bugün

aşık olunan kızı kör edip evlenmek

chatroulette'te web cam açtığım kızlara sözde sempatik görünmek bahanesiyle yalnızca Scream maskesi takarak cam açabilecek kadar öz güvenini yitirmiş ve çirkin biriydim.
henüz çok çirkindim...

aynaya her baktığımda dünyaya gönderilmemdeki tek amacın, benden daha az çirkin olan insalara ibret olup hayata tutunmalarına yardımcı olmak olduğunu düşünüyordum. oysa ki benim hayatımda moral bulabileceğim benden daha çirkin biri asla olmamıştı..
buna karşın her çirkin gibi benim de sevme hakkım vardı. hem de çok güzel bir kızı sevmiştim. adı melis su idi.
o kadar güzeldi ki, sanki msn'de online oluşu bile daha çekiciydi..
sanki.. sanki 68 yıl aç kalsa ağzı hugo boss kokacak gibiydi. mahçup kalemimin egoist satırlara sığdıramayacağı kadar kusursuzdu.
sanki tanrı bize 5'er parmak dağıtırken o'na 6'şar parmak verip bunlar sende yedek kalsın demişti.

o kadar güzeldi ki..
rüyalarımda bile huzur yoktu. rüyamda melis su ile erotik filmleri kıskandırırmışçasına plajda el ele koşarken çevremizdeki herkesin bize bakıp kahkahalar attığını, küçük çocukların annelerine koşarak,' anneeee anneee sahilde bi kızın elini maymun yakalamış' dediğini duyuyorduk. rüya da olsa haksız değildiler. o bugüne kadar hep çekici, karizmatik, meme uçları pürüzsüz ve kaslı, zengin, yakışıklı erkekler ile sevgili olmuştu. melis rakı ise o'nlar hep erik, balık, kavun olmuşlardı.
buna karşın melis rakı ise ben ancak yanında mesir macunu olabilmiştim.

3 yıl önce ortak bir arkadaşımız vasıtası ile tanışmıştık. o ortak arkadaşım da çirkindi ama benim yanımda Nate Archibald kalırdı, bense banker bilo...
tanışmamızdan yarım saat geçmeden o'nu hemen facebook'ta eklemiştim. utanmasam tanıştığımız sırada ekleyebilirdim.
profil resimlerimden çok utandığım için fotoğraflarımı listemdeki herkese karşı gizlemiştim. melis'in fotoğraflarımı göremeyeceği rahatlığıyla hiç düşünmeden ekledim. aradan 2 hafta geçtikten sonra arkadaşlık isteğimi onaylamıştı. sempatik tavırlarım, mahçup ve hüzünlü tarzım o'nu çok güldürüyordu. zaman geçtikce iyi arkadaş olmuştuk. o beni yakın bir arkadaşı olarak görürken, ben o'nun fotoğraflarının yanına kendi fotoğraflarımı paint ile yapıştırıyordum ve karşıma çıkan bu tabloya bakarak hayaller kuruyordum.

melis su artık bana çok güveniyordu..
arkadaşlığımızın günden güne pekişmesiyle dışarıya birlikte değilsek çıkmaz olmuş, adeta ayrı yemek yemez olmuştuk. o kadar iyi arkadaştık ki yakışıklı erkeklerin verdiği o cezbedici partilere bile beni yanında götürürdü. melis su'nun popüleritesi altında yakışıklı abilerin evinin kolonları altında eziliyordum. her yere beraber gidiyorduk ama hiç mutlu değildim. çünkü her yere yanında götürdüğü çirkin bulldog yavrusuydum ben o'nun. velhasılı bu yakışıklıların partisinde adeta metre kareye yarım ton vodka düşüyordu. gecenin karanlığına gömüldükçe alkol oranı artıyor, yakışıklılar daha da cüretkarlaşıyordu. çok geçmeden melis su'nun bir yakışıklı ile flört ettiğini gördüm. ellerinde vodka bardakları, melis su'nun duvara uzatılmış topuklu ayakkabıları, yakışıklının sakız çiğnerkenki beni bile etkileyen o pis gülücüğü <3.. her şey kabus gibi ilerliyordu. melis'in ailesi tipik ve mütevazı bi anadolu ailesiydi. kızlarının bu partilerde fingirdediğini görseler kıyameti koparırdılar.
aradan saatler geçmiş ve herkes evlerine geri dönmeye başlamıştı. melis'i sızdığı yerden kaldırıp eve dönmemiz gerektiğini söyledim. eve dönmek için saatin çok geç olduğunu ve burada kalacağı cevabını aldım. o'nu bu kadar yakışıklının arasında tek başına bırakamazdım. ben bile bu yakışıklılarda yalnız kalsam niyeti bozabilirdim. 'olmaz öyle şey bizde kalıyoruz!' dedim. itiraz etmeye dahi takati yoktu. sabahın köründe gelen taksiciye, 'gece tarifesi bitti, sabah tarifesi aç abi' esprisinin ardından bana dikiz aynadan bakan 2 adet yorgun ve soğuk bakışı gördükten sonra kendime gelebilmiştim. ve artık bizdeydik.

