bugün

adaletin ve merhametin olmadığı yerde ahlaksızlık, ahlakın olmadığı yerde düzen nizam ve asayiş olmaz. bir ülkede nüfus ve servet sahibi insanlar, (süper gizli zengin, kalantor, arkası ve dayısı sağlam lobisi olan muteber ekabir takımı) menfaatleri gereği hukuku ve kanunları istedikleri ve güçleri ölçüsünce kendi ve yakınları lehine çevirebiliyorlarsa, halkın da gücü nispetinde ve kendi çapında uyanıklık yapıp her nevi sahtekarca ve haysiyetsizce eylemleri yapması içten bile değildir. yeter ki fırsatını bulmasın. yapar. "kör tuttuğunu, topal yakaladığını..." hesabı. ve aslında herkes kendine yakışanı yapar. ama öte yanda kimse gururundan dolayı itibarına bok sürdürmez. hem yapar hem de inkar eder. zira başkalarını aldatan, kendini hayli hayli aldatır. buna tenezzül etmeyen asil insan sayısı ise yok denecek kadar azdır. ve üstelik hiç kimse sınanmadığı günahın masumu değildir. küçükken çok erik çaldık...

o halde bu mesele nasıl çözülecek? temiz toplum nasıl oluşacak? bu gerçekten zor bir soru. zira günümüz insanı o kadar dünyevi oldu ki, haramı helalı Allah'tan korkmayı bırak, insanlardan dahi utanmıyorlar artık. ne dayısı ağası paşası beyi, ne varoşu kırosu ırgatı marabası. lakin bu gidişat iyi değil. zannetmeyin ki es geçilir. asla. fütursuzca ve hayasızca işlenen suçların ceremesini ve bedelini gün gelir tüm toplum çeker. Allah sabreder, sabreder, sabreder, bekler ki kulları Tevbe etsin, pişman olsun, pis işleri yapmasın, Salih amel işlesin, ihlâsla kendine yönelsin, dünyaya tapmayı bıraksın, menfaatlerine köle olmasın, hayasızlığı haddi aşmayı, isyanı ve zulmü komple haramları terketsin ister, kulları dosdoğru olsun ister, mühlet verir, ama kimse oralı olmazsa, tokadı indirir. darbeyi vurur. vurdumu da muhakkak yıkar. yerle yeksan eder. kendini hatırlatır. işte o zamanki ah vah ın feryadı figanın bir faydası olmaz. yüce Allah basiretimizi açsın da aklımızı başımıza versin. fakat gafleti ağır basan nefisler, müsibet gelmeden uyanmazlar. bu da acı bir gerçek maalesef...
Böyle halka böyle yönetim. Halk devletten çalmayı pratik zeka sanıyor, yönetimdekiler de halktan çalmayı.
Özellikle son zamanlarda kaybolan değer algısı ve fiyat politikalarıyla kendini uyanık sananlara verilen sıfattır. Ahlaktan yoksun fırıldaklıklar uyanıklık olarak adlandırılır. insan ise ancak ve ancak kendini kandırmaktadır.
türkiyede rasyonel, bilimsel düşünce geleneği, erdemli toplum diye bir şey yok, fabrikalarda, şirketlerde çalışan en eğitimli adamlar bile üç aşağı beş yukarı bu mentaliteye sahip. yeni mi fark ettiniz?
Ekonomik sorunlarını çözememiş, siyasilerin kısa dönemli çıkarları için gecekondu sahiplerine tapu vermeleri ve imar affı çıkarma gibi yöntemlere başvurmaları, eğitim sisteminin bilimsel ve felsefi bakış açısına önem vermemesi toplumun da şark kurnazı olmasının temel sepepleri arasındadır. Bu konuda sosyoloji alanında doktora tezi hazırlanmalıdır. Hatta felsefe alanında da bu konuyla bağlantılı bir çalışma yapılabilir.
teorik zekaları da ahlaktan mustarip embesillerin dışa vuran söylemi..
(bkz: şark kurnazlığı)
türkiye yaklaşık bi 500 yıldır falan (fatihtebn sornasından beridir) büyük ölçekli ahlaki yozlaşma sorunu yaşıyor zaten. özellikle anadolu halkı için bu durum daha belirgin bir şekilde gerçekleşmiştir.
özellikle son 300 yıl (beşik ulemalıklarının had safhaya çıkması ile birlikte) kültürün tamamen harabolmasına neden olmuştur.
bakın bir nesil falan değil komple ülkeyi resetlesen değişmeyecek bir ahlaki kirlilik söz konusu.
ahlaksızlıkla pratik zeka ile bağ kurmak gibi anlamsız bir girişimden ötürü alakaya kel maydanoz gibi bir durumdur. kaleciyle forvetin aynı mevkide oynadığını iddia etmek ı gibi saçma bir şey olmuş.
Ana sebebi tembellik olan bişey, tembelsen, "kolaydan kazanç elde etmeye" meyilli olursun. Kolaydan da en güzel hırsızlık yaparak kazanç elde edilir!! Başkasının ödediği bişeyi ondan alırsın, hatta satarsın...

