bugün

erkek doğrama cemiyeti manifestosu

valerie solanas'ın 1968 ağustos'unda yayınlanan eseridir. scum manifesto; çocukluğundan itibaren önce öz babasının tacizine uğramış, sonra 15 yaşında evden kaçarak bir denizciden hamile kalmış, herşeye rağmen lise ve üniversite eğitimini tamamlamış ancak hep erkek egemen, ataerkil toplum dayatmaları yüzünden kendini ifade etmesi ya sansürlenmiş ya da engellenmiş, hayatını seks işçisi olarak kazanmak zorunda bırakılmış; zeki,bilgili, duyarlı ve tüm bunlar yüzünden çok ama çok fazla incitilmiş özgür ruhlu bir kadının, tüm ataerkil toplum dayatmalarına başkaldırı ve karşı eylem planının manifestosudur.

orjinal adıyla society for cutting up men; baş harflerinden oluşan kısaltma ile scum aynı zamanda kaynayan ekmeğin üzerinde oluşan kirli köpük anlamına da gelir.

yazdığı scum manifesto kadar andy warhol'u vuran kadın olarak da tanınan valerie solanas; çocukluğundan beri ataerkil toplum yüzünden yaşadığı herşeyden politik sonuçlar çıkartmış ve bunu scum manifesto'da anlatmıştır. andy warhol'u vurma nedeni de; andy warhol 'un pop art prodüksiyon üretim merkezi (the factory)fabrika' da solanas'ın kıçınıza girsin (Up Your Ass); eseri üstüne film çekme sözü vermesine rağmen; bunu geçiştirmesi ve en nihayetinde solanas'ın eserinin tek kopyasını kaybetme noktasına ulaşan aymazlığı ile valeri solanas'ın tüm emeğine karşı yaptığı hakarettir. kaldı ki valerie solanas olay bu noktaya gelmeden önce, andy warhol'a, scum yan örgütü içine dahil edecek kadar değer vermektedir.tabi andy warhol'un da kendince haklı sebepleri vardır; sansür baskısı yüzünden böylesi cesur ve cüretkar bir eserin tuzak olabileceğini düşünmüştür; ve andy warhol; kendisini vuran valerie solanas'tan şikayetçi olmamıştır.

bertolt brecht gibi '' insan olmak büyük iştir; bir yaşam bile buna yetmeyecektir.'' sözünü derininde hisseden her erkeği ve kadını gönülden seven bir insanın; dahası karşıtların birlikteliğinin yaratıcılığı artırdığını ve diyalektik mantık sayesinde sentezin en özeli doğurduğunu düşünen bir insanın; popüler tabirle bir humanistin bu eseri okuma izleği şudur:

