bugün

*

rüyada fenerbahçe kampında futbolcularla sohbet edilmektedir.ordan burdan ligdeki durumdan konuşulmaktadır.önder turacı ile ise farklı bir sohbet dönmektedir.

önder:naber ranger nası gidiyo?
ranger:iyidir hacı senden naber?
ö:iyidir ya nolsun şu milli takım işine canım sıkılıyo.
r:hakkaten lan noldu senin o iş?
ö:ya abi türk milli takımında oynamama izin vermediler.
r:belçika?
ö:o da olmadı.
r:hadi ya.üzüldüm bak.
ö:ya aga aslında ben ikisinde de oynamak istemiyorum.
r:nerde oynıcan olum?
ö:ya ben brezilya milli takımında oynamak istiyorum.
r:hehe.manyak mısın?seni almazlar olum oraya.bak dünya kupası kadrosuna alex'i bile almadılar.seni mi alcaklar..
ö:ya defansta o kadar iyi adamları yok.belki girerim diyodum.
r:ya lucio falan var.zor olum oraya girmen.
ö:sağlık olsun.
r:kaldın lan ortada. ***
şimdi efendim büyük dev tekerlekli traktörle sinemayı basıp sonrasında da sinemanın ikinci katına çıkmaya çalışıp ben burda ve bu aletin içinde film izlemek istiyorum diye kahkahalar attığım bir olay vardı ...

