bugün

Net cafeye bakıyorum. Çocuk geliyo.
-Abi masaların ne kadarı var ?
-Beş dakikası var abim
-Kaçıncı masa abi ?
-Dokuzuncu masa abimm
-Hangi Dokuz abi ?
-Lan kaç tane dokuzuncu masa var !
pazardayım muhtemel baba olan kişi muhtemel oğluna al şu telefonları diyor çocuk telefon mu diyerek bana doğru bakıyor ve kopuyoruz adamın telefon dediği patlıcan lan.
kafe çalışanlarının müşteri yiyeceğine viagra koyduktan sonra olanları izlemek gibi..
an itibariyle tanık olduğum olay. eve gelen misafirin çöpü atmayı unutması ve bize gelmesi. oturma odasına oturduktan sonra çöpü farketmesi. oturma odasından gelen kahkalar. ve benim çöpü alıp atmam.
(bkz: #12968337)
Kadıköy-Beşiktaş vapur hattı. Gemi iskeleden yeni kalmış, mesafe bir-iki metre var yok. Arkadaşlardan biri atlarsam yakalarım düşüncesiyle canhıraç bir atlayışla, yerlere yuvarlanarak gemiye biner. Muzaffer bir eda ile üstünü başını temizlerken gemide çalışan elemanın ağzından hepimizi koparacak olan şu sözler çıkar."Abi paralamasaydın kendini, yanaşıyorduk zaten"
sokak arası tek şeritli yolun tam ortasından dalgın halde yürürken arkamda yol almaya çalışan arabanın uyarı mahiyetinde korna çalması, o dalgınlıkla benim "hehohayyt" nidasıyla kendimi yolun kenarındaki çalıların üstüne atmam, çoluk çocuk cil civelek arabanın içindeki herkesin gülerek yoluna devam etmesi.
zenci diye hitap ettiğimiz bir arkadaşla antalya ışıklarda yürüyoruz karşımızdan sağ çaprazdan gelen iki tane travestinin söylediği bugün bir zenciyle sikişmek istiyorum lafı üstüne arkadaşın sağ tarafımdan çıkıp sol tarafıma gelip arkama saklanması. ne gülmüştüm lan.
vize haftası kütüphanede zor zar birer masa bulup yayılmışız. tam da odaklanmış çalışmaya başlayacakken arkadaşın durduk yere dönüp kulaklığı olmayan zavallı kuzumuza "sikerim o senin olmayan beynini" demesi.. anırarak gülüşmeler, kütüphanede ana bacı küfür yememiz..
aslında komik olmayan ve yaşayandan başkasını güldürmeyen olaylardir.
sadece yaşayanların çokça güldüğü 2.şahsa anlatılırken gazı kaçmış kola etkisi yapan olaylardır.
Insanin kendi cok guldugu fakat anlattigi insanlar tarafindan sike takilmayan olaylardir. ` (bkz: fikrasina gulunmeyen adam)
Öğrencinin adının maşallah olması ve ingilizce dersindeki diyaloglarda 'hi maşallah' diyaloğudur.

Murat şahin doğan isimli arkadaşınızın olmasıdır. Çocuğa annesinin bile tofaş demesi üzerine adını unutmasıdır.
Bizim ust komsunun bi kizi var bizden hic cikmaz. Birgun geldi bize oyalansin diye telefondan oyun actim. Oyunda da ne soylersen, farkli bir sesle aynisini soyluyor. Tabi cocuk nerden bilsin. En son duydugum sey " Ya sen benim soyledigimi neden soyluyorsun ya al sana ceza!! " oldu. Cocuk telefonu balkondan asagi atmis. Hâlâ icim yanar.
hastanede refakatçi olarak kalıyordum, hastanenin kafeteryasına bi gideyimde bi çorba içiyim dedim. indim kafeteryaya sıraya girdim. arkamada havalı mı havalı bi kız geldi. sıra bana yaklaşıyor tabi, çorbanın yanına birde su alıyım dedim. dolapta sıranın gerisindeydi suyu aldım bi baktım kız benim önüme geçmiş. ulan bi kıl oldum bi kıl oldum anlatamam. neyse sıra kıza geldi, kızla çalışan eleman arasında geçen diyalog şöyle;

+(Çalışan)
-(havalı kız)

+buyrun ne arzu ederdiniz ?
-2 tane expresco, 2 tane ayvalık tostu, 1 tanede ayran
+tabi tostlar paket mi yoksa burada mı yiyeceksiniz ?
-burda yiycez
+hepsi toplam 10 tl
-kart geçiyor dimi
+geçiyor efendim
(kız kartı uzatır)
+bakiye yetersiz efendim
-olamaz ya bir daha deneyin
+bakiye yetersiz
-nasıl olur ya 2000 tl lik extram yatmıştı dün
+bilemiyorum efendim
-nakit ne kadar demiştiniz ?
+10 lira
(kız ceplerini karıştırıyo ama karıştırdıkçada surat ifadesi şekil değiştiriyo, ve cebinden 1 lira çıkardı ama adama uzatmıyor.)
-tamam bu siparişleri iptal edin
+hepsini mi ?
-hayır 1 expresco kalsın (1 lirayı uzatır)
+expresco 2 lira efendim
-haaağğ kalsın o zaman (kız kıpkırmızı birşekilde koşarak uzaklaşır)
+ulan madem paran yok ne şekül şükül yapıyon... burda bu kadar müşteri bekliyo!!