burada karşı olunan; antik yunan'dan beri erkek yanında ikinci hatta kaçıncı sınıf olduğu bazen belli dahi olmayan, toplum sahnesinden bilinçli olarak silinmeye çalışılmış, sadece ev kadını ve anneye indirgenmeye çalışılan modern çağda da kadınlığını kaybetmiş, erkekleşmiş, kötü bir dişi görüntüye dönüştürülen kadın ve dişi imgesine karşılık; dişiye hak ettiği değeri vermek dahası dişiyi aşarak belki de nietszche'nin bahsettiği üstinsan'a evrilmektir. yani düşman; yaratıcılığın, özgür düşüncenin, duyarlılığın, vicdanın, farklılığın, özgünlüğün karşısındaki; sığ; edilgen, yönetilmeye, güdülmeye açık, ruhsal sakat ve korkak bir toplum yaratmaya çalışan ego tarafından sakatlanmış ataerkil toplum düzeni; aslında herşeyi metalaştıran paraya dayalı sistemdir.
yani solanas her eril dediğinde bunu anlamak; eserin derinliği açısından elzemdir. yazar hakim düzenin erkek egosunu sarsmak hatta doğramak için böyle bir dil ve yöntem kullanmıştır. ve edebi bir eser olarak okunduğunda da yazarın felsefeik ve düşünsel alt metininin üstüne oturttuğu gelecek tasavvuru en son aşamasında eril imgesi üstünden yazarın ve bin yıllar boyunca tüm kadınların maruz kaldığı işkence, yok sayılma ve dönüştürülmenin bir intikamıdır.
yani eril imgeyi kişiselleştirmeden tümden bir düzen ve onun halinden memnun mensupları, yardakçıları olarak düşündüğümüzde; dişil imgeyi de üstinsan olarak yani kendisine dayatılan baskılardan kurtulmuş, kendiyle barışık, bütünlüğüne kavuşmuş, mutlu ve sevgiye açık yaratıcı, duyarlı, zeki ve vicdan sahibi bir insanlık olarak düşündüğümüzde eserin bizde bırakacağı iz özel olacaktır.
yoksa erich fromm; goethe, tagore,krishnamurti, gibi erkekler ya da carl gustav jung'un bahsettiği anne kompleksinden olumlu yönde etkilenmiş özel erkekler ve nicelerinin var olduğu dünya, gerçek kadınla; -yani condoleezza rice, margaret thatcher gibi sakatlanmış kadınlıklarını kaybetmiş dişilerden, benliklerini unutmuş köle ruhlu, sahte kadınlardan apayrı- yin ve yang'ın birlikteliği ile güzel ve rengarenktir. çünkü her insanın içinde jung'un belirttiği gibi dişi(anima) ve erkek(animus) bulunmaktadır. önemli olan insanın hiçbir dış gücün baskısı olmadan kendiyle bütünleşmesi, her koşulda sevgi ve güzelliğe ruhunu açık tutmasıdır; tüm paraya ve egoya dayalı düzenlerin insan zihnine ve ruhuna pompaladılarının aksine korkmadan, mutluluk ve sevgiyi seçebilmesidir. şu da acı bir gerçektir ki; bu büyük insanlık; bu büyük ataerkil para ve ego düzeni hem kadınları hem de erkekleri ezmektedir. ne kadın gerçek kadın ne erkek gerçek erkek olabilmektedir; çünkü insan olmaları engellenmiş, duygu yoksunu, tek değeri para ve güç olan otomat insanlardan oluşan toplum; her güzel şeyin katilidir. sadece kendi hastalıklı emellerine hizmet eder; tüm insanlığın yok olması pahasına yapar bunu. gün gelir dünya savaşları çıkarır; gün gelir atom bombası atar, gün gelir kendi kurguladığı ekonomik ve sosyal krizlerle tek değeri olan servet transferini gerçekleştirir. ego ve paranın hakim olduğu hiçbir düzende insanlık ve tabi ki gerçek kadın ve gerçek erkek tam anlamıyla var olamaz; ya da var olmaya çalışanlar fabrika hatası olarak görülüp yok edilmeye çalışılır. ve bu sözde uygarlık giyotini en çok da buna karşı durmaya cesaret eden insanları vurur. nicola tesla ve wilhelm reich yaratımlarıyla(emsalsiz buluşlarıyla) gömülürken; sabina spielrein gibi kadınlar tümden yok sayılır.
evet şimdi kemerlerimizi takıp, valerie solanas'ın tüm önyargıları, dogmaları,binlerce yılın ezberini yerle bir eden, en yumuşak noktalara sert kroşeler atan, zehir gibi sözcükleriyle uçuşa geçelim:

bu toplumda hayat, en iyi halinde bile can sıkıntısından ibaret olduğundan ve toplumun hiçbir tarafı kadınlara uygun olmadığından; uygar-kafalı, sorumlu, heyecan arayan dişilere, hükümeti yıkmak, para sistemini bertaraf etmek, her alanda otomasyonu kurumlaştırmak ve eril cinsi yok etmekten başka çare kalmıyor.

