bugün

iradenin yani karar verme gücünün özgür olması,hiçbir yere takılı kalmaması,serbest olması durumu.
insanda, cüz'i olarak bulunduğu islamiyetçe belirtilen karar verme ve uygulama yetkesi.

(bkz: free will)
tüm dinlerde insanlara tanrı tarafından bahşedildiğine inanılır. bu sayede insanlar isterlerse günah işleyebilirler.
(bkz: newcomb paradoksu)
(bkz: ozgur irade bir iluzyondur)
insanın karar verme yetisi, becerisinin özgür olması, etki altında olmaması durumudur. bir bakıma ideal olan durumdur da denilebilir. ancak, sosyal bir varlık olan insanoğlunun iradesini özgür kılabilmesi ve hür olarak karar verebilmesi oldukça güçtür. bu noktada, sosyallikten çok, dış etkiler ve uyarıcılar etkili olmaktadır.
hayır diyebilme serbestliğidir.
nefsin hoşuna gidecek eylemleri yapmak için onayı alınan merkezi obje.
"şeytanın avukatı" ve "melekler şehri" filmlerinin alt mesajı.
bırakın bizim dünyayı, herhangi bir koşulda ya da evrende olması imkansız, metafizik irade türü. nedense özgür iradeyi savunan kesim tartışmayı determinizm vs özgür irade seviyesine indirgemeye bayılır. evet, determinizmin geçerli olduğu bir evrende özgür iradenin olması imkansızdır. fakat işin acı tarafı, determinizm olmasa da özgür irade olamaz.

kuantum fiziğinden sonra iyice coşan özgür iradecilerin düşünce tembelliğine çözüm olamayacaksa da, yine de, şansımızı deneyelim.

1- kuantum, atom altı parçacıklarla ilgilenir, bir belirlenemezcilik varsa oradadır. suyun deniz seviyesinde ve normal şartlarda kaç derecede kaynayacağı; saatte 60 km hızla giden bir aracın, 100 km'lik yolu ne kadar sürede alacağı; belli bir ampülün kaç volt elektrikle yanacağı gibi soruların cevabını rahatça getirebiliriz, çünkü atom üstü seviyede herhangi bir, senin özgür irade olarak adlandırdığın, randomlık yoktur.

2- hadi saçmalayıp diyelim ki, kuantum fiziği her seviyede her boyutta geçerlidir, bu demektir ki her olgu random oluyor, su 100 derecede de kaynayabilir 80 derecede de. güzelim özgür irade bunun neresinde? ben seçimimin ya da kararımın tam olarak neye neden olacağını bilemezsem nasıl özgür iradeye sahip olmuş olurum? yani mesela su içmek istiyorum; su içmek için yerimden kalkıp, mutfağa gidip, şişe suyun kapağını açıp, suyu bardağa boşaltıp, bardağı ağzıma götürmem gerekiyor. ee, her hareketim random sonuçlar yaratıyorsa nasıl başaracağım su içmeyi? su içmek isteyip sıçmamla sonuçlanacak mesela eylemim. özgür irade dediğin bu mudur?

işin asıl vahim kısmı, özgür iradeden anladığımız şeydeki sakatlık. özgür irade yalnızca istediğin şeyi yapabilmek olsaydı, ona sadece determinizmle ulaşabilirdik yukarıdaki su içme örneğinde gösterdiğim gibi. belli nedenler belli sonuçlar doğuracağı için belli bir sonuca ulaşmak için ne yapmak gerektiğini bilirdik. yani kuantum muhabbetiyle bu görece özgürlüğe bile ulaşamıyoruz, bunun farkında bile değiller. ama maalesef özgür irade sadece istediğin şeyi yapabilmek değildir. burada einstein'a mikrofonumuzu uzatalım:

"i do not believe in free will. schopenhauer's words: 'man can do what he wants, but he cannot will what he wills,' accompany me in all situations throughout my life and reconcile me with the actions of others, even if they are rather painful to me."

