bugün

hatırlanmamak, akla gelmemek, telefon defterlerinden, msn listelerinden silinmek, vefasız insanların vefasızlık ettiği durum.
aslında olmayan bi durum. unutulmak yoktur da vefasızlıktan aranmamak ya da unutmaya çalışmak vardır.bunun hissettirilişinde insanın kaldığı hali açıklayan kelime.
Acıdır. Sezen aksu nun Beni unutma parcasında cok derinden anlatılan duygu.
hayatta en çok hüzün veren olaylardan birisidir. en çok güvendiğiniz arkadaşınız, sevgiliniz, hatta bazen aileniz bile unutabilir sizi. gerçekten zor bir durumdur. telefona bakakalırsınız biri sizi arasın diye. unutulduğunuzu anladığınızda aslında çoktan dünyada yapayalnız kalmışsınızdır. bazen geceleri çıkıp sokakta tek başınıza yürür, geçen zamanları düşünürsünüz. eski arkadaşlıkları, eski dostlukları... unutulmak zordur, zor olan acıdır...
hayatta yaşanabilecek en kötü şeylerden biri.. unutulmak insana derin bir acı verir ki bu acı hiç dinmez ..keşke tanrı unutmayı ve unutulmayı ortadan kaldırsaydı .. ama kaldırsaydı acıları da unutup yaşama dönemezdik bu dünyada herşeyin bir nedeni vardır unutulmanın bile ..
günün birinde size bence simdi sen de herkes gibisin dizesini söyledikten sonra ugrayacağiniz akibet.
en çok doğum gününde koyar.hele de en yakın arkadaşlar tarafından unutulduysan...
unutulmak bazı insanların su dunyadaki en buyuk korkularından biridir bazılarımız için belki en buyugu.
sonsuza kadar hatırlanmak pek buyuk bir olasılık degıldır belki ama herkezin hatırlamak istedigi insanlar vardır elbette. belki eski bir dost, belki yazlıkta tanıstıgın 3-5 arkadas ve o guzel gunler, belki ellerinden ucup gitmis olan sevgili, unutulmak zordur istenmez ve dusuncesi bile korkutur.
mezarınıza son toprağın da atılması demektir. sonrası zifiri karanlık..

hayır korkmayın; bedeniniz hala sağlam. çünkü tahmin ettiğinizin aksine sizi daha hayattayken gömdüler. unutuldunuz; artık sadece birkaç belli belirsiz anıdan ibaretsiniz onlar için. dünya hiç bu kadar dar olmamıştı değil mi? hep akıllarda kalacağınızı, yıllar boyu yaşatılacağınızı düşündünüz oysa. evet siz o mutlu yalnızlardan değilsiniz; bitap düşmüş silik yalnızlardansınız.

şimdi, adınızın bir defa bile anılmayacağı sonsuz bir gelecek bekliyor sizi. onların akıllarına gelmek için yalvarsanız da yakarsanız da siz koca bir hiçsiniz şu andan itibaren. peki hakediyor musunuz sizce unutulmayı? ne yaptınız ya da yapmadınız da unutulmaya mahkum oldunuz?

muhtemelen siz fazla fedakar biriydiniz. kendinizden ödün bile vererek o'nun iyi hissetmesiniz sağladınız. yeri geldi onun yerine bile ağladınız. siz iyi biriydiniz; unutulmayı kesinlikle haketmediniz. ama acı bir şekilde size bu layık görüldü. fedakarlıklarınızın ve iyiliklerinizin cezasını çekiyorsunuz.

oysa kötü biri olmak vardı değil mi? lanet edilerek olsa bile anılmayı garanti altına alabilirdiniz hiç olmazsa. yine de üzülmeyin; sizi birileri her zaman anıyor ve düşünüyor. fakat o birilerinin nerede oldukları daima meçhul. yine de siz onların varlığına inanın; zaten hayatta kalmanızı sağlayan son umut da bu değil mi?

edit: imla.
güneşin doğup batması kadar gerçektir... unuttuğumuz onlarca insan varken unutulmaktan korkmak ise hepimizin yaşadığı garip bir çelişkidir...

unutulmamak için yanlış bir çağ da yaşıyor olsak da, yüzyıllar sonra bile hatırlanmak için bi'şeyler yapmanın bir yolu vardır...

ve bazen çaresizce gidenlerin sözlerine inanırız... "seni asla unutmayacağım..." insan oğlunun en büyük yalanlarından birisidir... hepimiz kalıcı bi'şeyler yapmadığımız sürece unutulmaya mahkumuz...

