bugün

to: his exellency, general harington,
c-inc of the forces of occupation,
in constantinople.
sir,
considering my life in danger in constantinople, i take refuge with the british government, and request my transfer as soon as possible from constatinople to another place. november 16th, 1922.
mehmet vahdeddin,
caliph of the mussulmans

*********************************

dersaadet (istanbul) orduları başkumandanı general harington cenaplarına (ekseanslarına)
istanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden ingiltere devleti fahimesine (büyük devlet) iltica (sığınma) ve bir an evvel istanbul'dan mahalli ahara (başka yere) naklimi talep ederim. 16 kasım 1922.
halifei müslim
mehmet vahidettin

kendisi ingilizler tarafından götürüldü çünkü aşşağıda da belirtildiği gibi hala hilafet rüyaları gören bir şizofrendi.

--spoiler--
- ingilizlerin yardımı, Arapların desteği ile halifeliğini sürdüreceğini düşünen Vahdettin; Kral Hüseyin'in çağrısı üzerine Mekke'ye gitti. Burada hilafetle saltanatın ayrılmasının şeriata aykırı olduğunu bildiren bir bildiri yayınladı. Böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin aldığı kararı geçersiz kılmaya çalıştı. Ancak sonuç beklediği gibi olmadı. Daha sonra Vahdettin buradan ayrılarak San-Remo'ya geçti ve ölünceye kadar (l6 Mayıs 1926) burada kaldı.
--spoiler--

hala hain değil miydi diyorsunuz? öyleyse abd başkanına yazdığı mektubu paylaşalım.

--spoiler--
Amerika Cemâhir-i Müttefikiye Reisi Mösyo Coolidge Cenabları’na

Siyasi olayların ve gelişmelerin tüm iç yüzünü, hangi nedenlerden dolayı Saltanat merkezimi geçici bir süre için terk etmek zorunda kaldığımı biliyorsunuz. Bu konuda ayrıntılı bilgi sunmayı gereksiz görüyorum.

Bu süresiz uzaklaşmanın, babadan kalma sahip olduğum Saltanat ve Hilafet makamından vazgeçtiğim anlamına gelmeyeceği açıktır. Ankara Meclisi gibi bir isyancı fitnenin bu konuda alacağı tüm kararların geçersiz olacağını bildiririm. Şöyle ki; islam Hilafetinin Osmanlı Saltanatından soyutlanması ve ayrılması ve Hilafetin tümüyle kaldırılması dini, kavmiyeti, vatanı belirsiz ve karışık askerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresinin kısmen zorla ve kısmen bilgisizlik ve gafletle yönlendirdiği beş-altı milyonluk Türk kavminin yetki alanı içinde değildir. Bu ancak tüm islam dünyasınca atanan uzman kişilerden oluşan bir meclisin toplanması ve tüm din bilginlerinin ortak kararı ile çözümlenecek büyük bir evrensel sorundur. islam bilginlerinin bildiği üzere şeriata aykırı kararlar herhangi makamdan olursa olsun sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Bundan başka bu durumun, içinde bulunulan koşullarda islam dünyasında sonuçları pek vahim olabilecek büyük bir heyecana yol açacaktır. Ayrıca gelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine de büyük bir etki yapacaktır.

Hanedanımın ileri gelenleri aleyhinde Ankara meclisi tarafindan kabul edilen sürgün ve kovma, emlakine ve bireysel mallarına el koyma gibi haksız kararları hanedanımın bireylerini, insan ve kişilik haklarından soyutlar mahiyettedir. Bu konuda yüce kişiliğiniz ve cumhuriyet hükümetiniz tarafindan olanaklar ölçüsünde yapılabilecek yardımları pek değerli sayacağımı açıklamaya gerek yoktur.

Bu vesile ile sağlıklı olmanızı yüce haktan niyaz eylerim.

13 Mart 1924
Mehmed Vahideddin
--spoiler--

hala mı hain değil diyorsunuz? neden? çünkü samsun'a atatürk'ü o gönderdi değil mi? yalanların alası da budur zaten. Samsun'a delege gönderme görevini damat ferit paşa ve bahriye nezareti üstlenmişti. bir liste hazırlandı ve kısıtlı bütçeyle beraber samsun'a gönderildi. havza'ya olan yolculuk parası dahi atatürk'ün arkadaşları tarafından karşılanmıştı. ingiliz muhipleri cemiyetine üye olan birisi ingiliz baş yüksek komiser yardımcısı webb'in deyimiyle

"tam bir ingiliz yanlısıydı."

veya amiral calthorpe'un dediği gibi

"vahdettin bir pro-english'tir, istediklerimizi tutuklayacaktır."

yıllar sonra uğur mumcu da şöyle söylemişti...