eril biyolojik bir kazadır; y(eril) geni tamamlanmamış bir x(dişi) genidir yani tamamlanmamış bir kromozomlar serisidir.
eril olmak kıfayetsiz olmak, duygusal olarak sınırlı olmak demektir; erillik bir noksanlık hastalığı, eriller de duygusal sakatlardır.
kendi içine kıstırılmış olan eril tamamen benmerkezcidir ve başkalarıyla empati kurmaktan ya da özdeşleşmekten, aşktan, dostluktan,şefakt ve muhabbetten tamamen acizdir. başkalarıyla ahenk içinde olmaktan aciz, tamamen yalnız birimdir.
engin, istilacı ve yaygın bir cinsellikle dolmuş olan eril, fiziksel olarak edilgendir.kendi edilgenliğinden nefret eder, o yüzden de bunu kadınlara yansıtır ve erili etkin olarak tarif eder, sonra o olduğunu ispatlamaya (bir ''erkek'' olduğunu ispatlamaya) koyulur. bunu ispatlama çalışmalarındaki temel aracı düzmektir(koca çüklü koca erkek koskoca bir malı götürüyor).
yarım kalmış bir dişi olarak eril, ömrünü kendini tamamlamaya çalışmakla, dişi olmaya çalışmakla geçirir.
kadınlarda penis haseti yoktur erkeklerde kuku haseti vardır.
dişi olmamasını telafi etme takıntısı, ilişkilenme ve merhamet konusundaki acziyle birleşen eril, dünyayı bir bok yığını haline getirmiştir. sorumlu olduğu başlıca şeyler şunlardır:
savaş
iş ve otomata bağlanmış bir toplumun engellenmesi
fuhuş
korku, korkaklık, ürkeklik, boyun eğme, güvensizlik, pasiflik

bireyselliğin bastırılması, hayvansılık(evcimenlik ve annelik) ve işlevsellik
--spoiler--
her zaman onaylanmanın, başının okşanmasının ve yoldan geçen herhangi bir çöpün kendisine ''saygı'' duymasının peşinde olan edilgen, mankafa babasının kızı , kolaylıkla anneye, yani fiziksel ihtiyaçların kafasız başyaverine, orangutansı alığı teskin edene, çelimsiz egonun destekçisine, aşağılık olanın yardakçısına, yani memeleri olan bir sıcak su torbasına indirgenir.
--spoiler--

--spoiler--
toplumun en gerici kesiminde, yani babanın hükümranlığının sürdüğü, insanlığın tortusu, ''ayrıcalıklı, eğitilmiş'' orta sınıfta, kadınların hayvanlar kertesine indirgenmeleri o raddededir ki, doğum sancılarından zevk almaya çalışıp dünyanın en gelişmiş ulusunda, yirminci yüzyılın ortasında bebekler memelerini çiğneye çiğneye yatarlar. ''uzmanlar'' kadınlara, annenin evde kalıp hayvansılık içinde sürünmesini söylüyorsa bu çocukların değil, baba'nın hatırı içindir; meme, baba asılsın diye vardır; doğum sancıları baba vekaleten haz alsın diyedir (yarı ölü olduğundan karşılık verebilmesi için çok güçlü bir uyarı gerekir).
--spoiler--

--spoiler--
dişiyi bir hayvana, anneye, erkeğe indirgemek sadece psikolojik değil pratik sebepler için de gereklidir: eril, türün, herhangi başka bir erille yeri doldurulabilen tek mensubudur. derininde, herhangi bir bireyselliği mevcut değildir, bu sizi içine alan, özümseyen, bağlantılı olduğunuz şeylerden kaynaklanır. tamamen kendi benliklerine gömülü olan ve yalnızca kendi bedenleri ve fiziksel duyumsamalarıyla bağlantı kurabilen eriller birbirlerinden çok az fark gösterir; bu fark, yalnızca edilgenliklerine ve dişi olma arzularına karşı ne derece ve hangi yönetmelerle kendilerini savunmaya çalıştığıyla belirlenir.
--spoiler--

--spoiler--
erkek, dişinin bireyselliğinin pekala farkındadır ama bunu algılayamaz ve bununla kendisini ilintilendirmekten ve duyusal olarak bunu kavramaktan acizdir: bu onu korkutur, sıkar ve kıskançlıkla doldurur. o yüzden bunu reddeder, herkesi işlevi ve kullanımıyla tanımlamaya devam eder, tabi bu arada kendisine en önemli işlevleri- doktor, başkan, bilim insanı- seçmeyi ihmal etmez, böylece kendisine bir bireysellik değilse bile bir kimlik sağlamış olur, böylece kendini ve kadınları (en çok kadınları ikna etmekte başarılı olur) dişilerin işlevinin çocuk doğurup yetiştirmek, eril egoyu pohpohlamak, rahatlatmak ve gevşetmek olduğuna inandırmaya çalışır; yani öyle ki dişi, başka herhangi bir dişiyle yer değiştirebilir.
ama gerçeklikte, dişinin işlevi, ilişki kurmak, sevmek, haz almak ve kendisi olmaktır ve başka kimsenin bunun yerini tutması mümkün değildir; eril işlev ise sperm üretmektir. artık sperm bankaları var.
gerçeklikte, dişinin işlevi keşfetmek, bulmak, sorunları çözmek, espri patlatmak, müzik üretmek ve bunların hepsini aşkla yapmaktır. diğer bir deyişle dişinin işlevi sihir dünyası yaratmaktır.
--spoiler--

