bugün

genellikle üniversiteye yeni başlayan öğrencilerin ilk sene yaptığı ve hiç tanımadığı insanlarla aynı odayı paylaşmak zorunda kaldığı bir eylem.
temizlik, yemek yapmak, fatura yatırmak gibi sorumlulukların olmadığı, az kişilik odalarda, aynı frekansta olduğunuz kişilerle kaldığınızda çok da eğlenceli olabilen eylemdir. kalınan yurt, disiplini fazla abartmış bünyeler tarafından yönetiliyorsa, gece dışarı çıkmak, arkadaşta kalmak problem olur. bir de hergün atılması gereken imzalar vardır ki, bu ritüele alışmış kişi eve çıktığında da imza atacak bir yer arar. toplu yaşama alışmak, yemediğiniz yemekleri yemeğe başlamak, titizlik huyunuzdan kurtulmak gibi getirileri vardır. kısa süre de olsa herkesin yaşaması gereken bir hadisedir.
öğrenci ilk başta çekinerek gitsede daha sonra hayatındaki güzel günlerden bazılarını yurtta geçirecektir... bir nevi hayatı öğrenme yeridir... öğrenciyken yurtta kalmış erkekler askerliklerinde daha az sıkıntı çekerler...
(bkz: sığır gibi kokan insanlarla birlikte yaşamak)
*tadında bırakıldığı takdirde süper bir şeydir. kafa dengi oda ve kat arkadaşlarınız varsa eğlenceli geçer günler. insanları en doğal halleriyle tanırsınız, bu yüzden üniversite hayatınızdaki en iyi arkadaşlarınızı buradan edinirsiniz. ileriki yıllarda anlatılacak bir sürü anı biriktirirsiniz. bir odaya yirmi kişi birikebilir ve muhabbetler sabaha kadar sürebilir. kalabalıkken daha cesursunuzdur. yurdun önünden şarkı söyleyerek geçen meczuptan, pencereden bağırmak suretiyle şarkı sipariş edebilirsiniz. yeni gelenlere şaka yapmak adettendir. kız yurtlarında ortalıkta sütyen ve donla gezen kızlara rastlamanız olasıdır.

genelde dağınık olursunuz, zira minicik bir dolabınız vardır ve sizden tüm dünyanızı buraya sığdırmanız istenir. ısıtıcı, seyahat ütüsü, üçlü priz, radyo gibi eşyalar sizin için eskisinden daha manidardır. gecenin köründe hep beraber kıyafet deneyebilir, absürd makyajlar yapabilirsiniz. sıcak su belli saatlerde verildiği için banyoda sırada bekleyebilir; aynı anda onlarca kişi yıkandığı için tıkanan su giderlerinin azizliğine uğrayıp, tertemiz olup çıkacakken pis suya batabilirsiniz.

aşık olduğunuz zaman orada yaşamak zorlaşır. çünkü sevgilinizden ayrılıp dokuz buçukta içeri girmeniz gerekmektedir. ayrıca hiç yalnız kalamadığınız için rahat rahat telefonda konuşamazsınız. aynı katta kaldığınız herkesin sizi tanımasalar bile, sizin hakkınızda mutlaka bir fikri vardır. mutlaka bir telefon konuşmanıza, bir düşmenize, okuduğunuz bir kitaba şahit olmuşlukları vardır.

kışın dokuz buçukta, yazın on birde imza atarsınız. öncesinde "imza föyleri açılmıştır!" , sonrasında ise "imza föyleri kapanacaktır, imzasını atmayan öğrencilerin çok acele imzalarını atmaları rica olunur!" şeklinde anonslar duyarsınız. eğer o saatte uyuyorsanız yurt memuresi tarafından uyandırılırsınız.

