bugün

ayaş yolları

müdahildir her vicdani sancı aynadaki yüzüne… ve hiçbir yapıp etme, hiçbir cehd yeteri kadar yeterli değildir bir şeyleri değiştirebilmek için. nicedir kelimesi bazen cümlenin en olmadık yerinde yerini tutar, anlayamazsın zamanın böylesine çok geç geçtiğini. sabah yedi buçukları oyar alarm zilleri, taşeron bir alışkanlıktır cep telefonu icat olunduğundan beri saat yerine telefon kurmak. fason alışkanlıkları oluyor toplumların teknoloji bünyeye nüfus ettikçe işte. beş dakika daha uyuyabilmek arzusundan kaldırıp başımı kendimi tuvalete atmam nasıl bir otomatikleşmeyse artık aynı melekeyle hiç düşünmeden akşama kadar devam edebilirim, el yordamıyla. minibüse binip para uzatmak büroya gelip akşam kadar çalışmak hep aynı döngünün başka misalleri sanki… ekle bunları ardı ardına, bu benim ömrüm işte. ayaş yolları türküsünü neşet ertaş’ın böyle bir modern devinimde ömrümün orta yerine koyuşum daha kendisinin sağlığındaydı, çok sigara içiyor ve çok içleniyordum, bazıları içlenmek için yaşar, öyle ota boka melankoli türeten mıyıl mıyıl tiplerden ayırın bu adamları bazılarını hiç fark etmemişsinizdir. ‘’ dediler ki nazlı yarin geliyor, yoluna gitmeye dermanım mı var yandım anam yandırma beni’’ diyordu usta… ben koca gezegende kendi sosyal durumumu görüyordum, ayaklarımın dermansız olduğunu, kuş kadar maaşım, her şeye biraz geç kalmış yaşım ve erişemediklerimle ‘yoluna gitmeye dermanım mı var’ diyordum neşet ustayla beraber.