esas olacak...Her kişi desteklediği Başbakan'ı zaten açıklayacak...Ona göre zaten seçim yapılacak...Şehir veya ilçelerde kurulacak sandıklarla bölgenin vekil adayları seçilecek. Her Cumhurbaşkanı veya Başbakan adayı kendi seçim kurulunu oluşturup, bölgede seçim çalışması yapmalı. Adaylarla görüşmeler yaparak onlarla bağlantıda olmalı ve bölgenin sorunlarını direk muhataptan dinlemeli. Adana'dan veya herhangi bir ilden haberi olmayan adamı o şehirden aday yapıyorlar..Bugün kaç milletvekilli kendi şehirini çok iyi tanıyor? Yazık...Şuanki sistem demokrasi felan değil, Cumhuriyet'de değil...Bize ne sunarlarsa onu seçiyoruz..O yüzden kimse ''halk şunu bunu seçiyor, böyle şöyle demokrat devletiz.'' demesin..

Dar bölge seçim sisteminde halkın belirlediği ve seçtiği adaylar meclise girecekler...Cumhurbaşkanı'nı veya Başbakan'ı bu vekiller seçecek...Yani MECLiS seçecek....Cumhurbaşkanı'nı halk seçerse şöyle bir durum oluşuyor..Beni halkım seçti, Meclis kim? diyebilir...Güç zehirlenmesi budur...Meclis başkanını da meclis seçecek..Başbakan veya Cumhurbaşkanı, Bakanlar kurulunu isterse dışardan atama yaparak, isterse vekiller arasından seçim yaparak oluşturabilir...Burada önemli olan ise ''Bakanlar Kurulu'' da meclisin onayına sunulacak....Cumhurbaşkan'ı Meclis'e, Meclis'te Cumhurbaşkanı'na sorumlu olacak..Aynı şekilde MiT ve TSK'nın Cumhurbaşkanı'na bağlanmasını ve kurumlarında meclisin oluşturacağı özel denetim kurulları tarafından denetlenmesini, bürokrasininde özel olarak denetlenmesi gerektiğini Anayasa Mahkemesi ve HSYK gibi kuruluşların kaldırılması gerektiğini, Meclisin seçeceği bir üst mahkeme kuruluşunun en üst icra karar merciği olması gerektiğini düşünüyorum.

Ayrıca Türkiye Anayasası'nın baştan aşağı yeniden dizayn edilmesi gerektiğini, hukuk reformlarının yapılmasını, ceza kanunlarının değişmesi ve uygulanması konusunda göreve atananların icra kolaylığı sağlanması, özel yetkilerin verilmesi gerektiğini düşünüyorum....

Ekonomik ve Eğitim Reformlar ise bu işin en önemli gündem maddesidir...

Yazımı bitirirken bir eleştiride bulunmak istiyorum...

Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Muhalefet liderleri dizi,sinema artistleri gibi dışarıda durmadan dolanıp, okul müdürleri gibi durmadan konuşma yapıyorlar..Bir Cumhurbaşkan'ı bütün açılışlara gitmek mi zorunda? Neyin üstünü örtüyorsunuz? Dünya'nın hangi yerinde böyle bir şey var? Dünya kadınlar gününde konuş, Anneler gününde konuş, babalar gününde konuş,öğretmenler gününde konuş, muhtarlarla konuş...Havuz açılışında konuş, tünel de konuş, köprüde konuş.Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. Bu kadar göz boyama alenen yapılamaz..Yazık...Eğer sistem sizleri buna itiyorsa o zaman yıkıma götüreceksiniz...Sanırım Cumhurbaşkanı işi abartarak tahmin ettiğim gibi kendini bitirmeye oynuyor..Aylardır da bunu anlatıyorum...

Şimdi bazı arkadaşlara kızacak..Koskaca Cumhurbaşkan'ı sana mı soracak? Evet, bizlere yani halka soracak..Milletine hesap vermek yükümlülüğü vardır...Oy versin, vermesin...Burada mesele şudur...Bu ülkenin eğitim, ekonomik, hukuk reformları yapılması gerekirken bir Cumhurbaşkanı'nın vaktinin çoğu zamanını bu işin uzmanı Profesörlerle, doktorlar, hukukçularla uzmanlarla toplantı yapmaya harcaması gerekirken, yani liyakat adına sabah akşam reform çalışması yapmak zorundayken bir bakanın veya belediye başkanının yapabileceği işlere koşup durmadan ekranlarda konuşmasına benim gönlüm razı değil. Bu ülkenin yüzlerce sorunu varken ve bir şeylerin değişmesi gerekirken hiçbir adım atılmıyorsa bende eleştirimi yaparım ve kimseye hesap vermem...

''Kalın Sağlıcakla''

**Mert Adaş**