bugün

katılımcı demokrasi

Demokrasi dünyanın bir çok ülkesinde ön görülen ve uygulanan yönetim şeklidir. Bu yönetimdeki vatandaşlar özgür ve eşit haklara sahiptirler. Bununla beraber katılımcı demokrasi de uygulanmaktadır. Tüm vatandaşlar görüşlerini açıklama hakkına sahiptirler. Kendi yaşamlarını etkileyen çevresel, ekonomik, sosyal ve siyasal tartışmalara doğrudan katılabilirler. Ancak demokratik katılım olgusunun temeli yurttaşlığa dayanmaktadır.

Yurttaşlar katılımcı demokrasi içerisinde yönetime aktif olarak katılırlar. Fakat Türkiye'de halkın yönetime katılımının gerçekleştiği söylenemez. Bunun nedenlerinden biri demokrasi ve yurttaşlık eğitimi eksikliğidir. ilköğretim düzeyinden üniversite aşamasına kadar demokrasi ve yurttaşlık eğitiminde değişik yaklaşım ve modeller denenmelidir. Bunun yetişkinleri de yaygın olarak hedef alması gerekir. Özel olarak anayasa, hukukun üstünlüğü, insan hakları, toplumsal cinsiyet ve birey hukuku gibi eğitimler verilmelidir.

Demokratik katılımcı bir yönetim modelinin öngördüğü özelliklerden en önemlisi toplum içinden bireyleri meclis ortamında bir araya getirerek doğrudan demokrasinin bir benzerini oluşturmaya çalışmasıdır. Bu da ancak bilinçli, eğitimli ve aktif yurttaşlar ile gerçekleşebilir.

Aslında günümüzde bu özelliklere sahip yurttaşlar mevcut olmasına rağmen demokratik katılım sağlanamamaktadır. Eski zamanlarda tüm yurttaşların kararlara doğrudan katılımına dayanan yönetim anlayışı, zamanla değişime uğrayarak sınırlı katılım ve kısıtlı temsil hakkı veren bir biçime dönüşmüştür. Bugün temsili demokrasi sisteminin halkın gerçek ihtiyaçlarını karşılamadığı ortadadır. Hatta demokratik yönetim anlayışı yok olmaya başlamıştır. Halkın devlet ile fikir ayrılığına düşmesi kabul edilemez olarak görülür. Bunun sonucunda devlet ile halk arasında yapısal gerginlik meydana gelir. Bu da toplumsal hareketleri oluşturur. Sisteme başkaldırı başlar. Toplumsal hareketler de yeni toplumsal hareketleri doğurur. Türkiye'de bunun en önemli örneği Gezi Parkı hareketidir. Devlet ile halkın karşı karşıya geldiği en büyük toplumsal hareketlerden biridir. Halk bu hareketle sesini kamuoyuna duyurmaya çalışırken, hükumet de kolluk kuvvetleriyle halkı susturmaya, bastırmaya çalışmıştır. Böylece gezi parkı bir direniş hareketine dönüşmüştür.

Eğer ülkemizde demokratik katılım uygulanıyor olsaydı böyle durumlar yaşanmazdı ya da bu noktaya gelmezdi. Böyle durumlar maalesef ki demokrasi krizi oluşturur. Bunun gibi daha birçok örnek gördük. Özellikle ülkede demokrasinin "d"'sini bırakmayan devletin 15 temmuzu "Demokrasi Bayramı" ilan etmesi gibi. 15 temmuzda gördük ki ülkede büyük bir demokrasi bilinçsizliği mevcut. Halkın bir çok kesimi demokrasi olgusundan yoksun. Başta da dediğim gibi demokrasi eksenli yurttaşlık eğitimi çok önemlidir. Bu temsili demokrasi krizi de bu şekilde aşılabilir. Toplulukları hedef alan çoğulcu ve kültürcü demokrasi anlayışı olmalıdır. Demokratik katılım sayesinde bu tür bir krize girmiş olan temsili demokrasinin pek çok eksiği tamamlanır ve onun aşılmasını sağlayarak demokratik gelişimin önü açılır. Katılımcı demokrasi uygulamaları ile de halk öğrenir, bilgisi artar ve böylece genel anlamda politik kültür gelişir. Çünkü politik kültürde değişim aşağılardan başlamalıdır.

Tüm bunlar gerçekleşmeye başladığı zaman ülkemiz adına bir iyileştirme süreci de başlamış olacaktır. Fakat biliyoruz ki bu mümkünmüş gibi gözükmemektedir. Geleceği dert edinecek bir ülkede yaşamıyor olsaydık daha aktif, gericiliğe ve cehalete karşı daha dirençli olabilirdi.
güncel Önemli Başlıklar