bugün

bir adam yaratmak

yücel çakmaklı'nın yönettiği bir film.
dün bir sitede siyah beyaz ortamda izledim. sakin bir kafayla dikkatle izlenmesi gereken bir eser. bir nevi demir leblebi. şahsen lisedeyken kitap şeklinde okumuştum ve başım dönmüştü. adama yüksek dozda zihin egzersizi yaptıran güzel bir eser.

kahraman hüsrev bir adam yaratmaya kalkışır ve yaratıcılıktaki zayıflığının anlar. bu onu yaratıca götürür. piyes içinde piyes olarak yazılan bu eser aslında baştan sona eserin sahibinin yaşadığı fikir ızdıplarının ipuclarını verir. hüsrev, kısakürek'in çile şiirini yazmadan öndeki ruh haletidir.

yönetmen yücel çakmaklı müzik seçiminde biraz daha dikkatli olsaydı benden 10 puan alırdı. aynı şey siyah pelerinli adam'ı sinemaya aktaran ismail güneş için de geçerli. senaryo çok güzel olmasına rağmen iskelet iyi giydirilememiş.

gerçi hiç olmamasından elbetteki iyi; ama bu eleştiri hakkımızı elimizden almaz heralde. müzik konusunda mesut uçakan reis bey'in hakkını fazlasıyla vermiştir. aynısını yücel çakmaklı ve ismail güneş için de beklerdik. her neyse.. ismail güneş ayrı bir entry konusu.

bir de piyesteki/filmdeki hüsrev-zeynep aşkı çok enrerasan. zeynep hüsrevin kuzeni. filmde hüsrev tarafından kaza eseri vurulup öldürülüyor. filmin sonlarında nedense annesi son anda bayılıp düşerken duvardaki resmin üstünü açıyır ve hüsrev resme bakarak aşkını ilan ediyor. şeref'in karısını nerdeyse küfrederek kovan hüsrev burda biraz yumuşuyor. aslında izleyici allah arayışı içerisindeki bünyenin beşeri aşka -son anda da olsa- yönelmesini anlamakta güçlük çekmiş olmalı. şahsen ben anlam veremedim. gerçi eserin aslında bu bölüm var mı yok mu, orasını hatırlamıyorum. yine de güçlü bir eser. zaten olaylar kısıtlı ve mekan önemli olmadığından genelde ağırlık diyaloglar üstünde. ufak ayrıntılar da arada kaynıyor.

tiyatroda izlemedim. kuşkusuz o daha keyifli olurdu.