bugün

ben ne zaman icimi dokmek istesem

bu bir sitemdir kardeşim. formata da uygundur. neden mi? şerzenişttir çünkü. gerçekten başlıkta anlatmak istediğim gibidir. ben ne zaman içimi dökmek bir istesem hep başka bir şey oluyor. ve, gölgesinde kalıyor anlattığım şeyler. ya da anlatacaklarım. gerisi boş. çöpe gidiyor tüm çabalarım.

ilkokul yıllarındayken sarı saçlı aslı'ya açılmak isrerken bir tenefüs, telaşlı bir şekilde yanıma gelip söylemişti:

"duydun mu? dün gece turgut özal'ı vurmuşlar elinden?"

bakakalmıştım beyaz yüzüne. mecburen, "evet, biliyorum" demiştim. "bende sana bu olayı söyleyecektim" derken, kendisine yazdığım aşk mektubunu arkamda kırıştırıp çöpe atmıştım.

sonra, ortaokul ve lise çağlarımda da devam etti bu böyle. önce faili meçhul cinayetler kırdı ümidimi. toza buladı, sevgiliye giden yollarımı. daha sonra iç çekişmeler. gereksiz mitinglerde sevdiğime götürdüğüm çiçekler ayaklar altında ezildi. eli boş gittim yanına.

sonra, sindirememezlikin acısını çektim bir kaç gün. beni terkeden sevdiğim kadınla tam buluşmuştuk ki "duydun mu?" demişti o da. "orhan pamuk, nobel edebiyat ödülünü almış."

tabi ki de duymuştum. hatta sözlükte bu başlığa entry dahi girmiştim. sırf o an sevdiğim kadının yüzündeki tebessümü kırmamak için şaşırmış numarası yapmıştım. ve, akabinde bir öpücük kapmıştım.

aslında, bugün de güzel başlamıştı her şey. her gün gibi. ütülü pantolunumu ve gömleğimi giyip de bir demet çiçekle muhallebiciye gidip sevdiğim kadını beklerken. ve, o'na evlilik teklif edecekken, yine bir son dakika haberi. ve, yine ülkemin bana oynadığı oyun.

-hrant dink öldürüldü.

yine ölüm engel. yine kavga engel sevgiye. ve, sevgime. yine içimi dökeceğim an, malesef ki ülkemin kara tarihi engel dilime.

türk ve müslüman bir türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak elimdeki bir demet papatyayı sevdiğim kadınla birlikte boğazın serin sularına bırakırken karar verdim kendi kendime:

"savaş'ı ve kavga'yı yenene kadar bir daha açılmayacak içimdeki tomurcuklar."