bugün

siyasal islamcı, nurcu, fetöcü, göt kılı, gavsçı kişilerin ezberini bozacak yaşamdır.

evet, 36 osmanlı padişahı içerisinde en basiretsizi ve en faydasızı olan ve bu makama hiç layık olmayan tek şahıs olan vahdettin'i "kahraman" addeden ve hatta utanmadan "kurtuluş savaşını vahdettin'in başlattığına" iman edenlerin biraz ezberini bozmak istiyorum şu gece vakti.

vahdettin hakkında nasıl propaganda yapıyorlar bu arkadaşlar?

vahdettin sürgün edildi, yoksulluk içinde sürgün hayatı yaşadı, yoksulluk içinde vefat etti, hatta tabutuna haciz konuldu vesaire vesaire.

ama hepsi üfürükten teyyare, selam söyle o yare...

birincisi,
vahdettin sürgüne gönderilmedi. kendisi kaçtı, hatta topukladı.
zira vahdettin hakkında çıkarılmış bir sürgün kararı yok, bir sürgün belgesi yok.
(bkz: vahdettin hakkında çıkan sürgün kararı)

vahdettin gayet de kendi istek ve arzusuyla ingilizlerden siyasi sığınma talep etmiş, ingilizler de bu talebi (vahdettin'in halifelik sıfatını kullanmak için) kabul etmiş ve onu istanbul'dan alıp götürmüşlerdir.

esasen ingilizler vahdettin'i hindistan'a götürmek istiyorlar, hint müslümanlarının britanya ile olan bağlarını güçlendirmek için hilafet makamını kullanmak istiyorlardı.

lakin ingilizlerin bu düşüncesi ters tepti.
zira hindistan müslümanları, vahdettin'in hindistan'a getirilmesini reddetti. hatta britanya hindistan bakanlığına şöyle bir mektup yazıldı;
(bkz: ülkemizde ingiliz ajanı padişah istemiyoruz/#38102858)

işte ingilizlerin bu planı ters tepip, vahdettin de elde kalınca ingilizler vahdettin'i malta'ya atıp kaçtılar.
garibim vahdettin de ağzına çalınmış bir parmak ingiliz balıyla mısır'a, hindistan'a sultan olma umuduyla bekledi durdu.
tabi beklerken umutlar tükendi.
vahdettin ingilizlerden bir fayda gelmeyeceğini anlayınca çareyi amerikan başkanına mektup yazmakta buldu.
(bkz: vahdeddin in amerikan başkanına yazdığı mektup)

bu mektupta vahdettin yardım edilmesi halinde sahip olduğu padişahlık ve hilafet makamlarını tekrar geri alabileceğinden bahsetmiş ve amerika'nın çıkarlarına hizmet edeceğini deklare etmiş.

tabi bu arada vahdettin bu mektubu italya'dan yazıyor.
yani, malta'dan italya'ya geçmiş.
peki italya'da nerede yaşıyor?
san remo'da...

bak bu san remo'daki yaşantı zurna'nın zırt dediği yer.
fakir, yoksul, sefil vahdettin, italya'nın gözde tatil beldesi san remo'da şu evde yaşıyor;
görsel

ne kadar da fakir ve harap bir ev değil mi?
bahçesi de var;
görsel

insanın bu sefil ve yoksul şartları görünce içi parçalanıyor.
şahsen benim parçalanıyor yani, sizi bilmiyorum.

neyse, nerede kalmıştık?
hah, vahdettin amerikan başkanına mektup yazmıştı evet.
peki abd bu mektuba ne cevap vermişti?

bakınız vahdettin abd başkanına bu mektubu 13 mart 1923 tarihinde yazmış.
peki abd başkanı ne cevap vermiş?
vermemiş.
sallamamış, iplememiş.

evet, abd başkanı cevap vermemiş ama o cevabı bir şekilde verdirmiş.
kime verdirmiş?
vahdettin'in yazdığı bu mektuptan 11 gün sonra yayımlanan time dergisine verdirmiş.
görsel

abd'nin vahdettin'e verdiği cevap gayet açık ve net.
resmen; "sen kimsin la yapraam" demiş vahdettin'e.