"vahdettin bir ingiliz işbirlikçisiydi ve düşmanla işbirliği yapanlar da her zaman için haindir."

uykuda olanlar hala hain değil inlemeleriyle kabuslarına devam edebilirler ancak kimse gerçeği inkar edemez. Mustafa Armağan gibi serv antlaşmasında bize verilen ama lozan'da bize verilmeyenler başlıklı yazılar yazarak bu iki antlaşmayı kıyaslayabilecek vicdansızlar istedikleri kadar yazsınlar! yalanlar gerçeğin nefesinde parçalanmaya her zaman mahkumdur!
ingiliz belgelerine dayanarak saçmalayan bir laikçinin zırvalarından değil gerçek bir tarihçinin ağzından dinleyin:

http://www.youtube.com/watch?v=HBkrnp6cBjg
ingiltereye kadar yüzmek zor olurdu.
herhalde topun tekiydi tabi bu bir varsayım ama onu düşündürüyor e yol uzun efendim yüzmekle bitmez, başka gemiye binse öldürülürdü, ama bilindiği üzere ingiliz ordusunun hemen hepsi toptur, oda onlarla beraber yolculuğunu ve kaçışını daha zevkli hale getirebilir umuduyla binmiştir o gemiye.
(bkz: ne biliyim lan ben)
hala ingiliz istihbarat bilgileri derler, zaten ingiliz mektuplarında ve arşivlerinde işbirlikçi sıfatıyla anılan birisinin ingiltere'ye sığınma talebi gayet normal. ingiliz baş yüksek komiseri robeck'in dediği gibi.

"kendisi benden hayati güvenliği için güvence istemişti."

işte sizin savunduğunuz din tüccarı ahlaksızın hali.
başka gemi yoktu adamda sürgün edildi sürgün edilmeside çok normal adamın gitmeside.

not:neyin iddası lan bu
çok da takılınmaması gereken önerme. ona bakarsanız mustafa kemal de samsun'a çıkarken ingiliz vizesini de işgal kuvvetleri komutanı john godolphin bennett'den almamış mıydı? bu mantıkla gidersek, bu önermenin bulunduğu entry yazarı, mustafa kemal'e bizzat hain demiş oluyor.

diyoruz biraz tarih öğrenin diye de cahile laf vız geliyor tırıs gidiyor.
ingiliz istihbaratından mi6 ajanı john smith'in -ki bu herhalde ingiltere'de en sık rastlanan isim olduğundan seçilmiş bir mahlas olsa gerek- sözlüğe gelip de türkler ingilizler hakkında ne düşünüyor araştırmasına katkıda bulunmak için sorduğu soru.

şaka maka, bence böyle anasını satayım, her gün böyle tarihsel gerçekler hakkında ne düşündüğümüzü merak eden başlık da açılmaz ki. herkesin içini bilebilme imkanımız olsa, yarımız ajandır lan.
adam rastgele binmiş kimin gemisi olduğuna mı bakmış adam kıçını kurtarmanın derdinde.
tabii ki ingiltere'ye islam'ı yaymak için kendisini feda etmiştir. hanedanı dağılınca yusuf yusuf olup kaçacak değil herhalde dimi?
vahdettine sorulması gerekir. osmalıcı arkadaşım ne bileyim olum orda mıydım mk diye niye yanıt vermiştir.
Cevap bekleyen bir sorudur. Evet.
vatan haini bir ingiliz uşağı olduğu için.
ingilizce pratik yapmak içün. Koskoca padişah marmaris’te ingiliz turistlere mi sulansaydı?
cevap veriyorum:
çünkü efendileri öyle istedi...
yani ingilizler.

anadolu'da kazanılan zafer sonrası ingiltere'de başgösteren kriz -bu kriz tarihe (bkz: çanakkale krizi) olarak geçmiştir- britanya sömürge imparatorluğunun büyük dominyonları olan hindistan, kanada, avustralya, yeni zelanda, güney afrika gibi ülkelerde britanya sömürgeciliğine karşı seslerin yükselmesine sebep olmuştur.
britanya imparatorluğu o dönem dünyanın en büyük müslüman nüfusuna sahip ülkesiydi ve anadolu'da kazanılan zafer, britanya sömürgesi altında yaşayan müslümanlarda büyük bir coşku, sevinç yaratmıştı...