çalışma salonu * en lanet yerdir. katlara erkek çıkacağı zaman mutlaka anons yapılarak duyurulur. * başlangıçta herşey güzelken, arkadaşlarınız bir bir eve çıkmaya başlayınca yurt hayatı dayanılmaz bir hal alır. en fazla iki yıl kalınmalıdır. *
çok güzel günler geçirirsiniz yurtta ama ayrılana kadar hep lanet edersiniz. ayrıldıktan sonrada köpek gibi o günleri özlersiniz.
bazen dayanılmaz bi hal alan durumdur ve feci halde can sıkar.
ayakkabı boyasıyla uyuyan birinin yüzünü boyamak,kovalarla su savaşı yapmak,müdürler gittikten sonra balkondan pencereden atlayıp kaçmak...gibi daha bir çok klasikleşmiş şeyler de vardır.
insanlara paylaşmayı öğretiyor.
sabaha karşı yurttaki odanızda otururken ışığın yandığını gören biri kapınızı tıklatır ve çok acıktığını, yiyecek bir şeyiniz olup olmadığını sorar. çeyreğin yarısı kadar ekmek vardır ama siz de açsınızdır. bölersiniz ikiye, çok komik ama o an hissedersiniz sağlam bir arkadaşlığın başladığını. şimdi vazgeçilmezdir, dosttur. *
sabahtan akşama kadar kral tv izleyen sığırlarla aynı çatı altında yaşamaktır.
yıllardır yatılı kalan * kişilere ev ortamından bile daha sıcak gelen eylem. ilk sene çok küfredersiniz. hele annenizin sizi bırakırken dökülen gözyaşları yüreğinizde hiç silinmeyecek bir an olarak kalır. ama yavaş yavaş alışmaya başlarsınız. sene başında geçinemediğiniz, paso kavga ettiğiniz kişiler, bir ihtiyacınız olduğunda size arka çıkan kişiler olmuştur. gecenin bir yarısı uyandığınızda sevgilisinden ayrılan, evini annesini özleyen arkadaşınızın hıçkırığını duyarsınız. artık kişiliğiniz bile değişmiştir. önceden dinleseniz " bu ne yhaa " diyeceğiniz müzikler, hoşunuza gitmeye başlamıştır. önceden beğendiğiniz, artiz giyinmiş, birsürü makyaj yapmış kızlar bir gram hoşunuza gitmez. aradığınız şey doğallıktır çünkü. üniversiteye gittiğinizde ise afallarsınız. o kadar sahte insan vardır ki çevrenizde. ya sabır dersiniz, belki burası da güzeldir diye. beklersiniz.. zaman geçer.. halen değişen bir şey yoktur. o günlerin özlemini duyarsınız içinizde. ama yıllar geçmiştir anıların üstünden. ve tüm yaşadıklarınız, hatırladığınız zamanlar yüzünüzde küçük bir gülücüğe dönüşür.
hayatınızda belki bir daha asla edinemeyeceğiniz gerçek dostluklara açılan kapıdır yurt. yurtta kalmak çok sevimsiz gözükse de insana öyle çok şey öğretir ve de öyle bir hayata hazırlar ki şaşar kalırsınız. daha önce hiç görmediğiniz, hiç tanışmadığınız insanlarla bir arada aynı hayatı paylaşmaya başlarsınız. hiç tanımadığınız, bilmediğiniz bir şehirdesinizdir. hiç bir sokağını, caddesini, hiç bir yerini bilmiyorsunuzdur, işin en kötü yanı size sürekli kol kanat geren, nazlı kızlarını büyüten aileniz yoktur yanınızda. özgürlük diye tanımlamaya başlarsınız ama öyle zamanlar gelir ki evde halının üzerine oturmayı bile özlersiniz, saatlerce duşta kalmayı özlersiniz, anne yemeklerini özlersiniz, ama bir de öyle bir şey vardır ki diğer yanda bütün bu özlemlerinizi siler atar. öyle arkadaşlarınız olur ki size bir kez sarılmaları bazen hayat demektir. hem bi söz vardır "sıcakcık kucağın olduğu her yer evinizdir".. bazen öyle benimsersiniz ki odanızı, oda arkadaşlarınızı, ailenizi özlemez onları özlersiniz. öyle ki onların gözünde gördüğünüz en ufak yaş, en ufak dalgınlık sanki içinizdeymiş gibi, sizinmiş gibi olur. öyle ki o oda arkadaşlarınızdan birinin kılına zarar gelse dünyayı dar edersiniz, öyle ki onlar sevinse üzüntünüzü unutursunuz. seçilmiş kardeş değillerdir belki, seçmezsiniz siz, denk gelir ama karındaş olmasanız da size gerçek kardeşten daha yakın olurlar. öyle olurlar ki sizin hayatınızın jokerleridir. bilirsiniz ki yıllarca görüşmeseniz de bir gün yolda karşılaştığınızda sizi koşarak kucaklayacak, adınızı yüz bin kez bağıracak, yoldan geçenler şaşkın şaşkın size baksa da sizi mutluluktan ağlatacak kardeşleriniz, anneniz, kocaman bir aileniz vardır artık. **
Yurtta kalmak, bir daha asla ele geçmeyecek, bu yüzden de kadri kıymeti bilinen, asla kaybedilmeyecek yurt arkadaşlarıdır ki onlara şöyle seslenilir:

bir kıvılcım düşer önce büyür yavaş yavaş
bir bakarsın volkan olmuş yanmışsın arkadaş
dolduramaz boşluğunu ne ana ne kardaş
bu en güzel bu en sıcak duygudur arkadaş

ortak olmak her sevince, her derde, kedere
ve yürümek ömür boyu beraberce el ele
olmasın hiç o taa içten gülen gözlerde yaş
yollarımız ayrılsa bile seninle arkadaş...
can sıkılınca onlarca oda gezebilmeye olanak yaratan, her tülü insan görmeyi saglayan, cogunlukla sabaha kadar online'ların cok oldugu yerde yasamak.
eve çıkınca değeri anlaşılan fiildir.
bir kere hayatında yurtta kalmamış bir insanla yurtta kalmış bir insan arasında dağlar kadar fark vardır. o kadar çok şey ğaylaşırsınız ki yurttaki arkadaşlarınızla, hele ki bir de KYK'nın yurtlarından ise, artık kardeşinizden daha yakın olabilir bu insanlar size. merdivenlerinde oturup içtiğiniz sigaranın ve milleti çekiştirmenin tadı ne de güzeldi dersiniz mezun olunca..
nefret ettiğim ve bir an önce kurtulmak için gün saydığım durum.
aglamam gerekirken, sürekli gülüp mutluluk taklidi yapmam gereken bunaltıcı yer.
yalnız kalmanın özlendiği ama doğru ev arkadaşını seçmek için katlanılması gereken bir süreçtir.
ilk iki sene katlanılabilirdir. ama sonra yaş ilerledikçe ve tahamül edememe durumları baş gösterince durum fecileşir.

olası sorunlar;

1) ışıkta, seste uyuyamamak, en ufak bir seste uyanmak
2) ucuz muhabbetleri dinlemek zorunda kalmak.
3) odadaki hatunların ufacık odada yemek pişirmesi ve odayı havalandırmaması.
4) odadaki şişman kızın yatağa işemesi ve odanın umumi tuvaletlerden beter kokması. rencide olmasın diye bu konuyu konuşamamak ama kokuya tahamül edememek. aynı kişinin inadına yapıyormuş gibi yatmadan önce bir litre suyu kafasına dikmesi. (bu olay bardağı taşıran son damla olmuş ve apar topar eve çıkmama vesile olmuştur)
5) çamaşır yıkama problemi. makinelerin yada kurutmaların sürekli bozulması, çamaşır yıkama kuyrukları. kurutmanın bozuk olmasıyla çamaşırların odaya serilmesi ve düşüncesiz oda arkadaşlarının sen odada yokken tavuk haşlaması, suyuna da pilav yapılması. * haliyle tüm çamaşırların tavuk kokması. *
6) istediğin müziği dinleyeyemek yada yüksek sesle dinleyememek.
7) sigara kokusu problemi.
8) soyunurken sürekli oranın buranın incelenmesi. süzüm süzüm süzülmen.