özetle diyor ki, "özgür iradeye inanmıyorum, schopenhauerın dediği gibi, insan istediğini yapabilir, fakat istediğini isteyemez." çünkü isteklerimiz ve arzularımızı biz belirlemeyiz, su içmek istemek için öncesinde su içmeyi istemeyi istemezsin; su içme isteğini sen ayarlayamazsın. karşı cinsle beraber olmak istemeyi istediğin için mi karşı cinsle beraber olmak istiyorsun?

tabii işin ahlaki ve yasal boyutu da var. eğer herkesin davranışlarını ve kendisini, toplum, şartlar ve genetik özellikleri belirliyorsa hangi hakla bir adamı hapishaneye atabiliriz? toplumun suçunu adama yükleyebiliriz?

son olarak, Nietzsche'nin özgür irade konusunda ne düşündüğü hakkında da iki çift laf etmek isterim. Nietzsche'ye göre özgür irade rahipler tarafından uydurulmuş/icat edilmiş bir kavramdır. eğer özgür iradeye insanlar inanmasaydı, ödev nasıl bir ödev olabilirdi? zorunlulukların olduğu yerde ödev bilinci olabilir mi ki? mesela hiç kendinize ödev olarak "yarın uyanacağım" dediniz mi? mecburen uyanacağım zaten, diye düşünürsünüz. bir şeyin ödev olabilmesi için onu yapmama şansınızın da olması gerek. "yarın sabah 6'da uyanacağım" bir ödev olabilirdi, çünkü öğlen 12'de de uyanma şans var (gibi gözüküyor). işte rahiplerin, din adamlarının vs. insanları bir ödeve ya da davaya angaje edebilmeleri için özgür irade kavramını ve inancını da yaratmaları gerekirdi.

özgür irade inancı dinlerin temelini oluşturur. islam'daki kader - ödül/ceza uyuşmazlığı hakkında hepiniz az çok kafa yormuşsunuzdur. herkesin kaderi belliyse, onu değiştiremezsek, ödül ve ceza ne kadar adil olabilir? işte dinler bu yüzden özgür irade saçmalığına sarılırlar, bu da kader inancıyla büyük uyuşmazlığa düşmelerine neden olur.
insanoğlunun hayata daha sıkı tutunabilek içini doldurmaya çalıştığı boş kavramdır...

insan özür irade kavramına, düz bir mantıkla "gerçekleştirdiği eylemlerin tamamen kendi bilinci ve kendi özgür seçimleri dahilinde olması" şeklinde yaklaşır. işte bu noktada da büyük bir yanılgı içine düşer. davranışlarımızın büyük çoğunluğu kanunlar, dini, ahlaki ve toplumsal kurallar veya diğer insanlar gibi dış güçler tarafından yönetilmektedir. insanoğlu bu durumun farkında olmasına rağmen özgür iradenin varlığı yolunda kendini kandırmakdır.

(bkz: özgür irade bir ilüzyondur)
' özgürdü, her şeyde özgürdü, bütün özgürlüğü üstüne çullanmıştı yine. insan ya da makine olmakta özgürdü, mırın kırın etmekte özgürdü, korkunç bir sessizliğin ortasında, dönmemecesine mahkum, sonsuza kadar özgür olmaya mahkum. ' * *

tanım: tanrıdan sonra insan hayatını şekillendiren büyük kuvvet. insanın seçimleriyle oluşturduğu hayata yansıyandır.

' insan dünyaya gelir ve kendini yapar. ' *
(bkz: determinizm)
seçme şansının kısıtlanması oranında eğer yeterli bilinç düzeyine erişilmişse kullanma isteği artar.
bir eylemi gerçekleştirebilmemiz için, o eylemi gerçekleştirmeyi istememiz gerekir. istemek de bir eylem olduğuna göre; bir şeyi istemek için önce istemeyi istemek gerekmemekte midir? bunu yapabilmek için ise istemeyi istemeyi istemek. bütün bu sonsuza giden zincirin varlığı mümkün olmadığına göre, belki "istemek" sadece bir histen ibarettir. önceden her ayrıntısıyla yazılmış bir oyunu kusursuzca oynuyoruzdur. kusursuz işleyen bir makinenin dişlileriyizdir sadece. öyleyse bu yazıyı niye yazıyorum peki? yazmam neyi değiştirecek?
(bkz: özgür iradeye inanan materyalist)
aşırı özgürlüğün insana bahşettiği iradedir. baskı ile büyütülen çocuklar bu iradeye çok geç kavuşur ya da hiç kavuşamaz.
birinin size yapma dememeden yapmamak,
yap demeden yapmak,
yani doğru olanı veya olması gerkeni kendi isteğiyle yapmak, emire veya korkuya ihtiyaç duymamaktır.
vicdandır, ahlaktır, akıldır, mantıktır, insanlıktır.
eğer varsa kader yoktur. eğer yoksa neden yaşıyoruz?
olmayan şeydir. eğer bir insan tamamen özgür ise yani olabilirse.* özgür iradeden bahsedilebilir.
türkiye de olmayan durum efendim
evet efendim, pek çok insanda olmayandır. gel gelelim ki bu durum; "ben özgür bir insanım" diyerek hala şiddetle karşı çıkılandır. özgür iradeyi inançlar'a uyarlayacak olursak, seçilimin hangi koşullarda olduğunu görmüş olacağız.

