bugün

sözlük yazarlarından absürt hikayeler

ısparta'nın bir köyünde bir yanda bir davar, iki koyun, bir anne, yarım koltuk, bir döşek ve bir çoban köpeği ile bir göz odada yaşamaya çalışan sersefil mahmut; öbür yanda üç traktör, bir gaddar baba, bir çirkef anne, dokuz hizmetkar, yüz yirmi ırgat, beş ev, otuz iki cep telefonu, üç ambar, üç çiftlik, bir yarı olimpik yüzme havuzu ile yaşayan mehtap. daha yanda kişiler var ama sizleri sıkmamak adına onların mal varlıklarını ve değerli ziynet eşyalarını saymaya gerek olmadığı kanısına vardım. şu işaretle arada yirmi sekiz sayfa olduğunu anlarsınız(...)

mehtap bir gün çeşmeye hizmetkarıyla beraber iner. hizmetkarı su testilerini doldururken mehrap, bir gencin ferdi tayfur'dan ''çeşmenin başına bir güzel geldi'' şarkısını işitir. hiç umursamaz, kafasını kaldırma gereği bile duymaz. ama için için merak eder: bu sesin sahibi de kim ola? kim bir şarkıyı bu kadar yanık, bu kadar abazan, bu kadar kamışı yağlamış söyleyebilee?

arkasını dönmessiyle yağız delikanlı, amansız yiğit, büyük cengaver, deli boğan, eşek siken, yere bakan, yürek yakan topal ayşe'nin oğlu deli mahmut'u görür. o anda desti izdivaç programlarındaki elektriklenmelerden daha büyük bir elektriklenme yaşanır. tüm köyün elektrikleri gider ve jeneratörler devreye girer. görür görmesine de davul bile dengi dengine...

hizmetkarın adı sultandır. sultan, mehtap'ın hem sırdaşı, hem hizmetgarıdır. yüzüne bir köyün delisi baksa da, bakım görse o da en az seda sayan kadar güzel olur. çeşmeden dönerken sultan:

-hanımım pek suskunsunuz bir şey mi oldu.
+çok garip duygular hissettim sultan.
-nasıl garip hanımım.
+böyle bir göz odada bir davar, iki koyun, bir anne, yarım koltuk, bir döşek ve bir çoban köpeği kalırcasına garib.

(2 ay sonra)

genç delikanlımız deli mahmut, mehtap'ı bir an olsun aklından çıkaramıyor, çıkarsa da çok az soluklatıp içeri sokuyordu. o yeşil gözlerin sahibi, ceylan bakışlı, keklik sekişli kızın, köyün en zengin seksen üçüncü ailesinin kızı olması onu çok üzüyor, soyal tabakalaşmanın en alt tabakasının bir üst tabakasından olmak da ayrı bir elem yüklüyordu.(...)

mahmut daha fazla dayanamayıp annesi elizabetin elini öpüp ''hakkını helal et ana''der. mahmut mehtap'ın kaldığı yalıya gidip mehtap'a ne pahasına olursa olsun aşkını söylemeyi planlar. nitekim gider de... o sırada sultan'a rastlar:

-selamın aleyküm bacım?
+vealeykümüsselam buyrun?
-mehtap'a bakmıştım ben.
+mehtap hanım kısa bir süre önce..
-kısa bir süre önce ne?
+mehtap hanım kısa bir süre önce..
-kısa bir süre önce ne?
+müsade et kuzum.
-dinliyorum.
+kısa bir süre önce beni kapıya gönderdi. ve sizi gördüm ve dediniz ki selamın aleyküm...
-mehtap hanımı çağırın ne olur.
+bir şartla.
-nedir?
+şartı daha sonra söyleyeceğim ve ne olursa olsun yapacaksın.
-tamam ulan.

sultan mehtap'ı dışarı çağırır. mehtap, sultan'a ''beni niye dışarı çağırdın, beyfendiyi içeri alsana'' der. tam mehtap'ı muhasebeciye yollayıp hesap kestirecekken, mahmut ''olur mu öyle şey'' der.

içeride babası hayrullah bey ''hoş geldin oğlum''der. mahmut ''hoşbulduk bey amca'' diye karşılık verir. ardından hayrullah bey ''siz rahatınıza bakın'' diyerek kahveye gider. hayrullah beyin bu kadar relaks olması mahmutu ürkütür.

burçlarının uyumlarına kadar uzun uzun konuşurlar, yükselen burçlarını aşağı indirirken, mahmut'un aklına mehtap'ın elini tutmak gelir. elini uzatır mehtabı elinden tutar, şöyle bir sıvazlar. mehtap ''o may gattt'' diye bağırır.

sorun ten uyuşmazlığı...

mehtap, ''mahmut sende ten uyuşmazlığım varmış'' der. mahmut ''s.kerim tenini'' duygusunda olsa da ''o ne ola?'' der. mehtap norveçli balıkçılardan bahseder. sonra kibarca ''artık uyku vaktim geldi'' der, mahmut ''siktir git'' anlar.

gel zaman git zaman mehtap'a başka talip çıkar. iki gökdelenli, beş plazalı, yarım holdingli, bol paralı, çok paralı, süper paralı...

konuşurlar anlaşırlar...

sonra mehtap içinden ''nerede o mahmut nerede bu'' derken, mehtap mahmut'la elele tutuştuğu gün eline beyaz eldiven taktığını farkeder.

düğün gününden bir önceki gün akşam kına gecesi olacaktır. mehtap hint kınası almaya çarşıya iner. bunu gören mahmut bir sinsi plan kurar ve dönüş yolunda mehtap'ı pusuya karşı yatırır ve ''ya benimsin ya toprağın'' diyerek mehtap'ı oracıkta öldürecekken ten uyuşması olur; ama mehtap ''tenimiz uyuşuyor, seninim tek göz odada kalsam da seninim'' derken mahmut mehtap'ın ağzını sıkıca kapamıştı bile. mahmut içinden ''la açayım şunun ağzını ne diyo yarramın antifirizi'' der ve açar. sonra mehtap'ın yanlışlıkla nefessizlikten öldüğünü farkeder. mahmut sonrasında harakiri yaparak kendi infazını vermek isterken karnına sapladığı bıçakla kan kaybından ölür.
güncel Önemli Başlıklar