bu olayın yaşandığı dakikalarda bir kahkaha patlattım ki kızın kızarıp bozarmasına bir nebzede ben sebep oldum ama olsun az bile. sonradan kızın ameliyat olan yakını bizim kata servise çıkınca kızı ara sıra koridorda görmeye başladım, ve her gördüğümde hastane ortamının o havasından uzaklaşarak gülmeye başladım.

not : ve tüm bu diyaloglar halinde kızın konuşmasını normal bir türkçeyle yansıtmaya çalıştım, kızın ağzından çıkan sesleri yazmaya kalksam okuyamazdık herhal.
bundan 8-9 yıl önce... dayımın oğluyla cumartesi günü semt pazarında geziyoruz. bir tezgahta çakma fb formaları satılıyor. çakma ama orijinalden daha şık gözüküyor öyle de bişey. kuzenim forma almaya karar verdi. tuncay şanlı forması aldı. ertesi gün(pazar) tuncay şanlı ingiltereye gitti.
Bundan bi kaç ay once hastanedeyken 1 2 yaşlarında bi kiz çocuğu gördüm cok da tatlı. Cebimde hastanedeyken her daim cocuklara vermek için şeker olur o çocuğa da şeker verdim bana baktı baba diyip sevindi. Bugda kaldim sevineyim mi uzuleyim mi bilemedim. Bu da böyle bir animdir.
Kiler markette babamla beraber alışveriş yaparken ağlayan bir çocuk baba baba nidalarıyla gelip elimi tuttu.Ben senin baban değilim desemde yok olmadı çocuğu markette gezdirdim saatlerce sonra annesini bulduk tabi amanda babasını bulmuş dedi kadın giderken yanağımdan öptü tabi bizim tanıdıklarda puhahha sesleri çıktı.

Çok utandım çoook.
Etüt odasındaydık. Herkes mutlu bir şekilde ders çalışıyordu.
Sıcak olmuştu , pencerenin açılması lazımdı.
Pencereler açıldı , güzel bir gündü. Dışarısı ışıl ışıl parlıyordu.
Manzaraya dalmıştım ki beynimde bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım.
En yakın arkadaşıma pencereye bakmasını işaret ettim. Nefesim tutulmuştu.
Ne yapacağımı bilemiyordum. Spastik özürlüler gibi elim ayağım oynamaya başladı. En yakın arkadaşım çığlık çığlığa pencereye koşuyordu. Sınıf iyice hareketlenmişti. Bu manzaraya tanık olmak saf kalplerimiz için o kadar da kolay bir durum değildi. Herkes trajikomik bir şekilde oradan oraya koşturuyordu. Biri pencereyi kapatmaya başladı. Biz hala yerlerde olayı anlamaya çalışarak sürünüyorduk. Dışarı çıktığımızda herkes bizi kameradan izliyor vaziyetteydi. Utandık , dağıldık , kırıldık.
Aylardan marttı.
Bir kez daha lanet ettik.
Ah şu kediler....
bir keresinde dolmuştan inerken musait bir yerde inebilir miyim diyeceğime mükemmel bi yerde inebilir miyim dedim şöfor durdu size layik degil ama dedi.
halıya sıçtım çocukken.
görsel

Evet elimde tuttuğum eniştem ve abimin diş fırçaları.
Bazen eniştem bizde kalır. Abimle psp oynayarak sabahlarlar.

Herneyse eniştem ve abim birbirini hep gıcık ederler.
Eniştem gitmiş abimin fırçasını kesmiş. Abim bunu görmüş ertesi gün o da onun fırçasını kesmiş.
Bunu gören eniştem ise arttırmış ve abimi fırçasını ojeyle boyamış.

Ve tüm bunlar 1 hafta boyunca sessizce gözümüzün önünde gerçekleşmiş.
Ben fırçaları o halde gördüğümde kopmuştum.
Fotoğrafını çekmedeydim olmazdı. *
Diyarbakır'ın alt yapısının zayıf olduğu bir semtte arkadaşımla buluşma yerine giderken onun benim birkaç metre ötemde yürüdüğünü farkettim. Parka giymiş ve boğazına da puşi bağlamıştı. Giyim tarzı ile Kürtçü profilini elde etse de ne kadar vatansever olduğunu iyi bilirim.
Yağmur çok fena yağıyordu, caddeler su içinde kalmıştı. Arabalardan sıçrayan sudan kaçınmak için kaldırımın en dibinden yürüyorduk.
Arkadaşıma yaklaşmak için adımlarımı hızlandırırken bir polis arabası beliriverdi. Şu koca shortlandlardan.
Arkadaşıma giyim tarzı ile Önyargılı yaklaşmış olacak ki, o an tüm hızıyla suyu öyle bir sıçrattı ki, arkadaşımın üstünde tek kuru yer kalmadı.
istemsizce kahkaha attım. Hemen ardından tüm bunları yapan shortlandın yanımdan tüm yavaş hızıyla geçtiğini farkettim. Su sıçratmamaya özen gösterircesine yavaştan geçiyordu.
Tabii ya benim gibi asil bir hanımefendiye kim neden bunu yapsın?

Ahahaha. Yazık be. Kız cotonda parka ındirimde diye almıştı asdfjk.