mahremiyetin engellenmesi

--spoiler--
olduğu şeyden ve yaptığı hemen her şeyden utanan eril, hayatın bütün alanlarında mahremiyet ve gizlilik konusunda ısrar etse de aslında kendisinin, mahremiyete hiç saygısı yoktur. boş olduğu ve ayrı, bütünlüklü bir varlığı ve seveceği herhangi bir benliğe sahip olmadığı için sürekli olarak kadınlarla birlikte olma ihtiyacı duyduğundan, tamamen yabancısı bile olsa bir kadının düşüncelerine herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde fütursuzca girmekte bir sakınca görmez, hatta böyle yaptığı için bozum edilirse kendisini hakarete uğramış hisseder ve öfkelenir. aynı zamanda kafası da karışır; bütün hayatı boyunca, herhangi birisinin, etraftaki herhangi bir yaratıkla birlikte olmak yerine yalnız kalmayı tercih edebileceğini anlamaz çünkü. kadın olmak istediğinden, sürekli dişilerin çevresinde bulunmaya çalışır, bu kadın olmaya en yaklaşabildiği durumdur, o yüzden aileye dayalı bir ''toplum'' yaratmıştır; aile yani eril-dişi çiftinin ve çocuklarının (ailenin varlığını affetirecek bir bahane) birbirlerinin üzerinde yaşayıp kadının haklarını, mahremiyetini ve akıl sağlığını bilinçsizce ihlal ettikleri birim.
--spoiler--

tecrit, banliyöler ve sosyal toplulukların engellenmesi

--spoiler--
toplumumuz sosyal bir topluluk olmayıp tecrit edilmiş aile birimlerinden ibarettir. acınacak kadar güvensiz olan eril, kadının, başka erkeklere ya da biraz olsun hayatı temsil eden herhangi bir şeye maruz kalırsa kendisini terk edeceğinden korktuğu için onu başka erkeklerden ve elinden geldiğince medeniyetten tecrit etmeye çalışır ve karısını kendi içine gömülmüş çiftler ve çocuklarının toplamı olan banliyölere götürür. tecrit, ''kati bir bireyci'' olup, işbirliği yapmamayı ve yalnızlığı bireysellikle eşitleyerek, bir bireymiş gibi yapabilmeyi sürdürmesine imkan tanır.
--spoiler--

--spoiler--
erilin kendisini tecrit etmesinin bir başka sebebi daha vardır: her erkek bir adadır. kendi içinde kıstırılmış, duygusal olarak tecrit edilmiş ve bağlantı kurma yeteneğinden azade olan erkek, medeniyetten, insanlardan, şehirlerden ve insanları anlamayı ve onlarla bir bağlantı kurmayı gerektiren bütün durumlardan korkar. o yüzden, tıpkı ürkmüş bir tavşan gibi, babasının götünü de sürükleye sürükleye, banliyölere kaçar ya da ''hippi''lerin yaptığı gibi -o uçmuştur, abi- kimse onu rahatsız etmeden düzüşüp üreyebileceği, boncukları ve flütüyle oynaşabileceği inek otlaklarına kadar uçar.
--spoiler--

--spoiler--
gerçek bir sosyal topluluk; birbirinin bireyselliğine ve mahremiyetine saygı duyan, aynı zamanda birbirlerini zihinsel ve duygusal olarak etkileyen -birbirleriyle özgür ilişkiler içinde özgür olan ruhlar- ve ortak sonuçlara varmak için birbirleriyle işbirliği yapan- türün mensupları ya da çiftler değil- bireylerden oluşur. gelenekçiler toplumun temel biriminin ''aile'' olduğunu söyler; ''hippi''ler ise kabile ama temel birimin birey olduğunu söyleyen yoktur.
--spoiler--

