bugün

derste sözlüğe giren öğrenci

fantastik maceralarıyla nam salmış hafif çatlak bir arkadaştı bunu yapan. sene bin dokuz yüz bilmem kaç... çoğunlukla canı sıkılırdı derslerde. en arka sıra, tek başına, duvar dibinde. uyuklayarak vakti geçiremeyeceğini anladığı zamanlarda da açardı sözlüğü; sayfa seçerdi rastgele. 13, 27, 156, 1789, 2001.... pek fazla kitap taşımazdı aslında yanında. lakin o minik mavi sözlüğünü çok severdi ve eksik etmezdi çantasından. sıkıcı bir ders daha. açılsın sözlük, bilmem kaçıncı sayfa! ve birdenbire dalıverirdi içerisine... dokuz kelime yeterliydi hikayeyi oluşturmak için. sonra gelsin cümleler, kişiler, şehirler ve öyküler... maceradan maceraya koşardı. ders mi? o ömür gibi geçen kırık dökük anların kırk dakikaya nasıl sığdığını anlayamadan bitiverirdi böylece.

ne güzel zamanlarmış. Cep telefonu, internet ve sosyal medya olmadan da hayat geçiyordu bir şekilde.
güncel Önemli Başlıklar