korku ve mükafat'ın ışığı altında, gerçeklerden uzak bir ilahi kavram kargaşasının yaratmış olduğu korkuyu bir kenara bırakıp, direk dünya üzerinde ki ibadetler üzerine gideceğim.kişinin aile inancını, örf ve adet'ini baz alıp yaşadığı çevreyi inceleyecek olursak, inanç seçiliminin neresinde durduğu gayet aşikardır. bu tomurcuk beyni doğumundan kontrol altına almak, -benlik- kıvamında piyasaya sürmektir. bu 5 maymun hikayesidir, pavlov'un köpeğidir. burada konu senin ibadet anlayışını hangi kıstaslara göre yaptığın, hangi birikime göre seçip, belirlediğindir. evet arkadaşım, ben senin almanyada doğa x yazar olmandan, maldiv adalarında doğan y yazar olmandan, hindistanda doğan g yazar olmandan bahsediyorum. soruyorum sana hangi inanç-bilgi birikimine göre bu seçilimi yapıp " en iyisi benim " diyerek oturdun köşeye, açtın ellerini semaya.

senin yağmur ormanlarında ki bir kabilede doğan sumau adlı bir gencin, yamuk suratlı bir tahta parçasının önünde eğilip, diz çökmesinden ne farkın var.senin, haitide doğup vodo bebeklerle vodoculuk oynayan küçük jaruin'den ne farkın var. sen kendini hangi kıstaslara, hangi geçmişine ve hangi olasılığa göre cennet'e yakın olan olarak görüp, ibadetim en iyi olandır diyebiliyorsun.

kendi inanşının içinde bile mezheplere ayrılan sen, hangi mantık çerçevesi içinde ve hangi kesin olasılık altında kendini, benimsetildiğin ibadetlere göre üstün kılıyorsun.sen, sen ve senin ibadet anlayışınınız evrensel ölçüde nasıl bir ilişki içerisinde olduğunu ve birbirinize nasıl bir gözle baktığınız çok aşikar değil mi ? ne güzel anlatıyor emo philips bunu okuyalım;

"Bir gün köprüde yürüyordum ve köprünün kenarında kendisini aşağı atmak üzere olan bir adam gördüm. Yanına gidip bağırdım. "Dur! Yapma! "Neden yapmayayım?" dedi "Çünkü yaşanacak çok şey var". "Mesela ne?" dedi. "Peki, sen ateist misin yoksa inançlı mısın?" "inançlıyım" dedi. "Ben de" dedim. "Hristiyan mısın, Müslüman mısın, Musevi misin, Budist misin, Hindu musun?" "Hristiyanım" dedi. "Ben de" dedim. "Katolik misin Protestan mısın?" "Protestanım dedi. "Ben de" dedim. "Anglikan mısın, Baptist misin?" "Baptistim" dedi. "Woow ben de" dedim. "Tanrının Baptist Kilisesine mi yoksa Efendimizin Baptist Kilisesine mi üyesin?" "Tanrının Baptist Kilisesine üyeyim" dedi. "Ben de" dedim. "Orijinal Tanrının Baptist Kilisesine mi yoksa Reformcu Tanrının Baptist Kilisesine mi üyesin?". "Reformcu Tanrının Baptist Kilisesine üyeyim" dedi. "Ben de" dedim. "Reformcu Baptist Kilisesi, 1879 Reformuna mı yoksa Reformcu Baptist Kilisesi, 1915 Reformuna mı üyesin?" "Reformcu Baptist Kilisesi, 1915 Reformuna üyeyim" dedi. "O zaman geber, seni dinsiz kafir" dedim ve onu aşağı ittim"

evet bu korku ve sefaletin ışığı altında özgür irade nedir ki ? nedir ki özgür irade aptal ailelerin inanç dayatmasının yanında.

"Benim inanmadığım bir dine inananları kafir saymanın rahatlığı beni de kendi dinimi sorgulamaya götürdü." mark twain
spinoza'ya göre bir yanılsamadan ibarettir.
ona göre, eğer aşağı doğru akan bir su düşünebilen bir varlık olsaydı, kendi özgür istenci ve iradesiyle aşağı doğru akmakta olduğunu düşünürdü. http://tr.wikipedia.org/wiki/Baruch_Spinoza
eve git yat diyor an itibariyle..
sahip olduktan sonra vazgeçilemeyen irade...