kategoriler
- anket 2998
- haberler 16404
- teknoloji 50995
- spor 106036
- siyaset 46681
- ekonomi 12152
- oyunlar 13284
- dini 19628
- bilim 422
- troll-iğrenç 1517
- diziler 7916
- troll-ırkçı 586
- troll-cinsellik 21098
- sözlük içi 29756
- yaşam 1508
- sağlık 15767
- moda 662
- nick altı 1535
- ilişkiler 65534
- eğitim 21275
- televizyon 7087
- internet 23363
- sinema 11833
- marka 3932
YOLLAR BANA MEMLEKET
"Bir yolculukla başladı bu hikaye yollarla doğdu...
Bir yolculuk, umudun, hayallerin kucağına...
Büyümek, büyütmek üzere.
Hiç sorgu sual olmadı.
Başlanan öykü doğru muydu acaba ?
Dilden dile dolaşacak mıydı? "
ışıklarla süslenmiş bu kentin sokaklarında yol alıp duruyorum. Eldivenlerimi cebimde bırakıp istanbul'un taştan duvarlarına , köprülerine dokunmaya başlıyorum. Haliç'te güneşi sisin ardından selamlayan balıkçılar, işe yetişme telaşıyla boğazın manzarasına pas vermeyen uykulu gözler, kepenklerini dünün yorgunluğuna kapar gibi açan esnaflar...
Yolculuk sabah başlar bu kentte ve hiç bitmez.
Bitmeyen yolculuklarımda indi-bindi arası kaybolduğum da olur, şehirler arası yolculuk yapar gibi mola verip karnımı doyurduğum da.
Trafiğin düğümlerle boğduğu kentin yollarına sakinliğimi gösteremem. Yolları hep eksik adım tamamlarım. Ya çok erken varırım gideceğim yere, ya çok geç! Bekleten şehir, beklettiren şehir.
Bir dolmuş kuyruğunda, telsizinde neler kaybetmedim ki. Ağza alınmayacak lafları duyan kulağımı, Hermes'in ayak bileklerindeki kanatları düşünürken beklemekten yorulan ayağımı...
Ön koltukta bağıra bağıra ahlaksızlıklarını paylaşma isteği duyan üç kadın. Üç utanç arası, üç yemek tarifi. Konuştuklarının ahlaki yanlışlığını sorgulamaya dalmışken, reklam arası gibi verdikleri yemek tariflerini aklıma yazmaya bile çalıştım. Unutmak istediklerim başkaydı ama yemek tarifleri de onlarla beraber silindi, gitti.
Otobüs yolculuklarım. Baleye yatkınlığımın olabileceği kanısına bu yolculuklarda vardım. Hem itip kakıp hem ayakta durmayı bu kadar ustalıkla beceren cevherler istanbul'un otobüslerinde yok olup gidiyor.
Elinde dabrukasıyla iki kişilik yer kaplayan adam, hakkını otobüse müzik ziyafeti çekerek ödüyor. Düm- tak- tek... iki durak deliliğe sabredemeyenler, gülüşerek alkışlayanlar...
Cep telefonlarının zil sesinden kişilik tahlili yapmayı da bu sırada öğrendim. Asabi, bunalımda, hareketli, uykucu... Susmaz telefonlar. Zırrrr, zırrr.
"ALO!" Bir adam açar telefonu en gür sesiyle. Kurban bayramı üzeri küçük baş hayvan fiyatları tahmini, her hastalığa çare bitkisel formüller, akrabasının geçirdiği kalp ameliyatı sonrasında başımıza cerrah kesilmeler, ekonomi, siyaset her ne ararsan duydu tüm kulaklar. Ve son cümlesiydi herkesi kahkahaya boğan " Ya otobüsteyim rahat konuşamıyorum." Bir otobüs şoförü tarafından sorguya alındığım da oldu.
Şoför, akbili olmayan yolculara akbilini verip, haram helal arası yolculuğa çıkmışken çaldırıvermiş içi para yüklü akbilini. "Kim aldı çabuk söyleyin." tehditleri savruldu etrafa. Her yolcudan yirmi beş kuruş kazanmasına mani olunca hırsız da biz olduk ahlaksız da.
Her yanıma yaklaşanı kapkaççı, her çantayı bomba sanar oldum. Belediye otobüslerinde kaybettim huzurumu. Biber gazıyla elele dolaştım sokakları, sıkıca tuttum elinden bırakmadım. Sanırım her sakallıyı dedem sandığım günlere geri dönüyorum.
