bugün

gökyüzüne merdiven
kursam çıksam sevgiden
yıldız alsam saçıma taksam
ayna olsa aydedem

bulutlarla oynasam
güneşe dokunmasam
yağmur olsam toprağa düşsem
çocuk olsam yeniden..

işte bu kadar cesur bu kadar hayal gücü muazzam bir yaşam evresi.
babaannenin balkonundaki soğanları, bahçedeki kedilere atmak, kediler soğan yemeyince sinirlenip kalan soğanlarla kedilere nişan alıp hepsini vurmaktır.
adı üstünde çocukluk.

çocukça şeyler yaptığımız, kafayı gözü dağıttığımız dönemler.
kafamda o yıllardan kalma 2 adet yarık izi anı olarak duruyor.
Affan dedeye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
şiirini akla getiren kelime.
1 yaşından başlayıp ergenliğe kadar süren devredir.
insan hayatının en güzel, en masum dönemi.

en çok özlenen.

kutlu olsun..
türlü türlü hayallere, bin bir çeşit amaçlara sahip olunan dönem. hayatın kanımca en güzel dönemi. her şey serbest sana. o kadar serbest ki kadınlar hamamına bile gidebiliyorsun. daha ne olsun.
çocukluk, "hayvan olsam at mı olurdum, kuş mu?" diye uzun uzun düşündükten sonra uyumaktır.
aldığın oyunun bozuk olduğunda ona canın sıkılmasıdır. en büyük korkunun annenin seni herhangi bir yerde bırakıp sensiz bir yere gidecek olmasıdır. taso kaybettiğinde dünyanın başına yıkılması, çizgi film yerine haber veya film açan anne babaya kızıp bütün gün somurtmak, bir çikolataya davayı satmaktır.**
--spoiler--
çocukluk düş toplamakla geçer, sonrası düş kırmakla...
--spoiler--
dünyanın bilyelerinden, bebeklerinden belki de arabalarından ve en önemlisi de hayallerinden oluştuğunu sanmaktır çocukluk. Aynanın karşısına geçtiğinde oynadığın toprak kadar temizsindir, içtiğin su kadar berrak, içini bütünüyle gösterirsin. eski minder oyununda bile çirkinliği seçtiğinde çirkin olmak için ayrıca çaba gösterirsin çocukken oysa büyüdüğünde... büyükler çirkindir zaten çocuk. yıllar, yaşanmışlıklar suratına hep bir çentik atar. yıllar, mevsimler geçtikçe çirkinleşir ayrı bir çaba sarfetmezsin bunun için.. oysa sen "eski minder yüzünü göster" oynarken bile güzelsin be çocuk... sen temizsin çünkü sen çocuksun.
küçücük şeylerle mutlu olma (olabilme) yeteneğinin diğer adı.
babaannemin sütlü kurabiyelerinden kokusunu, saklambaç oynadığım bi' akşamüstünden rengini, bi' uçurtmanın rüzgarından nefesini almış, zihnimde hep bi' masal gibi kalmış zaman dilimidir.

(bkz: özlenen geçmiş zaman)
"bir günlük çocukluğa bin yılını verirdin
ama çocuk olmadın bir gün bile
sen şimdi sessiz bir deniz kıyısında
dönüşsüz büyümüşlüğünle durmadan
panayırlar, balonlar, kayıklar özlüyorsun"

afşar timuçin
her zaman özlenendir peki hiç neden özlendiğini düşündünüz mü? schopenhauer bu konuda on numara bir tespit yapmış.

--spoiler--
Beyin olanca gücüyle ilerlerken, cinsel sistemlerin korkunç etkinliği daha uykuda olduğu için çocukluk, hayatımız boyunca özlemle geri dönüp baktığımız masumiyet ve mutluluk dönemi, hayatın cennetidir, kayıp cennet.
--spoiler--
gecenin bir yarısı tuvaletten odana koşarken, kimsenin seni yemediğine sevinmektir.*
90'lı yıllarda yaşamışsanız çocukluğu, en güzeli olandır.

babanın yanında yudumlanan ilk rakıdır.
meybuz'dur.
street fighter'dır.
pazar günü yıkanmaktır.
maç arasında salçalı ekmek yemektir.
susam sokağıdır.
ilkokulda cep telefonu yarıştırmamaktır.
soba borusunda yaka ütülemektir.
ninja törtıl'dır.
tasodur.

en ufak şeyden bile zevk alabilmektir çocukluk...
behçet necatigil'in bir satırında nefis bir dokunuş yaptığı, insanın 'en insan' dönemi.

şimdi siz nereden öğreneceksiniz onu?
gelmiyorsa bazı şeyler
çocukluktan geçerek.
azdı herşey güzel sanıyorduk.
eric berne nin kişilik kuramının son kısmıdır.
bireyin kişilik kısımlarından olgun olmayan bu kısım, tıpkı çocuk davranışlarında görüldüğü gibi düşünmeden istediğini yapma eğiliminin bulunduğu kısımdır.
her bireyin çocukluk yönü bulunur ancak çocukluk yönü genel olarak yaşın ilerlemesiyle azalan eğilimdedir.
bu kısım, freud düşüncesindeki alt benlik (id)in karşılığıdır.
çocukluk; gecenin bir yarısı tuvaletten odana koşarken, kimsenin seni yemediğine sevinmektir.
dantel gibi işlenmesi gereken dönem.
özlenmektedir. çocukken herşeyin anlamı başkaydı. büyüdükte ne oldu sanki dert tasa sıkıntı. oysa çocukluğumda herşey tozpembeydi. bana geri dön çocukluğum seni ve ozamanları çok özledim.
en güzel anıların olduğu, hatırlandıkça özlenen geçmiştir.
çocukluğumuz 'Aç kapıyı bezirgan başı , bezirgan başı ...' diye diye geçti de hiçbirimiz de sormadık ''aga bu bezirgan nedir?''