--spoiler--
erkekler ortak bir hedef için işbirliği yapamaz çünkü her erkeğin hedefi bütün kukuların kendisinin olmasıdır. o yüzden hippi komününün başarısız olması kaçınılmazdır: her ''hippi'' kendisiyle ilgilenen ilk kuş kafalıyı panik içinde kapıp, doğru banliyölere yollanır. eril toplumsal olarak, yalnızca tecritle toplu-takılma arasında gider gelir.
--spoiler--

benzeşme

--spoiler--
birey olmak istese bile eril, başka erkeklerden hafifçe farklı olan her şeyinden korkar; bu onun gerçek bir ''erkek'' olmadığından, edilgen ve tamamen cinsel olduğundan kuşkulanmasına yol açar ki bu da çok sıkıcı bir şüphedir. eğer başka erkekler a ise ve o değilse; o zaman o erkek değil ibne olmalıdır. o yüzden, diğer erkekler gibi ''erkeklik''ini ispat eder.
--spoiler--

--spoiler--
''erkek'' olduğundan emin olmak için eril, dişinin açık biçimde ''kadın'' olmasına ihtiyaç duyar, yani dişi ibne gibi davranmalıdır. ve daha küçükken bütün dişi güdüleri sökülüp alınmış olan babasının kızı kolaylıkla ve mecburen kendisini bu role uydurur.
--spoiler--

otorite ve hükümet
doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edemeyen, kendini ötekinin yerine koyma becerisi ile açığa çıkan vicdan gücüne sahip olmayan... var olmayan benliğine inanç beslemeyen, mutlaka rekabetçi ve doğası gereği yardımlaşmaya kapalı olan eril, kendisine yol gösteren ve onu denetleyen, dış dünyadan gelen bir yardıma muhtaçtır. O yüzden otoriteleri; -rahipler, uzmanlar, patronlar, liderler vb- dişinin (anne) kendisine rehberlik etmesini ister ama bu gerçeği kabul edemez (sonuç olarak o bir erkek tir). Kadın olmak, onun rehberlik ve koruyuculuk işlevlerine el koymak ister, o yüzden de bütün otoritelerin erkek olmasını ister.

Birbirleriyle empati kurma kabiliyetine sahip, akılcı, bütünlüklü ve rekabet etmeleri için doğal bir sebep olmayan varlıklardan oluşan bir toplumun, hükümete, kanunlara ve liderlere ihtiyacı yoktur.

Felsefe, din ve cinselliğe dayalı ahlak

--spoiler--
erilin herhangi birisine ve herhangi bir şeye bağlanma konusundaki kabiliyetsizliği hayatını amaçsız ve manasız kılar (nihai eril vukuf, hayatın manasız olduğudur) o yüzden de felsefe ve dini icat etmiştir.
--spoiler--

burada carl gustav jung'un bir sözü solanas'ı doğrulamaktadır. dışarı bakan rüya görür içeri bakan uyanır.

--spoiler--
Kendisi boş olduğu için dışarıya bakar; yalnızca rehberlik ve denetim için değil, aynı zamanda selamet ve hayatın manası için de. Bu dünya üzerindeki mutluluk onun için mümkün olmadığından cenneti icat etmiştir.

--spoiler--

Din, erkeklere bir amaç (cennet) sağlayıp kadınların erkeklere bağlı durmasına yardım etmekle kalmaz, erkeğin cinsel güdüleri karşısında kendini yeterince savunmamaktan duyduğu suçluluk ve utancı cezalandırmaya çabalayabileceği ritüeller de sunar ona; bu, özünde eril olmaktan duyduğu suçluluk ve utançtır.

Bütünüyle korkak olan erkek çoğunluğu, kendi içkin zayıflıklarını kadınlara yansıtıp bunları dişi zayıflıklar olarak etiketlendirir.
Bu kadar korkak olmayan birçok filozof, erkeklerdeki eril eksikliklerin varlığıyla yüzleşmiştir ama bunların, yalnızca erkeklerde eksik olduğunu kabullenmezler. O yüzden erkeklerin durumuna insanlık durumu adını verir; kendilerini korkutan hiçlik sorunlarını felsefi bir ikilem gibi sunar ve böylece kendi hayvansılıklarını yükseltir ve böbürlenerek, hiçliklerine ''kimlik sorunu'' adını takar ve sonra yine böbürlenerek atıp tutmaya devam ederler, ''bireyin krizi'', ''insanın özü'', ''özü önceleyen varoluş'', ''insanın varolma biçimleri'', vb. , vb.