Güneşli, sisli, az bulutlu, karlı, yağmurlu, balçıklı... Kalabalık, kalabalık, kalabalık... Şehirler arası yolculuklara benzer istanbul'da yolculuk. insan manzaraları, şehrin manzarası hep değişir durur.
Belki sen de varsın bu hikayede, belki senin de hikayendir, belki...
"Bir yolculukla başladı bu hikaye yollarla doğdu...
Bir yolculuk, umudun, hayallerin kucağına...
Büyümek, büyütmek üzere.
Hiç sorgu sual olmadı.
Başlanan öykü doğru muydu acaba ?
Dilden dile dolaşacak mıydı? "
ışıklarla süslenmiş bu kentin sokaklarında yol alıp duruyorum. Eldivenlerimi cebimde bırakıp istanbul'un taştan duvarlarına , köprülerine dokunmaya başlıyorum. Haliç'te güneşi sisin ardından selamlayan balıkçılar, işe yetişme telaşıyla boğazın manzarasına pas vermeyen uykulu gözler, kepenklerini dünün yorgunluğuna kapar gibi açan esnaflar...
Yolculuk sabah başlar bu kentte ve hiç bitmez.
Bitmeyen yolculuklarımda indi-bindi arası kaybolduğum da olur, şehirler arası yolculuk yapar gibi mola verip karnımı doyurduğum da.
Trafiğin düğümlerle boğduğu kentin yollarına sakinliğimi gösteremem. Yolları hep eksik adım tamamlarım. Ya çok erken varırım gideceğim yere, ya çok geç! Bekleten şehir, beklettiren şehir.
Bir dolmuş kuyruğunda, telsizinde neler kaybetmedim ki. Ağza alınmayacak lafları duyan kulağımı, Hermes'in ayak bileklerindeki kanatları düşünürken beklemekten yorulan ayağımı...
Ön koltukta bağıra bağıra ahlaksızlıklarını paylaşma isteği duyan üç kadın. Üç utanç arası, üç yemek tarifi. Konuştuklarının ahlaki yanlışlığını sorgulamaya dalmışken, reklam arası gibi verdikleri yemek tariflerini aklıma yazmaya bile çalıştım. Unutmak istediklerim başkaydı ama yemek tarifleri de onlarla beraber silindi, gitti.
Otobüs yolculuklarım. Baleye yatkınlığımın olabileceği kanısına bu yolculuklarda vardım. Hem itip kakıp hem ayakta durmayı bu kadar ustalıkla beceren cevherler istanbul'un otobüslerinde yok olup gidiyor.
Elinde dabrukasıyla iki kişilik yer kaplayan adam, hakkını otobüse müzik ziyafeti çekerek ödüyor. Düm- tak- tek... iki durak deliliğe sabredemeyenler, gülüşerek alkışlayanlar...
Cep telefonlarının zil sesinden kişilik tahlili yapmayı da bu sırada öğrendim. Asabi, bunalımda, hareketli, uykucu... Susmaz telefonlar. Zırrrr, zırrr.
"ALO!" Bir adam açar telefonu en gür sesiyle. Kurban bayramı üzeri küçük baş hayvan fiyatları tahmini, her hastalığa çare bitkisel formüller, akrabasının geçirdiği kalp ameliyatı sonrasında başımıza cerrah kesilmeler, ekonomi, siyaset her ne ararsan duydu tüm kulaklar. Ve son cümlesiydi herkesi kahkahaya boğan " Ya otobüsteyim rahat konuşamıyorum." Bir otobüs şoförü tarafından sorguya alındığım da oldu.
Şoför, akbili olmayan yolculara akbilini verip, haram helal arası yolculuğa çıkmışken çaldırıvermiş içi para yüklü akbilini. "Kim aldı çabuk söyleyin." tehditleri savruldu etrafa. Her yolcudan yirmi beş kuruş kazanmasına mani olunca hırsız da biz olduk ahlaksız da.
Her yanıma yaklaşanı kapkaççı, her çantayı bomba sanar oldum. Belediye otobüslerinde kaybettim huzurumu. Biber gazıyla elele dolaştım sokakları, sıkıca tuttum elinden bırakmadım. Sanırım her sakallıyı dedem sandığım günlere geri dönüyorum.
Güneşli, sisli, az bulutlu, karlı, yağmurlu, balçıklı... Kalabalık, kalabalık, kalabalık... Şehirler arası yolculuklara benzer istanbul'da yolculuk. insan manzaraları, şehrin manzarası hep değişir durur.
Belki sen de varsın bu hikayede, belki senin de hikayendir, belki...
güncel Önemli Başlıklar