ama herşeye rağmen iyi anıların geçirilmesine, kaynaşmalara, paylaşımlara gebe bir ortamdır.
okuldayken ancak iki ay katlanabildiğim, o kadar kalabalık,hengame ve gürültüde nevrimin döndüğü ve çok çeşitli zevk ve insan gruplarının birlikte yaşadığı barınak.istesenizde kalamazsınız.odaya siz gelirsiniz,illa ki sabah dersi olup ta uyuyan olur.ışıkları açarsınız bir araba sopa yersiniz.ya da sizin dersiniz olur,odadaki diğer yaşam formları uzun eşşek oynar.sınavınız olur ders çalışmak istersiniz, sınavı olmayana arkadaşlarınız batağın dibine vurur,harale gürele geyik yapar sizin sınav yalan olur
eğer odanızda aşırı titiz bir manyak varsa, ve bu manyak geceleri uyanıp uyanıp durmadan kolonyalı mendille orasını burasını siliyorsa, bu işi yaparken de gecenin saat 4 ünde olsa dahi ışığı açıp saygısızlıkta sınır tanımıyorsa, ya da psikolojisi bozuk bir diğeri durup dururken kahkaha atıyor, insanları deli ediyor, aldığı çiğköfteyle konuşup onunla samimiyet kurmaya çalışıyorsa, kantine inerken dahi üstünü giyinip şalını sırtına, çantasını omzuna alıp tuhaf hareketlerde bulunup sizi daha bi korkutuyorsa, her gece istisnasız yurdun önüne, krize girenler ya da intihar etmeye kalkanlar için ambulans yanaşıyorsa, ve bu olup bitenlerin hepsi başka yer yokmuş gibi, sizin bulunduğunuz katta gerçekleşiyorsa, yurtta kalmak gerçekten zordur, insana da çok rahat kafayı yedirir.. * * *
kişiliğime kattıklarıyla ve benden götürdükleriyle anılarımı şöyle bir tarttığımda iyiki yaşamışım ve iyiki hala yaşıyorum dediğim durumdur..açıkcası her yurdun böyle olacağını sanmam ama lisede okul yurdunda kalmanın tadı başkadır.arkadaşlıklara çıkarsız,masum duygularla başlamak;beraber büyümektir..evden ilk kez ayrılmanın hüzünlü heyecanını etrafta seni bekleyen dostluklara sımsıkı sarılarak yaşamaktır.üst dönemlerin yaptığı şakalara maruz kalıp korkudan tutuşmaktır,isyan etmektir belki de..ertesi sene daha da fazlasını büyük bir zevkle yeni gelenlere yapmak,kendini yıllar yılı sürmüş okul geleneklerine kaptırmaktır..unutulmaz anılara sahip olmak,uzun gecelerde yapılan sohbetlerde o anıları her hatırlayışta dudaklarda bir tebessümle geçmişin içinde kaybolmaktır..hayatta hem yalnız hemde insanlarla iç içe olduğunu aynı anda hissedebilmek,aynı anda ağlayıp gülebilmek,kahkahanın,eğlencenin dibine vurmaktır bir bakıma..ayrılacağın günün yaklaşmasıyla insana acı veren bir sızı duymak,son günleri dolu dolu yaşamaktır..güzeldir..
- yirmi kişiyle aynı tuvaleti kullanmaktır.
- yirmi kişinin içtiği bardaktan sabahları cay içmektir.
- soğuk, yağsız, tuzsuz yemekleri yemek zorunda kalmaktır.
- ikinci öğretim olan eleman sizin odanızda kalıyorsa sabaha kadar bilgisayar basında tık tık oyun oynamasına dayanamayıp "s.keirm lan! sabah dersim var ancuk!" diyerekten gecenin bi yarısı kafa göz girişmektir.
- gönül rahatlıgıyla bira içebilmektir.
- bol bol kolonya tüketmektir. (hijyen diye bişey duymadın mı olm sen?)
- her türlü şekerli gıdayı dolabına zula etmektir.
- dolabın her türlü eşyaya dolmasıdır. ( kitap, defter, deo, kalem, şampuan vs.)
- memleketinden olan insanla sıkı muhabbetlere girişmektir.
- gecenin bi yarısı çıkıp istedigin yeri gezip istedigin saatte dönebilmektir. (skime kadar...)
- baba parası yediğin son bi kaç yılın ayırdına varıp sevinmekle hüzünlenmek arasında gidip gelmekir.
- kızlarla daha yakın olmaktır. (ehehe...)
- zemin kattaki bakkalı zengin etmektir.
- kendi başınızın çaresine bakmayı öğrenmektir.
- ilk başlarda sabah uyandıgınızda hala uyuyan arkadaşlarını görüp "aman sessiz olayım, uyandırmayayım." moduna girmek, bi süre sonra kimseyi s.klememektir.
- hayvan gibi paraya muhtaç olmaktır.
bir sabah uyandıgınızda odanın halıflexinde geceden kalma arkadaşınızın votkayla midesindeki asidi birleştirerek elde ettiği karışımdan faydalanarak yaptıgı sanatsal çalışmayı görmektir.
güncel Önemli Başlıklar