Bir kadın, kimliğinin ve bireyselliğinin gerçek olduğunun farkındadır ve yanlış olan tek şeyin başkalarını incitmek ve hayatın anlamının sevmek olduğunu çok iyi bilir.

Önyargı (ırksal, etnik, dinsel vb.)
erilin, başarısızlıklarını ve eksikliklerini yansıtabileceği ve dişi olmamaktan kaynaklanan hırsını çıkarabileceği güneh keçilerine ihtiyacı vardır. Çeşitli ayrımcılık uygulamalarının, en tepedeki erkeklerin hizmetindeki kukuların sayısını epeyce artırmak gibi pratik bir avantajı da vardır.

Rekabet, prestij, statü, resmi eğitim, cehalet, toplumsal ve ekonomik sınıflar

kadınlar tarafından beğenilmek konusunda takıntısı olan ama herhangi bir içsel kıymeti olmayan eril, kıymetin para, prestij, ''yüksek'' toplumsal sınıf, dereceler, profesyonel konum ve bilgi ile belirleneceği çok suni bir toplum inşa eder ve başlka erkekleri mesleki, toplumsal, ekonomik ve eğitimsel açıdan mümkün olduğunca aşağı iter.

''Yüksek'' eğitimim amacı eğitmek değil, mümkün olduğunca fazla sayıda insanı çeşitli mesleklerden dışlamaktır.

Tamamen fiziksel olup zihinsel her türlü bağlantıdan aciz olan eril, bilgi ve fikirleri anlama ve kullanma kabiliyetine sahip olmasına rağmen onlarla bağlantılanmayı, onları duygusal olarak kavramayı beceremez; bilgi ve fikirleri kendi başlarına değerlendirmez (onlar amaca giden yoldaki araçlardır) ve bunun bir sonucu olarak zihinsel arkadaşlara ve başkalarının entellektüel potansiyellerini geliştirmeye ihtiyaç duymaz.

Aksine cehalet erilin tekelindedir; birkaç bilgili erkeğin diğerleri üzerindeki üstünlüğünü mümkün kılar ve eril, aydınlanmış, uyanmış bir dişi nüfusun kendisinin sonu anlamına geleceğinin farkındadır.

Sağlıklı, gururlu dişi, saygı duyup sevebileceği eşitleriyle birlikte olmayı ister; eril ve hasta, itimatszı, kendine güvensiz eril dişi, böceklerle birlikte olmayı arzular.

Erilin gerçekleştirebileceği herhangi bir gerçek toplumsal devrim mümkün değildir çünkü tepedeki eriller statükonun sürmesini ister ve aşağıdaki erillerin bütün istediği yukarıdaki eril olmaktır.

Eril, teknoloji onu zorladığında, başka seçeneği olmadığında veya ''toplum'' , değişmezse öleceği bir noktaya geldiğinde değişir ancak.
Şimdi bu aşamadayız; eğer kadınlar kıçlarını hızla kaldırmazlarsa hepimizin ölmesi işten bile değil.

Konuşmanın engellenmesi
tamamen ben-merkezci ve kendi dışında herhangi bir şeye bağlanmaktan aciz olan eril'in konuşması, kendisi hakkında olmadığında herhangi bir insanı değeri olan herhangi bri şeyden kopartılmış şahsiyetsiz bir vızıldanmadır. Eril ''entellektüel konuşma'' , zoraki ve uzatılmış bir dişiyi etkileme denemesinden ibarettir.

Edilgen, erile saygılı, ona uyum sağlamaya hazır ve ondan korkan babasının kızı, onun tahammül edilmez sıkıcılıktaki gevezelikleri kendisine dayatmasına izin verir.

''Büyük sanat'' adı verilmiş bulamacı ''takdir eden'' estet gibi, babasının kızı da, kendisini sıkıntıdan patlatan şeye bayılır. Sadece erilin gevelemelerinin egemen olmasına izin vermekle kalmaz, kendi ''konuşması'' nı da buna göre ayarlar. Yaltaklanmanın dışında, ''konuşması'' sapkın, orjinal fikirler öne sürme konusundaki güvensizliği ve bu güvensizlik sebebiyle kendi içine gömülmesiyle sınırlıdır.
Sadece kendine güvenen, mağruri dışadönük, gururlu ve sağlam kafalı dişiler, yoğun, akıllı ve edepsiz bir konuşma yapabilir.