Ama bunu sonsuza kadar yapamazsın, günün birinde, kurbanlar hiçbi şey alamamaya, sen de çalacak hiçbi şey bulamamaya başlarsın...böylece hep birlikte göt altına gidersiniz.

Türkiye bu yüzden battı. Aslen kendisi kaşındı.
akıllı anlar aptala ise laf anlatılır ama o yine anlamaz beyinsizlik zavallılıktır.
ahlaksızlıkla pratik zekanın ne alakası var. Pratik zekâ, Antik Yunan felsefesinde pratik eyleme ilişkin bilgelik ve zekâyı ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Bulunmuş olduğu ortamda ya da karşılaştığı zorluklarda mevcut şartlar dahilinde anında fikir üretebilen, olması gerekeni farklı fikirler ile sağlayabilen kişiler için kullanılmıştır.
not: ilk cümleden sonrası vikipedi'den alıntıdır.
1858-1947 yıllar arasında süren Hindistan’daki "Britanya Hindistanı" döneminin başlarında, ingiliz yetkilileri, Delhi bölgesinin ekolojik sistemi nedeniyle ciddi bir sorun yaşadı. Bu süre zarfında fareler şehrin her tarafına yayılıp ingiliz yerleşimcilerin büyük kâbusu olmuştu.

Fare sorunundan kurtulmak için Delhi’deki ingiliz yetkililer, bir karar verdi.

Buna göre fare öldürüp kuyruğunu yetkililere teslim eden her Hintliye para ödülü verilecekti.

Başlangıçta bu fikir büyük ölçüde başarılı oldu. Para ödülü, Delhi halkını adeta fare avcısına çevirmişti.

Fakat zaman geçtikçe daha fazla ve kolay kazanç elde etmek isteyen Hintliler, sistemden yararlanıp evlerinde fare yetiştirmeye başladı. Bu sayede Delhi halkı büyük kazançlar elde etti.

Sıçan kuyrukları birikmesine rağmen sıçanların çoğaldığını fark eden ingiliz yetkililer ödül sisteminden vazgeçme kararı aldı. Böylece Hintliler, değersiz hale gelen farelerle birlikte aynı evin içinde yaşamak zorunda kaldı.

Ödüllerin iptal edilmesi kararı üzerine birçok 'ödül avcısı', evlerinde yetiştirdikleri fareleri sokağa saldı. Bunun sonucunda Delhi sokaklarındaki farelerin sayısı, ödül sisteminden önceki sayının bile üstüne çıktı ve veba salgının ortaya çıkmasına neden oldu.
şark toplumlarının ortak özelliğidir.
imam nikahı kıymak örneklerinden biridir. oh ne güzel memleket.
yüce ulusumuza özgü bir takım uygulamaların yanlış adlandırılması. örnekler üzerinden anlatırsam daha kolay anlaşılır bence. 

mesela bir iki gün önce popüler olan avrupa şehirlerinde metroya beleş binme teknikleri bunun en güzel örneğidir. adamların devleti ile vatandaşı arasında saygı ve güven ilişkisi var. metroya güvenlik görevlisi bile koymuyor. benim vatandaşım da yaşadığı dünyaya bir katkıda bulunmak için harcamadığı kadar beyin hücresini "nasıl para vermeden yolculuk yaparım" üzerine harcıyor. sonra da "abi, 1 ay boyunca interrail yaptım, 1 kere bile para vermedim amk metroya, otobüse. bu adamlar valla aptal" diye gezinir ortada. hayır canım kardeşim, o adam aptal değil. hem senden akıllı, hem de senden saygılı. 

diğer bir örnek de, bu bozukluklarla çalışan makinelerin içindekileri bitirene kadar ne varsa almak. bozuk paraya ip bağlıyormuş da, istediğini aldıktan sonra parayı geri çekiyormuş. para vermeden karnını doyuruyormuş. sonra da çok zekiyiz amk biz ya diye övünürler.

böyle işte, bizim millette böyle bir yanlış algı var. çalıyorlar, çırpıyorlar, insanları kandırıyorlar. sonra da bunları pratik zeka olarak adlandırıyorlar. halbuki bildiğin ahlaksızlık.