bugün

doksanlı yıllarda çocuk olmuşların kulaklarında yer etmiş, hayal gücünü maksimum seviyelere çıkartmış seslerdir. pazar akşamları, ertesi gün okul olması sebebiyle kaynar suyla yıkanıp soba başında kurutulurdum annem tarafından ve öyle bir zamana denk gelirdi ki bu kuruma, annem haydi yatağa dediği anda parlıament cinema club filmi başlardı. kendimi de öldürsem annem beni yatırırdı o yatağa, bırakmazdı filmi seyredeyim. ama inat değil mi uyumazdım. içeriden gelen film seslerine kulak kabartırdım. arabalar havada uçuşur, silahlar kurşunlar patlar acaba kim öldü diye aklım yerinden çıkardı. yatağa oturur kulaklarımı kabartırdım, sanki daha çok ses duyuyormuşum gibi olurdu oturunca. boğuk boğuk gelen sesleri çözmeye uğraşırdım.

arada sevişme sesleri gelirdi. dumur olurdum. yavaşça odaya doğru yürürdüm duvarlara sürtünerek ve kapının pervazına dayanıp gizlice seyrederdim o sahneyi. kadınla erkek öpüşür, onlar öpüştükçe heyecandan kalbimi yerinden sökecek gibi olurdu. ama annem işte hemen farkederdi beni. ben de gözlerimi ovuşturup "susadım" diye uykulu uykulu konuşurdum.

- oğlum susadıysan mutfağa git buraya niye geldin? ben bilmiyorum sanki seni sıpa, git iç suyunu sonra da yat uyu. gelip bakıcam bak ona göre!

hayır bu kadar atraksiyona sıkıntıya ne gerek var, oturalım ailece seyredelim değil mi? zaten her türlü uyku haram!
Değeri bilinmelidir. Mahallenin son çocuklarından biridir. Ayrıca gümüş renkli legende banyo yapan son nesiliz.
kafasına banyo tasıyla son vurulan neslin duyduğu seslerdir.
annenin erkenden yatırmasıyla filmin sadece sesini duyabilmektir. filmi izleyip yatsam daha kısa sürede uyurdum dedirtir.