bugün

sevdiği entry'ler

burger king

At eti iyi mi kötü mü yine aklımda deli soruların belirmesine sebebiyet vermiş firma.
Öncelikle sözlüğümüzün değerli kafir yazarlarının neden eleştirdiğini merak ediyorum açıkçası. Senin için önemli olan et olması değil mi? Helal-haram kavramının bi önemi yok ki at etine bu kadar takıyosun? Domuz eti olsa ne yazar? Senin için tek ayrım protein-karbonhidrat-yağ olup olmaması değil mi?

Daha sonra sözlüğümüzün imanlı, edepli, nur yüzlü, pak yürekli, ışıl ışıl sözlük yazarlarına sormak istiyorum. Abi at eti helal mi haram mı? Bundan bi kaç sene önce diyanet işleri başkanlığı at etinin helal olduğuna dair fetva yayınladı. Şimdi at etini yemeli miyiz yememeli miyiz?

Sonra alayınıza soruyorum, olum irlandada çıkan at etini Türkiyeye niye mal ediyorsunuz?
Sonracıma, irlandanın et konusunda Helal-haram gibi keskin çizgileri mi var ?

At eti zararlı mı?
En önemlisi de, bi insan niye at keser? Hele hele burger king gibi buram buram emperyalizmi ciğerlerinizde hissettirecek bir firma niye keser? At denen hayvanın fiyatı iyisinde 10 rakamlı(trilyon),kötüsünde 9 rakamlı(milyar), hiç bi boka yaramayanında bir sığırdan kat kat fazlası fiyatlar konuşuyor.
Hadi eşşek kesse neyse de at pahalı olm.
Hadi hepsini geçtim, tavuk menü yiyenle be uğraşıyonuz amk. Onunki de martı eti zaten.

Not: O diil de, 1.5 aydır diyetteyim. Burger kingi özlemişim lan ben. Şuan canım çekti. Olsa da at eti yisek.

gecenin şiiri

SEN
UYURKEN
Sen uyurken henüz kelimesi benim cümlelerime konuk olmamıştı
Ve seninle tanışmamıştı henüz
Yüz mil yol almıştı kuru yük gemisi Demiy Santa Ana'dan Okinava'ya
Hansel ve Grathel yolda kaybolmuşlardı Anita Ana'nın hikaye sesinde
Uyku yarım yamalak bir yüzle yüzüme çıka gelmişti yüzsüz ve biraz da şımarık
Ten halinde yayılırken gökyüzüne yıldızlar eşsiz ve pürüzsüz tatlı rüyalar otelinde
Rapsodi dans ediyordu Akira Kurosowa ile kuru bir ağustos akşamı
Uyurken sen...

Sen uyurken koca bir boğaz gözlerinde kayboldu aç kalmış bir martının;kanatlarının altında güzelim istanbul
istanbul'da çingene kılıklı bir gence rastladım.
Gece gezmesinde değil öyle görünsede bir elinde sıcak ekmek kokusu,diğerinde tuz
Alın teri dedikleri bu olsa gerek kendisinin bundan haberi yok sadece geceleri bir konfeksiyon atölyesinde tam mesai overlokçu
Konfeksiyon atölyesinin sahibi Jeni adında zengin biri üstelik egoist
Haylice kilolu kendisi aynı kedisi gibi,hayalci de üstelik
Koca bir hayal sahnesinde hayat kırıklığı ingiliz Bosede ile karşılaşmıştır,
Siyah kaçak bir göçmen Manchester'de hem işsiz,hem de hasta
King Sokağında kayıp bir kimlik işte
Takriben aynı saatlerde Bursa e-tipi cezaevinde,Aliihsan(beraber yazılır ama sevdiklerinden ayrı okunur) 20 yıldır tutuklu
Bunun 12 yılını pencere kenarında boynu bükük bekler geceleri
Uyurken sen...

Sen uyurken Hindistanlı Budistler yıkanmaya gider Ganj'a kirliler çünkü
Bir bölük Afganlı kurşun asker kurşuna dizilir dizelerimde onları gömecek satır ve tarih bulamam nokta(kirliler birikti yine)
Henüz yeni doğmuş ölü bir cenin adı bile belli değil Cern'de laboratuvarda bir cam fanusun içinde,katil kim?
Gabon'un herhangi bir toprağında kimliğinden bir haber ölüler bulunur Fransızlardan kalma;onlar da uyuyor
Uyurken
Sen...

Viranşairi
  (bkz: viranşairine kitabı için destek kampanyası)

gecenin şiiri

Acının bağrından
mavi bir çelik gibi fışkıran öfke
dünyayı değiştirecektir mutlaka
Yani hayat
kendini yeniden yaratacaktır
ona sahip çıkan ellerde
ve bu yüzden öfke
sevda gibidir kimilerinde

Yüreğinin pas tutmakta olan kıvrımları
sarılsın bir an öfkenin gökgürültüsüyle
beyninin her hücresi bir gerilla gibi
kuşansın pusatlarını ve sokağa çıksın
ve bir hançer gibi saplansın
puştlukların, ihanetlerin bağrına
Bak o zaman nasıl bitecek yanlışlar
ve cehennemleşen yalnızlığın
Sevdalar duman olmayacak o zaman
Hüznün isyan olmuştur çünkü

Hüznün isyan olmalıdır.

sözlük yazarlarının itirafları

senden bana bi'şey olmaz bu saatten sonra.
bu kadar mesafeden sevmek ahmalık olur seni.
belki buradan oraya uzun uzadıya başkası sevilir ama sen değil.

sen, yağmura münhasır sevişiyorsun sevmediklerinle.

sen, hızlı telaşların arasında aksi giden iş gibi araya sıkışıp "lanet olsun" andırıyorsun.

sen, çıkarcı dostların cebinden bozuk para gibi çıkartılıp isteksizce veriliyorsun onun bunun eline.

sen, soysuzca kırılan çetin cevizlerin çürük kısmı oluyorsun.

sen, ısırınca kucağa dökülen bisküvi kırığı gibi saçılıyorsun etrafıma, annem uyarıyor " çarpılacaksın kırıntıya basma" diye küçüksün ama heder etme kuvvetlerin var.

sen, mahalle esnafında alışveriş yaparken cepten çıkmayan "10 kuruş" a benziyorsun, lütfen çıksın da bakkal hayri amcaya ayıp olmasın diye.

sen, garsonu beklerken külün her an yere dökülme telaşında yakıyorsun üstümü başımı.

sen, uyarı için yolda korna çalınan arabanın yarısı açık kalmış kapısı oluyorsun bazen, çok başka havalar aldırıyorsun içeri.

sen, sınavlarda el konulan kimliklerde, kendine benzemeyen fotoğraf oluyorsun... duygusuz, hissiz, kımıldamayan, tespit için bir daha bakılan.

ve sen artık yıldırım düşmesin diye takılan parafudrun kazığısın bana.