(bkz: kıçın açıkta kaldığı durumlar)
(#251263)
yatak, döşek yaran rüyalar vardır ki uyandığınızda annenize ne diyeceğinizi bilemezsiniz*.
rüyada bir ödevi yapmak icin hristiyan oldugunu görmek ve rüyanın italyada gecmesi. hristiyan olmaktan pişman olmak, bir minibüs içinde üç kişi kiliseleri dolaşmak ve papazlara biz müslüman olmak istiyoruz demek..papazlarında bugün git yarın gel seklinde bizi vazgecirmeye calısması, bisürü kilise ve papaz dolaşmamız..
beslenme çantasıyla üniversiteye gittiğini görmek.
arkadaşının evine ziyarete gitmek ve salonda samuel kuffouru görmek. merhabalaşmak, tokalaşmak, sonra beraber oturup bir şeyler yudumlarken ona türkiyede futbol hayatında başarının sırlarını anlatmak, bu yetmezmiş gibi bir de şampiyon olabilmek için neler yapılması gerektiğini anlatıp durmak, üstelik bunları ingilizce anlatmak. kuffour da iyi adammış ama oturup dinledi, kafa bile salladı anlattıklarıma, tek kelime etmedi kerata.
nedeni bilinmeyen rüyalardır,işte bir örnek.yolda yürünmektedir ve aniden karşınıza 1-2 orc çıkar!evet şu filmde*olanlardan.şaşırırsınız ve yürümeye devam edersiniz,ama onlar sizi takip etmekdir.bir anda sayıları artar,önce 10 sonra 20 derken yüzlercesi...korkudan telaşa düşersiniz,koşmaya başlarsınız ne yapacağınız bilemezsiniz. depar atarsınız ve bir migros'a(!)sığınırsınız. onlarda peşinizden gelir.insanlar normal normal alışverişine devam ederler,arabalarını sürerler filan,onlar ise sizi reyonlar arasında kovalar.sonra bir anda bir el sizi içeri çeker.kapıda sadece personel girebilir yazısı yazmaktadır.çok korkarsınız,kim olduğunu göremezsiniz.bir anda karşınızda Deniz baykal'ı görürsünüz.yanında harry poter ve cüneyt arkın vardır. şöle bir diyalog geçer aranızda
deniz baykal:korkma ben seni kurtaracam.
ben:ama ama?
cüneyt arkın:hıyaaahhhtt!!!
bir anda kapıyı açar deniz baykal ve 10000 orc arasına yukardan atlar ve siz uyanırsınız.önce şaşırır ne yapacağını bilemezsiniz.sonrada yatağın içinde gülmeye başlarsınız ve sabah arkadaşlarınıza anlatırsınız.böylece güzel bir rüyanız olur!!*
gamze özcelik'le yasanılan ilişkinizin medyaya yansıması.
(bkz: fenerbahçenin şampiyonlar ligi rüyası)
trafik kazasında ölen arkadaşını morgda ziyarete giden arkadaş.ölen hırtın nur içinde yattığını ışıklar saçtığını görür.otopsi sonucu çarpan arabanın farı hırtın dötüne girmiştir. nur-u anüs * *
testerenin* odasında işkence görürken kapıyı açık bulup deparı atmak. sonra onlarca muhafız tarafından kovalanmam. sonra şaftı kaymış bir muhafıza koca bi nah * çekmek ve terler içinde debelenerek uyanmak... devamı(#641466)entryde görülebilir.
rüyada hiç tanınmayan bir adam hiç alakasız bir anda ortaya çıkar ve. kore büyükelçiliğinde yangın çıkmış der. osiris bu duruma çok şaşırır* ve adama "neden çıkmış yangın yav" diye sorar. adam büyükelçinin karısının yemek yaparken evi yaktığını söyler. yapılan yemek ıspanak yemeği yahut ıspanaklı börektir*. ardından adam kore hükümetinin türkiye ile ilişkilerinin tek taraflı olarak durdurduğunu söyler kızgın bir ifadeyle. sinirlenen osiris bombayı patlatır: " ya usta zaten uzak doğudan adam çıkmaz yauv. adamların iyi ilişkileri olan tek ülke biziz bize de böyle yapıyolar anasını satıyım. bir de japonyayla araları iyiymiş o kadar."
adam bunun üzerine osirisi desteklemek amacıyla: "bak o lost'taki iki tane koreli varya onlar da kimseyle muhabbet etmiyomuş aralarda falan hakkaten bu uzak doğululardan adam olmaz ya.." *
öss yoğunluğu sebebiyle olsa gerek kendini üçgen olarak görmek. * *
2006 aralık döneminde girdiğim les sınavının ve annemin zihinsel engelli çocuklarla çalışmasını sağlayacak seminere katılımcı listesinin yayınlanmasını beklediğimiz bir dönemde, bilinçaltım müthiş bir kolaj yapmış ve şu rüyayı sunmuştur: les sonuçları açıklanmış fakat adım listede yok. orası neresiyse artık bir yeri arıyorum ve sınava girdiğimi ancak adımın listede olmadığını söylüyorum. görevli bana "aaa biz sizi gerizekalılar listesine almışız, ondan" şeklinde bir cevap veriyor.
ice age'in peltek sid'i, rüyada uyumaya başlayacakken yaklaşık 6-7 kez hırsızlık yapmak için camı kırıp içeri girer. bilimum yöntemlerle evden kovulur. ortam the sims'in object moduna döner; cama alarm takılır. sid yine hırsızlık denemesinde bulunur, alarm çalar; sid bahçeye düşer. o sırada telefona sarılan purpledreamz 155'i arar; polisler aralarında geyik muhabbeti yapmaktadır, arkadan da türkü sesleri gelmektedir. polislere okkalı bir küfür savrulur; telefon kapatılır. koridora çıkılır; çelik kapının merceği delinmiştir; sid ise ordan el sallayıp pişkin pişkin sırıtmaktadır. ne olduğu anlaşılmadan rüya biter.
hatırlamadığım rüyadır. çünkü geceleri sık sık kahkahalar atarken bulurum kendimi. gözümü açınca neye kahkaha attığımı bilmem...
2007 sampiyonlar ligi sampiyonu fenerbahce olmasi.
kendini hamam böceği olarak görüp ağlamak.
gördüğüm rüyalar bütünüdür.bir tanesi şöyle ki;
bill gates'le ateşli bi şekilde tartışırken sinirlenip masadan kalkınca ayağıma kapanıp ağlamaya başlaması ve ardından bill'in ayağımı bırakması için saçını okşayıp teselli etmem.
klasik bir gün gibiydi. yani durumun rüyalık bir hali yoktu. koltukta inek gibi yatmış, göbeğimi kaşıya kaşıya televizyon izliyordum. daha doğrusu sürekli reklam izliyordum. şu televizyonlar da hep aynıydı; rüyası gerçeği farksızdı. on dakika yayın varsa 15 dakika reklam vardı. rüyamda bile reklam izliyordum.

atv yine yayını kesmiş, reklam veriyordu. sıra aliye dizisinin reklamlarına geldi. hala rüyada değil gibiydim. farksızdı. dış ses her bölümde olduğu gibi yine "sinan aliye ye cocuklari gosterecek mi?","aliye velayeti ustune alabilecek mi?" diyordu. sıkılmıştım. dış ses bir de üstüne dizi atv de izlenirdedikten sonra ekran bir anda bembeyaz oldu.

müzik de kesilmişti. ne olduğunu anlamaya kalmadan beyazlığın derinliklerinden, takım elbiseli gözlüklü bir adam ekrana doğru sessiz bir biçimde yürüyordu. korkmuştum, aklıma bir an halka filminde kuyudan çıkan samara geldi. o adam bir anda durdu. tek elini pantolonunun cebine soktu ve konuşmaya başladı.

