bugün

endüstriyel kapitalizm ve tüketim kültürü

birbirlerine son derece bağlı ve bir diğeri olmadan ayakta duramayacak olan olgulardır.

endüstriyel kapitalizm ortaya çıkmadan önce tüketim kalıpları kişide kimlik duygusu oluşturmamaktaydı. tüketimin, tüketilen nesnelerin yarattığı sosyal statü alanı çok dar olmakla birlikte sadece çalışma alanı içerisinde kendisine yer edinebiliyordu.

özellikle modern kapitalizm ile birlikte, tüketimcilik olarak adlandırdığımız şey, hayatın anlamının birşeyler satın alma, önceden belirlenmiş deneyimleri yaşamanın önemli olduğuna vurgu yapan ideolojiye dönüşmüştür. bir yönüyle kapitalizmi yasallaştıran diğer yönüyle de topluma hayallerinde olduğu kadar gerçekte de tüketimde bulunmalarını vaadeden bu tüketim ideolojisi, yabancılaşmanın da şiddetini arttırmasına yol açar. bu dönemde, tüketilen metalar ve hayat deneyimi önceden paketlenir, düzenlenir, yaratılır. uygun kodlarla tüketicide istenen tepki oluşturulur. modern dünyanın modern tüketicileri fiziksel olarak pasif, zihinsel açıdan da çok meşguldür. çünkü tüketim artık zihinde çözülmesi gereken bir olgudur. sadece vücudun ihtiyaçlarına cevap veren basit bir süreç değildir. böylelikle modern tüketim kalıpları içine yabancılaşma ve uzaklaşma kavramları girmiş olur.