işte ingilizler de kendi idaresi altındaki müslümanları kontrol altında tutmak için halifelik makamından faydalanmak istemiş, vahdettin'i bu yüzden kendi himayesi altına alıp türkiye'den kaçırmıştır.

ne yazık ki 1. dünya savaşı sonrası, istanbul ve anadolu'nun işgalinde halifelik makamı tamamen ingiliz çıkarları için kullanılmış, iyice rezil kepaze edilmiştir.

aslında hilafet makamının emperyal amaçlara hizmet için kullanılması uzun zamandır olan bir şeydi.
örneğin abd işgaline direnen filipinli müslümanlar (sulu sultanlığı, moro müslümanları) abd'nin isteği ile halife 2. abdülhamid tarafından isyan etmemeleri için uyarılmıştı.
(bkz: abd ye karşı ayaklanan müslümanları uyaran halife)

yine çin'de çıkan boxer isyanı sonrası çin'deki müslümanların emperyalistlere karşı direniş göstermemesi için alman imparatorunun ricası ile 2. abdülhamid çin'deki müslümanlara nasihatte bulunması amacıyla çin'e bir nasihat heyeti göndermişti.
(bkz: abdülhamid in çin e gönderdiği nasihat heyeti)

bunlar gibi birkaç olay daha var.
ama en acısı 1. dünya savaşı yıllarında halife'nin cihat ilan etmesi ve buna karşılık arapların lideri isyancı hain şerif hüseyin'in de karşı cihat ilan etmesi ve daha fazla taraftar toplamasıdır.

uzatmayalım.
halifelik makamı işte bu şekilde içi boşaltılmış ve emperyalist devletlerin çıkarına göre hareket eden bir kurum haline dönmüştü...

işte işgal yıllarındaki osmanlı padişahı ve aynı zamanda halife olan vahdettin, halifelik makamını kendi bekası ve ingiliz çıkarları için kullanmaktan asla tereddüt etmemiş, "ingiliz ve yunan orduları halifenin ordusudur" fetvası yayınlanmıştır.

atatürk'ün ve tbmm'nin esasen "halifeliği kaldırmak" diye bir düşüncesi yoktu. lakin yukarıda da kısaca bahsettiğim üzre vahdettin'in ingiltere'ye sığınması ve ingilizlerin vahdettin'in halifelik makamından faydalanarak himayesi altındaki müslümanlara zulme devam etme planıdır.
işte mustafa kemal bunu görmüştür.

tabi türk kurtuluş savaşı ve türklerin kazandığı zafer en büyük takdir ve alkışları işte bu britanya sömürgesi olan müslüman milletlerden almıştı.
hepsi mustafa kemal'i kurtarıcı olarak görüyor, hepsi de türkler gibi zafer kazanmayı umut ediyorlardı. (özellikle hindistan müslümanları)

hindistan, britanya imparatorluğunun hayat damarıydı ve hindistan müslümanlarının atatürk'ü ve türk zaferini örnek alıp ingiliz hakimiyetine baş kaldırması ingilizlerin en büyük kabusuydu.

bu yüzden vahdettin'i "halife" sıfatıyla hindistan müslümanları'nın başına geçirmek istediler.

işte tam bu anda türkiye büyük millet meclisi osmanlı hanedanından abdülaziz han'ın oğlu abdülmecid efendi'yi 19 kasım 1922'de halife ilan etti.

bakınız, saltanat 1 kasım 1922'de kaldırıldı, vahdettin ise 17 kasım 1922'de türkiye'yi terk etti.

kurtuluş savaşı zaferimizin tescil edildiği 11 ekim 1922 mudanya mütarekesi ve akabinde 5 kasım 1922'de refet bele komutasındaki türk silahlı kuvvetleri'nin istanbul'a girişi ile ingilizler vahdettin'in halifelik makamını kullanmak, ukdelerine almak için planlara başladılar.

amaçları yukarıda da belirttiğim gibi vahdettin'i halife olarak hindistan'a yerleştirmek ve buradaki müslümanları kontrol altında tutmaktı.

saltanatın kaldırılması ve abdülmecid efendi'nin halife ilan edilmesi arasında geçen 19 günlük süre boyunca ingilizler bu planı uygulama çabasına giriştiler.
fakat abdülmecid efendi'nin halife ilan edilmesi bu planı bozmuş oldu.