o kadar masum uyuyordu ki..
sağlığa faydalı bir sigara gibi tütüyordu adete gözlerimin önünde. ama yoo.. öylece bakmakla geçemezdi senelerim. melis benim sevgilim olmalıydı, hayır hayır eşim olmalıydı! ama nasıl?
melis'le birlikte olmamız tanrıya bir hakaret olurdu. o güzelim kız bana neden bakacaktı ki.. ama durun! belki bakamasa bir şansımız olabilirdi öyle değil mi?
melis'i kör etmeliydim. etrafındaki tüm güzelliklerden mahrum kalıp belki benimle yaşamaya muhtaç kalabilirdi. aslında ben o'na iyilik yapıyordum. o'nu dünyadaki tüm kötülüklerden soyutlayıp kendi karanlık ve ufak dünyamıza hapsedecektim. evet bunu yapacaktım.
melis uyurken alet çantamı kurcalamaya başladım. ama ıı ııhh hiçbir şey yoktu. ardından tuvalete gidip kimyasallara bi göz attım. tuz ruhuna yönelsem de hayatımın aşkını daha seksi bir şekilde kör etmeliydim. derken bahçedeki mahsüllerimi yiyen kargaların götüne yakıp fırlattığım torpiller geldi aklıma. gözlerinin üstüne torpil koyup yakacak ve patlamayla birlikte kör olmasını bekleyecektim. hem altında romantizim de vardı. sanki doğum günü pastasının mumlarını yakarmışçasına torpilleri ateşleyecek ve yeni hayatına doğuşunu izleyecektim....

29 ağustos 2011
merhaba karıcığım, şu an sen salonda radyo dinliyorsun. bunları sana yaptığımı asla bilemeyeceksin. bunları korkmadan yazıyorum çünkü sen benim ne yazdığımı göremiyorsun. o gün hastanede kendine geldiğinde doktorlara sarhoşken çakmakla oynadığını ve çakmağın patladığını söyledim. sen alkollü ve olayın şokunda olduğundan dolayı hiçbir şeyi hatırlamıyordun.
torpil fikri pek istediğim gibi olumlu sonuç vermedi aşkım. burnunun yarısı ve alnının 5/3'ünü kaybettik. ama olsun ben sana bakınca hala ilk günkü gibi heyecanlanıyorum . bu duruma arkadaşların alışamadı ve birer birer hepsi senden uzaklaştı. planladığım gibi yanında sadece ben kalmıştım. bu görünüşünden dolayı artık sana hiçbir erkek bakmıyordu. baksalar bile ben sana o'nların görünüşü hakkında hep yalan söyledim ve şans tanımana izin vermedim.
ve bir gün sana karşı duygusal hiçbir şey hissetmediğimi ama bu durumun için fedakarlık yapıp seninle evlenebileceğimi söylemiştim. çok duygulansan da beni düşünerek reddetmiştin. ama ben ısrarcı olup seni anneme istetmiştim. ailen de yüzünün yarısı olmayan bir kızı başka kimseye veremeyeceğini farkındayı. ve ben senin kahramanın olmuştum. artık biz evlenmiştik (entry ve nick uyumu). hayallerimi gerçekleştirmiştim. aşık olduğum kızla evlenmiştim. en azından benim bile aynada bakmaya cesaret edemediğim tipsiz suratımı göremiyordun her sabah. aslında sana şunu itiraf etmek için neleri vermezdim;
o torpilleri patlatırken ben de kargaşada erkek üreme organımı patlatmışım. yıllarca sana dokunamamın sebebi de bu aslında. sen sadece fedakarlık için seninle evlendiğimi ve bu yüzden elimi bile sürmediğimi düşünmeye devam et.