bugün

Cem Karaca'nın Bindik Bir Alamete albümünden fevkalade bir eser. Yavuz Selim'le Şah Hatayi'yi şiirleriyle karşı karşıya getirir. çok da leziz bi performanstır. bir de dikkat edin bakalım farklıdır ikisi ama yabancı gelen birşey var mı size?
sözleri ise:

şirler bile pençe-i kahrımda olurken lerzan
beni bir gözleri ahuya zebun ettin felek

kırklar meydanına vardım
gel beri ey can dediler
izzet ile selam verdim
gir işte meydan dediler
kırklar bir yerde durdular
otur deyi yer verdiler
meydana sofra kurdular
lokmamıza ban dediler

şirler bile pençe-i kahrımda olurken lerzan
beni bir gözleri ahuya zebun ettin felek

düşme dünya minnetine
talip ol hak hazretine
ab-ı kevser şerbetine
parmağını ban dediler
gördüğünü gözün ile
beyan etme sözün ile
neden sonra bizim ile
olursun mihman dediler
şirler bile pençe-i kahrımda olurken lerzan
beni bir gözleri ahuya zebun ettin felek

sah hatayi konmuş burda
tazece uğramış derde
mürşitten açılır perde
gör şimdi ey can dediler
yavuz'un beyitleri daha bir tumturaklı, ağır, deruni gelir, çünkü yavuz o gün için dünyanın en güçlü kişisidir, imparatordur, halifedir, ünvanlarının en bilinenlerine baktığımızda bütün müslümanların sultanı ve halifesi, bütün türklerin hanı, roma kayzeri'dir yavuz sultan selim han.

şah ismail'in dörtlükleri ise gayet açık ve net halk ağzıyla yazılmış sanki bizim köylülerin muhabbetinden çıkan kelimeler ihtiva etmektedir. tüm bunlara rağmen son derece samimi, yalın ve gaza getiricidir. cem babanın yorumunda da bunu görürüz eserin yavuz kısmında oturaklı, iktidar sahibi, devletlu bir hava varken şah kısmında oldukça hareketli, önce iş sonra düşünüş, saman alevi gibi birden parlayan duyguları hatırlatan bir hava vardır.

hasılkelam benim hissettiğim yerleşik cihanşumul bir güçle yörük hayatı devam ettirmek isteyen değişime direnen bir gücün değerlendirilmesi olmuştur.