bugün

siyaset bilimci olmadan siyaset yapmak

aslında hepsinin olması lazım.

şimdi siyaset derin bir olay malum. halkı okumak, strateji belrlemek, mevzuatı bilmek, iç politikayı yönetmek basit birşey değildir.

öncelikle her ikisi de olacaktır. mesela; hiçbir aristokrat hiçbir öğretim görevlisi ya da bir akademisyen, istanbul'un bir varoşunda yaşayan insanı bilemez. ancak istanbul'un varoşundan çıkan bir siyasetçi de asla bir akademisyen kadar bu işin üslubunu, yöntemlerini bilemeyecektir.

ben sırf siyaset bilimci akademisyenlerden aday gösterdiği için ahmet davutoğlu'nu takdir etmiştim. bu işin kitabını, inciğini boncuğunu bilen 'pratik' eksiği olan kişilerin bilgilerinden faydalanmak mümkün olacaktır. ama sırf yaşadığı şehirde 3 4 pastanesi var diye zenginliğinden dolayı milletvekili olan adamı da tasvip etmiyorum.

bir siyaset bilimi mezunu olarak bu işin kitabını biliyorum. eski yunan'dan aydınlanma çağı'ndan tutun yakın türkiye'ye, dünya ve avrupa tarihine dair söyleyeceklerim var. ancak pratiğim yok. fakat bizim kahveci fikret abi ilkokul mezunu ve öyle güzel konuşuyor ki, siyaset okuyan o mu ben miyim bilemiyorum. biraz da tecrübe lazım.

kısacası 78 milyon insan olan ülkede 78 milyon siyasetçi var bu bir gerçek. ama tecrübe önderlik ve biraz nüfuz sahibi olmak bazen siyasetçi olmaya yeterken, işin okulunu okuyan adama 'sen git ders çalış' demek de ayıp oluyor. bana sorarsanız, bir siyasetçi topluluğunun %60'ı akademisyen olmalıdır. kalanı ise, kanaat önderleri, bir nevi akil adamlar, bazen sanatçılar bazen aydınlar bazen de mesleği gereği fazlasıyla bilgili bir sıradan insan da olabilir. işte bu yüzden 1961-80 arası var olan cumhuriyet senatosu gibi 2. bir meclis bu ülkeye fayda getirebilir diye düşünüyorum.