bugün

topun balkona kacmasi

içerde oturup can sıkıntısından televizyonu zaplıyorsunuzdur.günün yorgunluğu üzerinizdedir.bacağınızı dahi kaldıracak haliniz yoktur derken balkonunuzdan bir ses gelir.sese doğru yönelirsiniz.bakarsınız ki aşağıda top oynayan çocukların topu balkonunuza kaçmıştır.birden eski anılarınız canlanır, gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçer.

bir kaç gün yemek yemeyip biriktirdiğiniz harçlığınızı alıp hevesle mahallenin bakkal amcasına gidersiniz.bakkal amca bana bir top ver dersiniz.''hangisi'' diye sorar.sizde tabi ki en fazla göze çarpan rengi istersiniz, ''kirmizi'' dersiniz.parayı verirken hiç çekinmezsiniz ama topu o tozlu yollara koyarken ''otuz kez'' düşünürsünüz.ama koymak zorundasınızdır çünkü mahallede sizi bekleyen arkadaşlarınızla oynamanın zevki sizi caydırmaktadır.bir anda topu yere atarsınız.bir kaç numara büyük ayakkabılarınızla ''siftah''ı siz açarsınız.çok geçmeden topta lekesiz tek bir nokta dahi kalmamıştır.ama diyorum ya arkadaşlarınızla geçirdiğiniz o müthiş dakikalar topu hangi zorluklarla aldığınızı unutturmuştur.maç kıran kıranadır.fakat o da ne hödüğün biri topa feci şekilde abanır.top öyle bir havaya uçar ki herkes
izlemeye başlar.kendinizi tsubasa filminde hissedersiniz.top süzülür süzülür ve mahallenin en gıcık kişisinin balkonuna düşer. topun balkona düşmesiyle sizin kalbiniz yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlar.topu ne şartlarda aldığnız tekrar aklınıza geldiğinde, koşarsınız...

ve zil çalar.kapıyı açarsınız, bakarsınız kim diye.''abi balkonunuza top kaçtı verebilir misiniz?'' der, üzüntüsü yüzünden okunan, kan ter içinde kalmış bir çocuk.kafanızda bir şimşek çakar.o çocuk aslında başkası değildir, o çocuk mahallede top oynayan herhangi bir çocuk değildir, o çocuk aslında sizdir, o çocuk aslında oğlunuzdur, o çocuk aslında torununuzdur...
güncel Önemli Başlıklar