bugün

selçuk inan

diğer takım taraftarlarını geçtim, bazı galatasaraylıların hakkında büyük yanılgıya düştüğü futbolcu.

peşin not: kendisini severim.

şimdi ilk geldiği seneden beri selçuk inan'ın galatasaray'a kattıklarına bir bakalım;

ilk sezonunda gerçekten tam bir maestro gibiydi. felipe melo ile birlikte bir takımın orta sahası nasıl olmalı sorusunun cevabını verdiler. sonucunda şampiyonluk geldi.

ikinci sezonunda takımın da vites küçültmesiyle, ilk senede oynadığı futbolun ekmeğini yedi. bazı maçlarda sorumluluk aldı, bazılarında sıradan bir orta saha oyuncusu profili çizdi. ilk senesindeki selçuk'un yarısı bile değildi, yine de şampiyon olduk.

bu sezon ise yokları oynuyor. 35 yaşında bitik bir orta saha merkez oyuncusu görüntüsü veriyor. fizik olarak yerlerde, onu selçuk yapan en büyük özelliği olan mental gücü de zayıflamış hatta gitmiş gibi. sanki zorla oynatılıyormuş da sırasını savıyormuş gibi.

sanırım en ölümcül türk futbolcusu hastalığı olan "ben oldum" hastalığına yakalandı kendisi. zira, yaş ve tecrübe olarak kariyerinin en parlak dönemini geçirmesi gerekirken, kariyerinin en silik futbolunu oynuyor.

bunun açıklamasını yapmaya çalışmama gerek yok. çünkü sikimde değil.

ben futbolcu ayırmam. takım için mücadele eden; kazandığı paranın hakkını veren, taraftarın sevgisini ve desteğini hak eden futbolcuyu severim. benim için mücadele etmeyen adamı niye seveyim ? en yakın dostuyla bile menfaat ilişkisi olan adamlar gelmiş burada vefadan, saygıdan falan bahsediyor. lan bi siktirip gidin aq.

hem bu taraftar selçuk inan kadar hangi futbolcusuna sabır gösterdi ? herkes "belki bir sorunu vardır ondandır, sistem değişti ondandır, takım içinde sıkıntı olabilir ondandır, 2 aydır mala vuramıyordur ondandır ama elbet düzelecektir" diye bekledi ama yok aga.

çıkıp "yerli futbolcuya değer verilmiyor, türk futbolu gelişmiyor" deyip de bir sikim futbol oynamadığın halde o yabancı kısıtlaması denen ne sikime derman olduğunu bilmediğim kural sayesinde her hafta banko oynayıp, sonra taraftar sana kızınca "ben çok emek verdim ühü ühü" diye ağlarsan kimse senin samimiyetine inanmaz. biz ne kadar vefalıysak sen de taraftara karşı o kadar vefalı olmak zorundasın. öyle göte böyle yarak.

buraya gelip de "sattınız lan adamı bir maçla" ya da "vefalı olun lan biraz" gibisinden serzenişlerde bulunanların nasıl bir kafa yapısına sahip olduklarını cidden merak ediyorum.

ne yaptı olum bu adam ? memleketi mi kurtardı ? takıma cebinden para falan mı verdi ? 1 sene topunu oynadı parasını kazandı, kaptan oldu aq.

senede milyon euro'ları cukkala, bir gram top oynama ama o takım için deplasmanlara giden, harçlığından arttırıp bilete para veren, maçlarda seni gırtlak patlatana kadar destekleyen adamlar sana kızınca "ben oynamıyorum" diye karı gibi trip yapıp çık git. oldu amına koyayım şöyle de domalalım istersen?

aga kimse kusura bakmasın, galatasaray forması giyiyorsan 1 maç iyi 10 maç kötü olamazsın. roberto mancini bunu kaldırsa bile taraftar kaldırmaz.

bu takımın sembolleri bellidir, götten sembol uydurup vefa tribine girmeye gerek yok. ne kadar verirsen o kadar alırsın.

yazmayayım yazmayayım dedim, geldim burada ansiklopedi gibi entry döşedim amk. şu selçuk inan yavşaklığından bir kurtulun lan artık.

bizim için önemli olan galatasaray'dır. ne selçuk'lar geldi geçti.

edit: kendisini felipe melo için sattığımızı iddia eden arkadaşlar var. küfür etmeyeceğim, bilal'e anlatır gibi anlatmayı deneyeceğim.

felipe melo, galatasaray formasıyla geçirdiği 3 sezonda bana göre 2 sezon kendinden bekleneni verdi. transfer görüşmelerinin uzaması, senelik ücret vs. muhabbetleri yüzünden sezon öncesi kampını kaçırdığı ve ilk maçlarda sıçtığı olmuştu. o yüzden 2 diyorum.

felipe melo dededen galatasaraylı falan değil. kariyer planlamasına uyduğu ve iyi para kazanıp düzgün bir şehirde yaşayabileceği için galatasaray'ı seçti. kanı sarı kırmızı falan akmıyor yani. olay profesyonelce, gayet de doğal.

selçuk inan da 3 sezondur galatasaray'da ve melo'nun partneri.

selçuk da bu 3 sezonun 2'sinde kendisinden bekleneni verdi diyelim. kendisi dededen galatasaraylı mı bilmiyorum lakin senelik 500 bin dolara oynamadığı kesin. o da profesyonelce işini yapıyor, parasını kazanıyor. gayet doğal.

şimdi melo'yu selçuk inan'a tercih eden adam neden vefasız oluyor onu anlamadım.

türk olduğu için mi ? saha içinde çok efendi durduğu için mi ? ne için ulan ?

selçuk kazandığı parayla yerli esnafı kalkındırıp, çifçtiyi üretime teşvik falan mı ediyor amk ?

ikisi de parasını kazanıyor, ikisi de profesyonel. iyi olan övülür, kötü olan eleştirilir, olay bu.