bugün

ikinci cumhuriyetcilik

(bkz: #2124937) entryden devam:

Türkiye demokratik bir yönetime geçerse ülkenin parçalanacağı ve şeriata yuvarlanacağı iddia ediliyor. CHP'nin aldığı oylara bakarsak halkımızın yüzde 20'si de bu inancı paylaşıyor. Bunun mantıki bir zemini olması lazım. Bu inanç neye dayanıyor?
Fakir adam kolayca laik olamaz. Harcama kabiliyeti gelişmemiş birinden laiklik bekleyemezsiniz. Toplumun tuzu kurularıyla fakirleri arasındaki savaşın laik-şeriat ikileminde olması bundan ötürüdür. Eğer Siirt'in mezrasında yaşıyorsan ve yoksulsan, laik olmaktan ne gibi bir çıkarın olabilir ki? Harcama kabiliyeti ve özgür yaşama kültürü olanlar laik olur. Toplumun laikliği yaşayabilmesi için zenginleşmesi lazım. Laikliği samimiyetle isteyenler, bu toplumun zenginleşmesinin yollarını aramalı, bunu tartışmalı önce. Zenginleşmenin şartlarını sağlamaya çalışmadan sadece laiklikten söz etmek, laikliği bir 'siyasi çıkar' aracı olarak kullanmak anlamına gelir. Tabii bunları söylerken, yaratılan laiklik korkusunun pekişmesinde AK Parti'nin yaptığı çok ciddi hataların payını da görmek gerekir.
AKP ne gibi hatalar yaptı?
AKP, muhafazakârlaşma ve demokratikleşme çizgisini birbirine karıştıran hatalar yaptı. Oysa muhafazakârlaşmak başka bir şeydir, demokratikleşmek başka bir şeydir. Demokratikleşiyoruz adı altında, sen kendi tabanının kurallarını topluma zorlamaya başlarsan bu bir 'demokratikleşme', normalleşme olmaz. Bu, düpedüz baskıcı bir muhafazakârlaşma olur. AK Parti'nin orta sınıf kent kadınlarının korkularını ciddiye almadan hızlı yol alması mümkün değil. Bu kadınlar toplumun taşıyıcıları. insanlar yaşamın sinsice muhafazakârlaşmasından korkuyorlar. Bakın, 2002 genel seçimlerinden sonra dinci, şeriatçı bir parti geliyor diye herkesin ödü patlamıştı. Ak Parti samimiyetle AB sürecine sarıldı, çok önemli reformlar yaptı. Orta sınıf kent kadınları korkularının boşa çıktığını gördüler ve yerel seçimlerde AK Parti'yi desteklediler. Fakat AK Parti, AB sürecini yavaşlattı. Orta sınıf kadınları korkutacak garip sinyaller verdi. Nitekim Cumhuriyet mitinglerinde ortaya çıkanlar, Aleviler ve orta sınıf kent kadınlarıdır. AK Parti bu gerçeği yeni dönemde iyi değerlendirmeli. Bu iki kesime de uzak durdu.
Türkiye bir cumhurbaşkanlığı krizi yaşıyor. Ordunun ve halkın cumhurbaşkanı adayları arasında keskin çelişki var. Ordu niye Çankaya'ya bu kadar önem veriyor?
Cumhuriyetin çocukluk dönemine yapışmış, kuralsızlıklarını sürdürmek isteyen bir asker-sivil bürokrasi var burada. Kuraldışı bir iş yapıldığında hukukun gereklerini yapacak, kuralsızlığı cezalandıracak, demokrasiyi işletecek birinin Çankaya'ya gelmesi, bu yolun önünün açılması istenmiyor. Devlet elitinden olmayan birinin eline böyle bir imkânı vermekten çekiniyorlar. Aslında Çankaya kavgası, kural tanımayan asker-sivil bürokrasinin disipline edilmesini sağlayacak birinin devletin başına getirilip getirilmemesi kavgasıdır. Askerler, kuralsızlığa ses çıkarmayacak birinin Çankaya'da oturmasını istiyorlar. Eğer 'Askerin antidemokratik tavırları bir realitedir, uzlaşalım' diyorsan ve ona karşı açık veya örtülü bir muhalefetin geliştirilmesinden ürküyorsan, 27 Nisan muhtırası galip gelecek ve askerin sürekli müdahale imkânının önü açık tutulacak demektir bu. Oysa halk 22 Temmuz'da, askere 'Siz bu işlere karışmayın' mesajını verdi. Bu mesajın yerine getirilmesi lazım. Seçim sonuçları, halkın bu askeri müdahalenin izlerinin silinmesini istediğini açıkça gösterdi