"aliye 21.75 te sizin kanalinizda atv de dizi atv de izlenir" dedi ve gülümsedi. gülüşü o an tarık tarcan'ı andırmaktaydı. ama bunun bir önemi yoktu. 21.75 ne demekti? bir anlamı var mıydı? bir sembol müydü? bunları kendi kendime sorarken salak salak ekrana bakıyor ve gülümseyen tarık tarcan kılıklı adamdan da gözlerimi kaçırıyordum. belki de adam samara etkisi yaratır diye düşünüyordum.

adam tekrar konuşmaya başladı. " siz de herkes gibi 21.75 in saat kac oldugunu merak ediyorsunuz degil mi dizinin normalde 21.45 te yayinlandigini dusunup ustune 30 dakika eklerseniz dizinin 22.15 e kaydirildigini anlayabilirsiniz" şaşkınlığım daha da arttı. bir dizi reklamında neden böyle saçma bir uygulama vardı? o adam neciydi ayrıca? gözlerimi tekrar kaçırırken adam sırtını döndü ve uzaklaştı beyazlığın içinde kayboldu.

uyandım; cocuklarim olmadan asla dedim ve bir daha uyudum. saçma bir rüyaymış...
zonguldak'tan taşınalı uzun süre oldu, ama oturduğumuz evin her ayrıntısı dün gibi aklımdadır. özellikle kapı girişindeki kahverengi halının geometrik konumunu bile tarif ederim size. peki rüyayla alakası ne bunların? gelelim...

zaman zaman o eski yılları düşünmek, rüyalarda insanı o yıllara götürebiliyor ve saçma rüyaların oluşması kaçınılmaz oluyor...

mekan zonguldak'taki evimiz... halı kapı girişinde yine çapraz duruyor. ayakkabılık ve portmanto yine eski gazetelerle dolu ve o an kapı çalıyor. kapıyı açıyorum. bir bakıyorum... gelen kim mi? gelen kıraç! evet kıraç...

jokervari dudakları, hin bakışları ve üstünde herzaman kliplerinde giydiği siyah badisiyle karşımızda dikiliyor; ama üstü biraz kirli,pis gibi... kliplerinde çorak topraklarda çamurlara düşmekten belki de... hemen buyur ediyoruz salona, bir tokalaşıyoruz, tam öpecekken leş gibi kokuyu duyuyorum. evet, kıraç leş gibi ter kokuyor. çaktırmıyorum kıraç'a ama rahatsız da oluyorum.

kıraç salondaki beyaz koltuklara oturacakken annem yüzünü buruşturuyor... o pislikle oraya oturmasını uygun görmüyor demek ki. başlıyoruz muhabbete...
-çok uzun yoldan geldim, diyor kıraç.
-neresi? desem de çok sallamıyor anlatıyor da anlatıyor. ve kolunu omzuma atmak istiyor bir abi edasıyla. ve o an kokudan bayılacak oluyorum...
-e tufan abi *sen de amma pis kokuyorsun bee! diyorum...

ve uyanıyorum...

rüya garip; rüyamda 9 yaşında olduğum günlerdeyim, yani bundan 13 sene öncesinin ortamındayım ve o yıllarda kıraç meşhur değil, öyle biri yok... neyin sentezidir bu?
(bkz: saçma rüyalar)
rüyada emre aydın futbolcudur kilolu bir kimsedir** ve beşiktaşa transfer edilmiştir. bunu gören osiris "bu adam fos; hızlı parladı çabuk söner zaten kilo fazlası var yönetim gene başladı saçma sapan transferlere..." biçiminde tepki vermiştir.
age of empires köylülerinden biri olup hızlı hızlı odun kesmek keserkende "yaparım" demek.