bugün

lisedeki fizik hocalarının kafalarını kurcalayan durumdur.
allahım biz kimlere emanetiz dedirtmektedir.
newton a yapılan hakarettir.
(bkz: o ne lan).
-hocam
-söyle evladım
-yer çekimi değil de gök itimi oldugunu düşünüyorum ben siz ne dersiniz
-aman evladım galileo yi biliyor musun sen? sus düşünme böyle kötü şeyler.
insanı galiba gibilerinden ikilemlere sokan hadise. * *
bilimsel bir açıklamasının olup olmamasına bakıldıktan sonra yorum yapılması gereken önerme.
Ama sonucun ne olduğunu tahmin edebiliyoruz tabii ki.
insanları yanlış yönlendirmeyin ulan
(bkz: yok öyle bişey) *
eğlenceli bir kelamdır.

-ciddiye alacak olanlar için açıklama-

yerçekimi* denilen şey dünyaya özgü değildir.

evrende her maddenin bir çekim kuvveti vardır*. kütle büyüdükçe çekim kuvveti artar. bu nedenle dünyadaki nesneler birbirini çekmezken galaksideki gezegenlerin ve diğer büyük cisimlerin bir çekim alanı vardır.

güneş sistemimizdeki en büyük cisim güneştir. büyüklüğü nedeniyle o kadar büyük bir çekim kuvveti vardır ki çevresinde gezegenler döner.

aslında yerçekimi dediğimiz hadise, bizi yeryüzünde tutan ve uzaya savrulmamamızı sağlayan şey dünya'nın kütle çekimi + atmosferik basınçtan başka bir şey değildir.

gök itimi ha.. ehuheh..
bir iddia. 1500lu yillarda bu cumleyi kursaydiniz sonunuz giordano bruno gibi olurdu. neyse ki sansliyiz.
bir an için bu iddianın doğru olabileceğini varsayalım. uzayda bu 'gök itimi'nin doğrultusunun rüzgar misali rastgele her yöne değil ama her nedense gezegen veya yıldız gibi büyük gök cisimlerine doğru olmasını nasıl açıklayacağız? yani bu itim gücü neden sadece bu büyük cisimleri herbir yanından hedefine koyuyor ve neden bu cisimleri birbirine doğru savurmuyor? sadece gök cisimlerinin çevresinde var olan 'lokal' yani 'yerel' bir itim mi bu? üstelik bir şekilde bu gök cisimlerinin alanından kurtulan nesnelerin boşlukta savrulmalarını nasıl yorumlayacağız?

nihayetinde henüz evrendeki maddenin yüzde beş kadar bir oranını biliyoruz; kara maddeymiş, kara enerjiymiş geri kalan yüzde doksanbeş'i hakkında bir bilgimiz yok. hatta 'yerçekimi' diye adlandırdığımız fiziki kuvvetin etkisini biliyoruz ama kuantum kaynağını da henüz bilmiyoruz, bunlara da tamam. yani değişik akılyürütmelere yeni fikirlere açık olalım, eyvallah.
ama bu alternatif fikirler de bir zahmet olan biteni açıklayabilecek kapasitede olsun...
helal olsun, bunu da itim göküne soktunuz ya bravo...
tam olarak olmasa da aşağı yukarı bilimsel gerçekliktir.

yer çekimi dediğimiz şey aslında gezegen kütlesinin uzay-zamanda kapladığı yerde boşluk sandığımız, aslında boşluk olmayan yere yaptığı etkidir.

hani sık sık gösterilen bir model vardır. gergin bir çarşafın üzerine bir bilardo topu bırakılır. çarşafın her yeri düz iken topun üzerinde olduğu kısım çukur olmuştur. işte o çukurluk topun uzay zamana yaptığı baskı sebebiyle neden olduğu bükülmedir. ne kadar büyük kütleli cisim, o kadar fazla bükülme ve dolayısıyla çekim gücü.

(o model: https://m.youtube.com/watch?v=im97pe4wfvk&t=4s )

ama aslında o model de yetersizdir çünkü çarşaf iki boyutlu bir yüzeyden oluşur. bilardo topunun çarşafta üzerinde bulunduğu bölgede aşağıya doğru yaptığı baskıyı, uzay zaman üzerindeki gezegen, alt üst kavramı olmadan uzay zamanda kapladığı yerin tamamına yapar. yani çarşaf üzerindeki topun yaptığı baskı sebebiyle çarşaf üzerinde oluşan çukurluk, uzay zaman üzerinde(içinde) bulunan gezegenin dört bir yanına baskı yaparak bükmesine tekabül eder. bu sebeple gezegene hangi noktadan yaklaşılırsa yaklaşılsın bu bükülme gezegene yaklaştıkça artan bir çekim kuvveti kazandırır. dünya ekvatordan daha çıkık, kutuplardan daha basık olduğu için ekvatorda daha kuvvetli olan çekim, kutuplarda az farkla daha düşüktür.

yani evet. dünya bir mıknatıs değildir ve dolayısıyla yer çekimi değil bir nevi gök itimi vardır.
görsel
işte onlar birbirini götürüyor.
Bkz: yemin edebilirim ama ispatlıyamam.
Gerçekten hiç fark etmez beynimde 3 hücre kaldı zaten.