CHP seçimlerden hezimetle çıkmasına rağmen gerginlik politikasını sürdürüyor. Amacı ne?
CHP gerginlik politikasından medet umuyor çünkü hayatı yeniden kurabilecek bir vizyonu, enerjisi yok. Ordunun sözcülüğünü yapıyor. Genelkurmay'la CHP genel merkezinin bildirileri karışsa, kimse bunu fark etmez.
AKP, 'Tabanımız PKK'yla aynı' diyen DTP'yi, bu seçimde Güneydoğu'da ciddi biçimde geriletti. Bu gelişmeyi neye bağlıyorsunuz?
Geriletti, çünkü Kürt siyaseti koltuk siyaseti yapmaya başladı. Halkıyla değil, sadece yönetimle ilgileniyor. Güneydoğu'nun büyük bir yoksulluk sorunu var. Ben hiçbir Kürt politikacısının ağzından bölgesel kalkınmayla ilgili tek satır duymadım. Ayrıca DTP yerel yönetimlerde iktidar ama yerel iktidar imkânlarını kendi halkı lehine kullanarak bir bölgesel ferahlama, ekonomik iyilik getirmedi. Sadece yönetime talip olan bir siyaset konuştu. Bu arada AK Parti ise bölgede bir kalkınma hareketi başlattı. Beldes ve Köydes diye iki proje uyguladı ve suyu ve yolu olmayan köylerin çoğuna su ve yol götürdü. Bu ekonomik ve sosyal uygulamaları izlemeyenler, AK Parti'nin neden seçimde bu kadar büyük başarı elde ettiğini anlayamıyorlar.
Peki... Sizce Türkiye demokrasiye hazır mı?
Türkiye çok uzun süredir değişiyor ve dönüşüyor. 24 Ocak kararlarıyla bürokrasinin Türkiye'nin egemeni olmaktan çıkarıldığı bir sürece girdik. Piyasa işlediği vakit o ülkede bürokrasinin hâkimiyeti biter zaten. Türkiye'de bir tarafta küreselleşen piyasa var. Diğer tarafta askeri bir vesayet sistemi var. Bunlardan biri tasfiye olacak. Bu yüzden Türkiye tarihsel bir kriz içinde zaten. Bu kadar siyasi bir ordu yeryüzünde yok. Toplumu da biz yöneteceğiz diyorlar ki, bu çok fazla bir iddia. Ayrıca kötü de yönetiyorlar.
Bu ülkede bir de siyasetçiler var. Onlar da yönetmiyor mu ülkeyi?
Ama askerler kuruyor bu yapıyı. Siyasetçiler de değiştirmiyor. Askerin sivili onlar. Burada gerçek siyasetçi yok. Bugün yeni seçilmiş parlamentoda 27 Nisan muhtırasıyla ilgili aleyhte görüş bildiren tek bir siyasetçi çıkmadı. Utanmadan uzlaşmadan bahsediyorlar şimdi. Peki Abdullah Gül aday olmasın. Ama Allah rızası için bir tek parlamenter de çıksın, demokrasilerde 27 Nisan muhtırasının olamayacağını söylesin. Bakın... AK Parti'nin yeni dönemde icraatının ölçüsü, bu siyasal rejimi anayasasıyla, siyasal partiler ve seçim kanunlarıyla, Meclis iç Tüzüğü'yle değiştirip değiştirmeyeceği olacak . Bunlar değişmeden, bu parlamento halkın parlamentosu haline gelmiyor. Halkın parlamentosu olmayınca da, bir üniformalının yazdığı bir elektronik mesajla cumhurbaşkanlığı seçimi çöküyor işte. AK Parti demokrasiden yana tavır alıp siyasal sistemi dönüştürecek mi, yoksa Turgut Özal'ın ikinci dönemi gibi işi idare mi edecek? Bunu çok çabuk anlayacağız.