bugün

hayat boyu izi kalan ve asla unutulmayan bir dövme biçimidir.
cetvelin kafada kırılmasıyla sonuçlanabilecek eylem. ilkokulda bir arkadaşımın başına gelmiştir.
bi de parmakları bir araya toplatıp * vuran psikopatlar vardır. hatırlarım sıktırırdı parmakları üzerine vururdu parmagı patlayıp kanamıstı kızın. sonra da veli toplantısında veliler üzerime geliyo diye zırlamıstı manyak.
4. sınıf. ilk aylar. 3. sınıftan sonra sınıf öğretmenimiz emekli oldu ve yerine yeni bir öğretmen gelmeye başladı. sınıfın iki iri cüsseli kişisi olarak ben ve emre adında bir arkadaşım üç kişilik sıralara tek kişi oturmuş ders sırasında arkada sohbet ediyorduk. derste konuşanlar oluyordu sesimiz ortamdaki gürültüye karışıyordu fakat hoca bizi gördü ve elinde 1 metrelik cetvelle yanımıza geldi. sıralarımızın üzerindeki defter kitap ve bilimum kırtasiye malzemesini yere savurdu. bunu yaparken hızını alamadı ve bir darbe de elime geldi. bundan sonra ise ruh hastası bir hocanın 4. sınıf çocuklarıyla bir olup şikayet eden annemin hıncını benden çıkarması ve sınıfın beni dışlaması ardından ise ilk dönem bile bitmeden okulumun değişmesi.

belki de özel okulları bu kadar sevmem hatta karşı gelenin karşısında durmam sonuna kadar savunmam bundandır.
cetvelin türk eğitimindeki yerinin bir göstergesidir.
sıra dayağı sırasında en sonda olmanın fayda sağlayacağı dayak biçimi. çünkü hoca, sona gelene kadar içindeki hıncını çıkarmıştır ve size belki de vurmaz bile.
sınıf öğretmenlerinin kalitesizliğinden kaynaklanan durum. evet kalitesizler. arada ilkokulun yanından geçerken filan görüyorum, kadın sadece sıraya girmedikleri için çocuğun kafasına vura vura itiyor çocuğu. ilkokuldayken aşırı uslu bir çocuk olmama rağmen suçsuz yere kendi sınıf öğretmenim dışında 2-3 defa tokat yemişliğim vardır. ama diğerlerinin yediklerinin yanında hiç tabi bu. tabi bir de ailemin önemi var ki, bana bağırsa bile öğretmen giderlerdi hemen okula. neden giderlerdi, çünkü bana haksız yere böyle yaptı derdim. annem babam bir tokat bile atmamışken, zaten o insanların bana attığı tokatlar hala hatrımda. görsem suratlarına tükürürüm.

anımı paylaşayım bir de başlığı görünce celallendim:
bizim sınıfta bir çocuk vardı, babası almanya'da annesiyle ayrıydı filan. çocuğun ilgileneni yok tabi pek. bir iki defa hırslığa karışır gibi olmuştu adı, ama bir türlü hani kimse gidip "sen hırssızsın" diyemedi çocuğa.
bir gün öğretmenimizin* dolma kalemi kayboldu. aradı taradı bulamadı. "sen aldın di mi!?" diye bu çocuğa girişti. "Vallaha almadım, alsam neden söylemiyim, hırsız değilim ben!" diye bağırdıkça arkadaş, o cani "şey" tekmeledi çocuğu. tekmeleyerek dışarı atıyordu ki, sınıfın kapısı çalındı, içeriye nöbetçi öğrenci girdi ve "bu sizinmiş sanırım öğretmenim, koridorda buldum" diyerek o dolma kalemi masanın üstüne koydu. çocuk yerde kıvranırken "söylemiştim, ben almamıştım" diye ağladı.

hayatı boyunca öğretmeni tarafından el üstünde tutulmuş, diğer öğrencilerden bariz bir şekilde ayrılmışımdır. ayrım yapılmıştır. sıra dayağı atıldığında, benim elime ve benim gibi olan bir arkadaşımın eline "daha yavaş" vurulmuştur.* sonuç: o kadını gördüğüm her yerde kafa çeviriyorum. bana dokunmayan bin yıl yaşasın mümkünse, ama sürüne sürüne.
mesleğimin utanç kaynağı.
bu eğitim sisteminde o kadar normal bir davranış olmuştur ki artık t cetvelini eline alıp gimli'ye bağlayan teknik resim hocaları, cetveli bileyerek hz.ali'nin kılıcı formuna sokan din hocaları görürsem beni şaşırtmaz.
(bkz: müzik öğretmeninin flüt fırlatması)
öğretmenin sağ kolunda bulunan "cetvelle" yazılı dövmedir.
(bkz: lafı farklı organlarla anlamak)
okula yardım parası ödemeyenlerin isimlerini okul önüne asan öğretmenin yaptığından daha hayırlı olan eylem.
öğretmenlik yapmaya çalışan şahsın utanç veren eylemi. küçücük masum çocuklar üzerinde cetvel kıran zihniyet insan değildir; iç güdüleriyle hareket eden bir canavardır. bu zavallı O cetvelin üzerine oturasıdır, kafasına osurulasıdır. Evet, hatta sıçılasıdır.
parmakların birleştirilme emriyle daha da acı verebilecek olan eylemdir.
(bkz: sıra dayagı)
"döv de adam olayım" yazarmış cetvelin üzerinde. hoca gelir "oku bakayım evladım şunu yüksek sesle" dermiş öğrenciye. öğrenci okuyunca, hoca "tabi yavrum. sen nasıl istersen" der dalarmış çocuğa.. (bkz: ihsan oktay anar)

ayrıca (bkz: tuzluk)
direk temastan kaçan öğretmendir , dayak sonuçu el izi kalmasında korkar çünki bir suçtur , cetvel çarptı ifadesi daha masumane olduğu için olaya cetvel karıştırılmıştır.
çocukluğa dair kötü anılardandır. hayatımda sadece ilkokul ve ortaokulda başarılıydım hocalar severdi falan. bigün tahtaya çıkarıp cetvelle vurduydu çok sevdiğim öğretmenim ve elimin acısından çok gururum çok incinmişti. ne asabi hocamızdın sen mustafa hoca.
çocukların cetveli liseye kadar bir işkence aleti olarak bilmesine yol açan harekettir.

ciddi ciddi ben ilkokulda çok dayak yedim cetvelle. yeri geldi kafama yeri geldi avuç içime vuruldu. ama ben pes etmedim muzurluklarıma devam ettim. sınıftaki dolapların camlarını kırdım, her kavgaya girdim, arkadaşlarımın eşyalarını çaldım, dersten kaçıp bahçede top oynadım. adeta bir gangster gibiydim..

neyse şaka bir yana hala hissederim o acıyı. sınıf öğretmenimiz kadındı. adı da ünsal'dı(ünsal diye kadın ismi mi olur amk?). çoğunlukla erkekleri cetvelle döverdi. ödevini yapmadın mı? al sana bir tane çaaat! derse geç mi kaldın? sana da bir tane çaaat! kadın bunun için doğmuştu, her gün o anı bekliyordu. çoğunlukla avuç içi çalışırdı.

kızları ise cetvelle dövmesi için kızların çok kötü şeyler yapması gerekirdi. o da çok nadir oluyordu. zaten erkeklere cetveli dikey tutarak vururken, kızlara yatay tutarak vururdu. haliyle bizimki daha çok acırdı. şimdi düşündüm de hocamız tam bir erkek düşmanıymış. 12 sene sonra anladım, yazıklar olsun.