bugün

benim karl marx ım mustafa kemal atatürk tür

Benim Karl Marx'ım mustafa kemal atatürk'tür adlı düşünce ne Mustafa Kemal Atatürk'ü bir Karl Marx ne de Karl Marx'ı bir Mustafa Kemal Atatürk yapmaya çalışmanın ve nihai sonucu olarak Atatürkçülüğe bir siyasal etiket yapıştırma arzusundan kaynaklanmamaktadır . Aksine Karl Marx'ın bir filozof olarak ortaya koyduğu sermaye-emek çatşması ve nihayetinde coğrafi keşifler , sanayi devrimleri ile ivme kazanmış olan emperyalizm karşısında TÜRKiYE cumhuriyeti Devleti'nin gerek kurtuluş savaşında olan anti-emperyalist motivasyonu gerekse cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında izlenen devletçi ve bu doğrultuda olmayan bir ulusal sermayenin tarım ve sanayi alanında tekrar yaratılması , fransız tekeli altındaki çiftçilerin tekrar sermaye - emek çatışmasında ticarete ve ekonomiye hakim olan gayri-milli ve sömürgeci yabancılara karşı haklarının yeniden kendilerine sunulması gibi konular karşısında hedef olarak her iki insanında siyasi ve sosyal anlamda ortak bir düşünceyi baz alarak eylemlere kalkıştığını anlatmaya çalışan bir düşüncedir .

Kaldı ki Kemalizm'i sadece bir Türk devrimi olarak algılamak ve sahip olduğu anti-emperyalist , ilerici, sosyalist , çağdaş özelliklere yer vermeden onu tanımlamaya çalışmak asıl atatrkçülük üzerinden bir takım siyasi rant elde etme peşinden koşmaktır . Bu tür karşıdevrim histerisi içinde olanlar 12 eylül darbesinde darbeler ile , 80 darbesinden sonra ise ayrılıkçı etnik unsurları ve irticai faliyetleri ön plana çıkararak toplum tabanına cemaatleşerek hızla yayılmışlardır . Kimisi bu hedefi gizlemek için liberal demokrat ayağı altına yatmış kimisi de dinciliği , ümmetçiliği kullanarak devlet kurumlarını ve toplumu cemaatleştirmeye ya da faşizan milliyetçilik duyguları aşılayarak statükoculuğa sevk etmişlerdir . Oysa bu iki kitlenin de kemalizm'den farklı en büyük noktası her ikisinde emperyalizme hizmet eden işbirlikçi bir zihniyeti temsil etmesidir .

Çok ilginçtir ki , Küba devrimini kutlayan insanların karnaval alanlarında Türk gazatecileri görünce söyledikleri bir isim vardır : " Devrimci " Mustafa Kemal Atatürk! Evet , sosyalist bir kübalı Mustafa Kemal Atatürk'ü devrimci kimliği ile ülkemizi temsil ederken bu sosyalist kimliği hayal edebiliyor ve çoşkulu bir şekilde ifade edebiliyor. Bu ülkemiz için bir gurur kaynağıdır . Aynı şekilde bir zamanlar ülkemizi işgal eden emperyalist avrupa devletleri dahi ulusal bağımsızlığımızı elde ettikten sonra anti- emperyalizm üzerine kurulmuş olan ülkemizi kendileri Birleşmiş Milletler 'e üye olmamız için bizi çağırmışlardır . Bu da çok gurur verici bir tablodur .

Bir başka husus ise Kemalizm'in Marxizm'in toplumsal yapının ve toplumsal değişmenin tek bir belirleyicisi olan ekonomik alt yapıyı aşacak düzeyde ileri bir sosyalist devlet düzenini ( eğer darbeler olmasaydı )gerçekleştirebilecek bir sosyal , siyasal ve hukuki devrimlere ön ayak olabileceği çok açıktır . Karl Marx bile kendi ideolojisini bu açıdan Das Kapital adlı kitabında eleştirmiştir .

Şu anda ülkemiz kapitalizmin pençesi altında yaşamaya çalışan bir gelişmekte olan(!) ülke konumundaysa bir zamanlar sosyalist bir rejimi benimsemiş ülke olduğu anlamına bu gelmemelidir . Zira Marxizm neden olduğu ve sermaye - emek çatışmasından sonra ortaya çıkan iki türlü devlet şekli vardır : Kapitalist , Sosyalist . Bu ülkenin 1950'Den sonra gelen siyasetçileri Atatürk ve inönü sonrasında Celal Bayar ve ADNAN mENDERES başlangıcı ile emperyalizme hizmet eden bir küçük burjuva yapılandırılmasına sürüklendiğini ve darbeler ile Atatürkçülüğün , kemalizmin ideolojik ve felsefi larak kirletildiğinin somut örnekleri bugün karşımıza abd - ab emperyalizmi hegamonyası altındaki dinci partiler ile çıkmaktadır .
Marx zamanında ortaya çıkan sermaye - emek sorunu CUMHURiYETiMiZiN kuruluş yıllarındaki gibi gelişmekte olan sömürgeciliğin henüz dünyaya yayılıp , tüm çalışan sınıflara hakim olmadığı bir döneme rastlar . Ve bu bakımdan ulusal sınırlar içerisinde ilk önce sosyalist bir devrimi öngörür . Daha sonraları zaten çatışam sermaye - emek sınıfı arasında olmaktan çıkacak ve dünya sermayesine hakim olan patronlar ile bundan nemalanmak isteyen küçük burjuvalar arasındaki çatışmaya yani modern devlet kapitalizm(neo-liberalizm)'ine dönüşecektir .

Bu diyalektik düşünce biçimi birisi asker ve devlet adamı olan , diğeri de bir filozof olan iki değerli insanın değerini küçümsemek için değil , aksine her ikisine de verilmesi gereken önemi bir lokal ve global sentez ile gerçekleştirmeye çalışan bireysel bir algılama biçimidir .

Bu diyalektik düşünce biçimi birisi asker ve devlet adamı olan , diğeri de bir filozof olan iki değerli insanın değerini küçümsemek için değil , aksine her ikisine de verilmesi gereken önemi bir lokal ve global sentez ile gerçekleştirmeye çalışan bireysel bir algılama biçimidir .

Not : Marxizm hakkındaki eleştirilerimi bir sonraki yazımda açıklayacağım.
güncel Önemli Başlıklar