Dostluğun engellenmesi (sevgi)

sevgi, para ve manasız çalışmaya dayanan bir toplumda çiçek açamaz; sevginin, mutlak ekonomik ve kişisel özgürlüğe, boş vakte ve insanı yoğun biçimde özümseyen, duygusal olarak tatmin eden ve saygı duyduğumuz insanlarla paylaşıldığında, derin arkadaşlığa yol açan faaliyetlere ihtiyacı vardır. Bizim ''toplumumuz'' bu tür faaliyetler için hiçbir pratik fırsat sağlamaz.

Dünyayı konuşmaktan, dostluktan ve sevgiden arındıran eril bunların yerine bize şu manasız
seçenekleri sunar:

''büyük sanat'' ve ''kültür''

eril ''sanatçı'' yaşamıyor olmasının, yani dişi olmasının yarattığı ikilemi suni bir dünya kurarak çözmeye çalışır, bu dünyada erkek kahramanlaştırılmıştır yani dişi özellikler gösterir; dişi ise sınırlı, tatsız, yan rollere, ayni eril olmaya indirgenmiştir.

Eril ''sanatsal'' amaç, iletişim kurmak olmayıp (erilin içinde hiçbir şey olmadığından söyleyecek bir şeyi de yoktur) hayvansılığı saklamak olduğundan sembolizmve belirsizliğe (''derin mevzu'') sığınır.
''büyük sanat''ın büyük olduğunu, eril otoriteler bize böyle söyledikleri için biliriz ve aksini iddia edemeyiz.

Takdir etme ''münevver''in başlıca meşgalesidir, edilgen, kıfayetsiz, hayal gücü ve zeka yoksunu olduğundan bununla idare etmek zorundadır. kendi meşgalesini yaratmaktan, kendisine küçük bir dünya yaratmaktan, çevresini en ufak bir biçimde etkilemekten acizdir çünkü; o yüzden kendisine ne verilse kabul etmek zorundadır; yaratmaktan ya da bağlanmaktan aciz olduğu için seyreder.

''kültür''ü özümsemek, haz vermeyen bir dünyada çaresizce ve korku içinde haz almaya, steril, akılsız bir var oluşun dehşetinden kaçmaya çalışmaktadır.
Kültür kıfayetsizlerin egosuna bir parmak bal, edilgen seyirlerini makulleştirecek bir araç sağlar; ''ince'' işleri takdir edebildikleri için gururlanırlar; gübreye bakıp mücevher sandıkları (beğendikleri için beğenilmek isterler).

Yozlaşmış olan, sadece yozlaşmış ''sanat'' üretebilir. Gerçek sanatçı, kendine güvenen, sağlıklı dişidir ve dişi bir toplumda tek sanat, tek kültür birbirlerine ve evrendeki başka her şeye haz veren cesur, korkusuz dişiler tarafından oluşturulacaktır.

Güvensizlik
empati kurmaktan ya da şefkat ya da sadakat hissetmekten aciz ve sadece kendisiyle ilgili olan erilin adalet duygusu hiç yoktur; korkaktır, her zaman dişinin onayını almak için ona yaltaklanmak zorundadır, bu onay olmadan yapamaz, her zaman hayvansılığının, erilliğinin keşfedilmesinin sınırındadır, hep bunu örtme ihtiyacı duyar, hep yalan söylemek zorundadır; boş olduğu için şerefi ya da haysiyeti yoktur, bu kelimelerin anlamını bile bilmez. Eril kaypaktır ve eril bir ''toplum'' da tek münasip tutum; alaycılık ve güvensizliktir.

Hastalık ve ölüm
eril ölümü sever-kendisini cinsel açıdan heyecanlandırır bu ve içinden zaten ölü olduğu için, ölmek ister.

insanın var oluşunu haklı kılan tek şeyden, yani olumlu bir mutluluk halinden aciz olan eril, en iyi halinde gevşemiş, rahat ve tarafsız bir durumdadır ve bu hal çok kısa bir süre yaşanabilir çünkü olumsuz bir hal olan sıkıntı hemen ona yerleşiverir; o yüzden eril çilekeş bir var oluşa mahkumdur adeta; bunu iyileştiren tek şey ancak zaman zaman yaşanabilen sükunet anlarıdır ki bunları ancak bir dişinin karşılığında sağlayabilir.