neyse, vahdettin abd'den de umduğunu bulamayınca, şansını bir de fransa'da denemek istemiş.
13 mart 1924 tarihinde fransa cumhurbaşkanı millerand'a bir mektup yazmış.
(bkz: vahdettin in millerand a yazdığı mektup)

üstelik bu mektubun bir kopyasını da britanya kralı'na da göndermiş.
amma ve lakin fransa henüz 5 ay önce kurulmuş türkiye cumhuriyeti'ni ilk tanıyan, hatta türkiye cumhuriyeti kurulmadan evvel, tbmm hükümeti ile ilk anlaşmayı yapan (bkz: ankara antlaşması)
ülkeydi.
ve türkiye'ye karşı böyle hasmane bir tutuma girmemesi gerektiğini sütçü imam'dan, kara yılan'dan, şehit kamil'den öğrenmiş, fransız devlet hafızasına kazımışlardı.

işte vahdettin'in yaptığı bu tüm girişimlerden aldığı yanıtlar hep olumsuz olmuştu.
çünkü vaktiyle türkiye üzerinde işgal girişiminde bulunanların hepsi artık "geldikleri gibi gideceklerini" çok iyi anlamışlardı...

neyse, san remo'da hayat güzeldi.
ama girişimler sonuçsuz kalmıştı.

bu arada halifelik de kaldırılmış, son halife abdülmecid efendi de türk vatanından sürgün edilmişti.

vahdettin san remo'da yaşıyor, abdülmecid efendi ise fransa'nın nice kentinde yaşıyordu.
bilenler bilir.
nice ile san remo birbirine çok yakın mesafededir. sadece 55 km.
görsel

işte biri nice'de, biri san remo'da yaşarken iki hanedan üyesinin aralarına nifak girdi.
zira abdülmecid efendi "son halife" olması sebebiyle kendisini hanedanın doğal reisi olarak görüyor, hanedan tuğralı belgeler dağıtıyor, hanedan üyelerini cezalandırıyor, onların nikahlarını falan kıyıyordu.
işin gerçeği yurtdışındaki hanedan üyeleri de abdülmecid efendi'yi "reis" olarak görüyor, hiç biri vahdettin'i iplemiyordu.

tabi bu yaşatı sürerken hanedan üyelerinin yurtdışındaki yaşamları için hatırı sayılır bir kaynak gerekiyordu.
işte bu kaynak da ırak petrollerinde osmanlı hanedanının sahip olduğu hisselerdi.
abdülmecid efendi bu petrol gelirlerinden hanedana düşen payı alabilmek için mahkemeye başvurdu, fakat mahkeme bu payı alabilmesi için vahdettin'in de vekalet vermesi gerektiğini belirtti.
abdülmecid efendi vahdettin'den vekalet vermesini isteyip, vahdettin de vekalet vermeyince, iki hanedan üyesinin arası açıldı ve ölene kadar küs kaldılar.
bu arada ırak petrollerinden de 5 kuruş pay alamadılar ne yazık ki.
bu küslük öyle bir küslüktü ki, vahdettin öldüğünde san remo'dan şam'a getirilip defnedilmişti.
abdülmecid efendi de ölmeden evvel, "beni vahdeddin in yanına gömmeyin" şeklinde vasiyet vermiş, medine'ye defnedilmişti...

işte vahdettin'in yurtdışında yaptıkları.
eksiği var fazlası yok.

biraz uzun oldu, kusura bakmayacaksınız artık.
hayırlı saltanatlar...
vahdettin ve son halife azılı vatan hainleridir, bunlara atam diyenler ise geri zekalıdır.
edit: memeler güzelmiş.
Şahsen benim çok ilgimi çekti. Onlar ne beya öyle.
devrin olaylarını açık şekilde anlatan bir yazı.
acınası bir sultanın bu son dönemlerdeki dramatik yaşantısını ibretle okudum, ve cumhuriyet' e, atatürk' e ne kadar bağlı kalmamız gerektiğini bir kez daha anladım.