bugün
- ellerim bos gonlum hos10
- patiswiss19
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı11
- akp seçmeni17
- ali erbaş19
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası13
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- arkadaşlar biri var12
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi18
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır18
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- nervio'ya aşık olmak11
- evlilik15
- türkiyede çok abartılan arabalar9
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı16
- karınıza range rover alır mısınız23
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu38
- anın görüntüsü15
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- ilk buluşmada çorumlu olduğunu ağzından kaçırmak8
- icardi190515
- türkiye işçi partisi11
- futbolcu ismiyle nick almak15
- çin halk cumhuriyeti8
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı18
- ruh okuzu9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği13
- boşuna yaşıyorum hissi16
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi28
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- akrep burcu8
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi12
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası10
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
hakan bıçakçı"nın "ben tek siz hepiniz" kitabındaki bir hikayeden, okuyunuz efenim....
"serin bir akşam üzeri, şehrin daracık ara sokaklarından birindeki basık tavanlı ve havasız kafede kız arkadaşımla birbirimize girmiştik. kararlıydı, takıntılıydı, bunalımdaydı, güçlüydü. ben sustukça o sesini yükseltti. tartışma iyice şiddetlenmeye başlayınca tamamen köşeye sıkıştığımı hissettim. yeni bir cümle kurmaktan aciz olduğumdan, derin bir nefes alıp daha önceden hazırladığım cümleyi kalıp halinde telaffuz ettim : "sana yalan söyledim".
sonsuza kadar sürecekmiş gibi olan konuşması bir anda kesildi.Aramıza gözle görünmeyen bir duvar indi. suratı paramparça oldu. söylemeyi planladığı ne varsa boğazında birbirine dolanıp sıkıştı. zihnindeki bir sürü konu birbirinin üzerine devrilerek yıkıldı. cümlemi duymadan hemen önce içine çektiği sigara dumanı dudaklarından ve burnundan çıktı. gözlerindeki ateş söndü. suratının rengi soldu. yüzünün ifadesi, oturuşunun biçimi süratle değişti.
aslında söylediklerim doğruydu. yalan olan, yalan söylemiş olduğumdu. iki yalan bir doğruyu götürmemişti. "yalan" kelimesi zehirli bir yankıyla tepemizde asılı kalmıştı. yalan kelimesinin uğursuz gölgesinde ürpermeye başlamıştık. köşeye sıkışan yalan söyler, ben de öyle yapmıştım. fakat benim yalanım, yalan söylemiş olduğumdu.
"yalan mı?" diye tekrarladı bu korkunç lafın kendi ağzında oluşundan tiksinerek. başımı öne eğip bekledim. tam beklediğim gibi...ayağa fırlayıp koyu yeşil deri ceketini giydi. sert bir hareketle kapıya yöneldi. yalanın dışına açılan kapıya, gerçek dünyaya.
Tıpkı planladığım gibi, ayrılmıştık işte. yalanı bir enstrüman gibi ustaca kullanarak amacıma ulaşmıştım. yalan hayatta en nefret ettiği şeydi. her şeye tahammülü vardı ama yalana yoktu. beni her durumda affedebilirdi fakat eğer yalan söylersem hiç şansım yoktu. bunlar hep onun laflarıydı, onun ezberlenmiş cümleleri. "sabahları kahve içmeden kendime gelemiyorum" lafı kadar samimiyetsiz ve sinir bozucu. kahve içmeden kendine de gelir, yalana tahammül de eder. olduğu kişiyi değil, olmak istediği kişiyi anlatıyor sadece. amerikan filmlerinden ödünç alınmış laflar bunlar.
ama ben onu tanırım. "sana yalan söyledim" cümlesi yerine doğruyu söyleseydim, "ayrılmak istiyorum" deseydim konu gereksiz yere uzayacaktı. kısır sorgulamalar, kırıcı suçlamalar, kulak uyuşturan telefon konuşmaları, boş laflar, anlamsız tespitler, açıklamalar, açıklatmalar...""yalan söyledim" dedim, konu kapandı bitti. bıçakla kesilmiş gibi. o beni küçük elleriyle yavaş yavaş yumruklarken ben karnına kocaman bir bıçak soktum. tertemiz..."
"serin bir akşam üzeri, şehrin daracık ara sokaklarından birindeki basık tavanlı ve havasız kafede kız arkadaşımla birbirimize girmiştik. kararlıydı, takıntılıydı, bunalımdaydı, güçlüydü. ben sustukça o sesini yükseltti. tartışma iyice şiddetlenmeye başlayınca tamamen köşeye sıkıştığımı hissettim. yeni bir cümle kurmaktan aciz olduğumdan, derin bir nefes alıp daha önceden hazırladığım cümleyi kalıp halinde telaffuz ettim : "sana yalan söyledim".
sonsuza kadar sürecekmiş gibi olan konuşması bir anda kesildi.Aramıza gözle görünmeyen bir duvar indi. suratı paramparça oldu. söylemeyi planladığı ne varsa boğazında birbirine dolanıp sıkıştı. zihnindeki bir sürü konu birbirinin üzerine devrilerek yıkıldı. cümlemi duymadan hemen önce içine çektiği sigara dumanı dudaklarından ve burnundan çıktı. gözlerindeki ateş söndü. suratının rengi soldu. yüzünün ifadesi, oturuşunun biçimi süratle değişti.
aslında söylediklerim doğruydu. yalan olan, yalan söylemiş olduğumdu. iki yalan bir doğruyu götürmemişti. "yalan" kelimesi zehirli bir yankıyla tepemizde asılı kalmıştı. yalan kelimesinin uğursuz gölgesinde ürpermeye başlamıştık. köşeye sıkışan yalan söyler, ben de öyle yapmıştım. fakat benim yalanım, yalan söylemiş olduğumdu.
"yalan mı?" diye tekrarladı bu korkunç lafın kendi ağzında oluşundan tiksinerek. başımı öne eğip bekledim. tam beklediğim gibi...ayağa fırlayıp koyu yeşil deri ceketini giydi. sert bir hareketle kapıya yöneldi. yalanın dışına açılan kapıya, gerçek dünyaya.
Tıpkı planladığım gibi, ayrılmıştık işte. yalanı bir enstrüman gibi ustaca kullanarak amacıma ulaşmıştım. yalan hayatta en nefret ettiği şeydi. her şeye tahammülü vardı ama yalana yoktu. beni her durumda affedebilirdi fakat eğer yalan söylersem hiç şansım yoktu. bunlar hep onun laflarıydı, onun ezberlenmiş cümleleri. "sabahları kahve içmeden kendime gelemiyorum" lafı kadar samimiyetsiz ve sinir bozucu. kahve içmeden kendine de gelir, yalana tahammül de eder. olduğu kişiyi değil, olmak istediği kişiyi anlatıyor sadece. amerikan filmlerinden ödünç alınmış laflar bunlar.
ama ben onu tanırım. "sana yalan söyledim" cümlesi yerine doğruyu söyleseydim, "ayrılmak istiyorum" deseydim konu gereksiz yere uzayacaktı. kısır sorgulamalar, kırıcı suçlamalar, kulak uyuşturan telefon konuşmaları, boş laflar, anlamsız tespitler, açıklamalar, açıklatmalar...""yalan söyledim" dedim, konu kapandı bitti. bıçakla kesilmiş gibi. o beni küçük elleriyle yavaş yavaş yumruklarken ben karnına kocaman bir bıçak soktum. tertemiz..."
güncel Önemli Başlıklar