britanya imparatorluğunda mudanya mütarekesi sonrası bu planlar yapılıyordu işte.
hatta bunun için hindistan bakanlığı, hindistan kral naipliğine mektup yazmış ve vahdettin'in hindistan'da halife olması için görüş almıştır.

hindistan kral naipliği'nin 10 kasım 1922'de ingiltere hindistan bakanlığına gönderdiği yanıt ise bunun mümkün olmadığını, hindistan müslümanlarının vahdettin'i istemediğini britanya hükümetine bildirmiştir.

söz konusu 10 kasım 1922 tarihli mektubun özeti şudur;

--spoiler--
"padişahın halifeliği dışında, kendisi hindistan’da pek az tanınmıştır ve türkiye’nin işgali sırasında, onun ingilizlerin aleti olduğundan kuşkulanılmaktadır. dolayısıyla, genel eğilime göre onun tahttan indirilmiş olması hindistan’da ilgisizlikle karşılanmıştır. mustafa kemal ise ülkesinin kurtarıcısı ve islam’ın şampiyonu olarak görülmektedir. ” (ida, fo 371/7913/e 12699: kral naibinden hindistan bakanlığı’na ivedi, özel ve gizli telgraf, 10.11.1922)
--spoiler--

ne demiş?
"mustafa kemal ülkesinin kurtarıcısı ve islam'ın şampiyonudur." demiş.

başka ne demiş?
"padişah ingilizlerin kuklasıdır onu ülkemizde istemiyoruz" demiş.

burada kullanılan "şampiyon" sıfatı, bir spor müsabakası şampiyonu değil, bir amaç uğruna bir ulusu, bir topluluğu temsil eden ve o topluluk için mücadele eden sembol isimdir...

işte bu şartlar altında önce abdülmecid efendi'nin halife ilan edilmesi ingilizlerin planlarını alt üst etmiş ve halifelik makamı üzerinden müslümanlara zulüm edilmesinin önüne geçilmiştir.

bundan sonra abdülmecid efendi ve halifelik makamı, her şeyin üzerinde olan tbmm'nin kudreti altında olmuş ve daha sonra 16 ay sonra türkiye cumhuriyetindeki iki başlılığı kaldırmak ve cumhuriyet değerlerine daha sıkı bağlanmak için halifelik makamı kaldırılmıştır...

yani, halifeliğin kaldırılmasını isteyen ingilizler değildir, bilakis ingilizler halifelik makamını sömürgesi altındaki müslümanları ezmek için kendi uhdelerinde devam etmesini istemiş, lakin mustafa kemal atatürk bu kirli oyuna mani olmuştur...

halifelik makamı ingilizler için o kadar önemliydi ki, halifeliğin kaldırılmasından 13 yıl sonra 1937'de dahi halifelik ingilizlerin gündemindeydi.

belge;
https://www.academia.edu/...ER_ABOLITION_OF_CALIPHATE

ek olarak:
fransız belgelerinde halifeliğin kaldırılması;
https://www.academia.edu/...LAFET%C4%B0N_KALDIRILMASI

özetle...
vahdettin kendi iradesiyle değil, ingilizlerin vaatleri ile ingiliz gemisine binerek kaçmış. türkiye dışında, hindistan'da sultanlığının ve halifeliğinin devam edeceğini düşünmüştür.
yani ülkesi kurtarılmış, kurtarılmamış, umurunda değildir vahdettin'in.
onun tek düşüncesi koltuğudur, tahtıdır, makamıdır.
istanbul'da olmuş, hindistan'da olmuş, ingiliz kuklası olmuş fark etmez...

#tarih
Biliyorsunuz o dönemde ingiltere gemicilik ve tersanecilikte çok ileri olduğu için en hızlı bunların vapurları ile kaçılabilir memleketten arkasında bişey aramayın canım artık..
Kaçmadı ülkeyi terketmek zorunda kaldı. Asla vatan haini değildir gidin bi araştırın..
Samsun’a çıkacak geminin o olduğunu söylediler ve padişaha komplo kurup ingiliz gemisinde hapis ettiler, her ne kadar savaşsa da tek başına daha fazla direnemedi ve ingiltere’ye kılıç zoruyla götürüldü.
Asla vatan haini değildir evet. Mesela mustafa kemal için idam fermanı çıkartan kendisi değil şahincibaşıdır.
güncel Önemli Başlıklar