--spoiler--
hadi unut beni, hatırlamanı gerektirecek kadar değerli bir iş yapmadım...
--spoiler--
eğer unutan kişi,kayda değer biri değil ise çok da önemli olamayan konu.ama olay çok önem verdiğiniz biri tarafından gerçekleştirildiyse "ben ne yaptım da böyle oldu" diye düşündürecek durum.
en umursamaz insanin bile canini sikandir. dahasi, unutan en umursanmayan insan olsa da, unutulmak gene can yakar.
hele bir de senin en "kiymetlim" dedigin, basinin taci yaptigin insanlar seni unutuyorsa iste o zaman bu durum daha da can sikici bir hal alir. kendini aptal gibi hissedersin. "vay be.. ben buna mi bu kadar deger vermisim, ne kadar aptalmisim" diye kendi kendine kizarsin.

en buyuk kaziklari atanlar cok deger verdiklerin olur zaten. sen tepene cikartirsin ellerinle, o ise kafanda tepinmek ister bir sure sonra. hevesini alinca da iner gider, kendi kendine. sen de gidisini izlemekle yetinirsin, cunku elinden baska bir sey gelmez. velhasilkelam, kotudur kotu.
hayatta alabileceğimiz en büyük ceza...
insanın ruh halini en çok etkileyen, zamanın bile anlamsız kaldığı duygudur.
hatırlanıyorsun sanılmaktan daha iyi bir durumdur. en azından bilirsin.
hatırlanmamak, defterden silinmek.
hepimiz zaman zaman bize değer veren kişilere yanlışlar yapmışızdır ve vefasızca da unutup gitmişizdir. açıkçası çokta aklımıza gelmemiştir onun ne durumda olduğu taki ,bu durum bizim başımıza gelene kadar..
unutulmak, onur kırıcıdır, ezer insanı hatta kendine güven kaybıdır, acıdır, acıtır insanı. bazı şeylerin anlaşılması için illede başa gelmesi gerektiği gibi bunuda anlamak için illede yaşamamız gerekir anlatılmakla olmaz kimse bu ezici hissi tahayyül edemez.
unutulmak beraberinde bazı düşünceleride yanında getirir mesela anne özlemi gibi..
sezen aksunun o mükemmel şarkısı gibi..

kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer
her gece
yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna
olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık
her şeye
anneni daha sık anımsıyorsan hâttâ anlıyorsan
kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış
kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan
içindeki çocuğa sarıl sana insanı anlatır
normal şartlar altında ilk unutulmak liseden mezun olduktan sonraki yaşadığın ilk senelerdir.gerçekten, gerçek dostlarının kim olduğunu sana acıda olsa hatırlatan şeydir unutulmak.
belki daha erken, belki daha geç, 50 yıl sonra sizi kimsenin hatırlamamsıdır. kitap yazmışsanız, adınızın anılmasının son bulması biraz daha geç gerçekleşebilir.
bunun anlamı nedir? yokluk, hiçlik hissini hatırlatması. bir de, sevdiklerinizle daha çok zaman ayırmanız gerektiğini hatırlatması. ya da yapmak istediklerinizi yapmanız gerekiyor, yakında arkanızdan 4 gün ağlanır, daha sonra da zihinlerde yaşama olasılığınız var. ondan sonra da millattan önce 43. yıldaki atanız gibi asla hatırlanmazsınız. bu kadar uzağa gitmeye gerek yok, 1850'deki atalarınızın şu anki haline dönersiniz.
bir kenarda kalıp hatırlanmayı beklemektir.
unutulmak
eskimeyen bir hikayeydi...
sevdiğin, sevildiğin yerden ve kişilerden uzaklaşışların ya da kendinin göremediği değişikliklere uğramanla, geri döndüğünde yüreklerde aynı coşkuyu yakalayamamaktır unutulmak. aynı sevinci gözlerde seçememek, ve artık kimsenin adını anmadığını, özlemini paylaşmadığını görmektir.
kendini sorguya çekiş sürecine iter bun da insanı. geceler ve sabahlar; doğru cevapları bulana kadar sıkışmış, zor atan bir kalbin ağrılı çırpınışlarıyla uyunamayan bir yaşantıya iter onu...
kalp atışları, göğsü zorladıkça atış kuvetlenir, sertleştikçe soğuk terler boşalır vücuttan sızarcasına.
her şey o adın anılırkenki güzelliğine, özlenirkenki şenliğine nasıl dönebilir, bunun stresi çekilir günlerce akıllarda. ve samimi olmayan davranışlara iter bu da, rol yapmaya iter kişiyi ilgi çekebilmek uğruna. aslında hüngür hüngür ağlıyor olan gözlerin üzerine perdeyi başarıyla çekip çekemediğini bilememenin stresiyle ruhunu heba eder kendini hatırlatabilmek uğruna.
bazen bu samimiyetten uzak uğraşlar, gözlerin söyledikleri doğruları tam anlamıyla kapatarak karşı taraftakileri etkilemeyi başarırken; bazen de gelen her başarısızlıkla daha büyük çöküntülerin altına iter çaresiz kişiyi.
ve en baştan başlayacak kadar gücü olmayan o eskiden sevilen adam, yorgunlukla devam eden her samimiyetsizliğinde, her geçen gün daha büyük neşelerini ayırır kalbinden.
hiçbir şeyin eskisi kadar ballı olmadığı o her bir dakika, anılan bir büyüğün, nasıl da çamurun dibine girebileceğini döker zihindeki romanın sayfalarına.
bazen unutulan soytarılar, bazen de unutan hayırsızlar olurlar, bu olaydaki suçlular da...
doğum günü, bayram seyran gibi toplu kutlamalarda en beklediğinden ses çıkmaması durumunda şahsın düştüğü durum, hal.
en zor çıkmazlara götüren,hep 'şimdi ne olacak'dedirten,geçmişin sorgusuyla seni başbaşa bırakan,başbaşa bıraktığı gibi belkide alay eden,uzun süredir akmayan gözyaşlarını tek bir kelimede sular gibi akıtan,hayatta her insanın korktuğu,en acımasız bir o kadarda umursamaz haldir.
düşünüp eskiye baktığında hep aynı şeyi görürken,seni 'suç bende mi'diye düşündürmeye sebeb edendir unutulmak.ardından yalnızlığın geldiği,seni insanlardan hatta yaşamdan soğutan en kırık en çaresiz hissettirendir.yalnızlıkla göğüs gerebilme düşüncesi güçlü olduğun anlamına gelsede uygulamaya geçtiğinde günlerini dolu gözlerle,herşeyden bıkkın geçirmene sebeb olan yeğane şeydir.
şen kahkahalar,önünde başka insanlar tarafından atılırken buruk halde onlara bakmaktan kendini alamazsın,belki kıskanır,'neydi beni yalnız,onları ise neşeli yapıcak hal'dersin.belkide o an suçu kendine atarsın.unutulmak kimsenin suçu değildirki aslında...
çalmayan telefon,boş e mail kutusu o kadar acıtabilirmi canını normalde mümkün değil ama unutulduğunu bildiğin,farkettiğin anda herşey biter herşey unutulmanın eseridir çünkü.tecrübe kazanmak,atılan kazıkları saymak,intikam alacağın günleri beklemek hepsi hepsi saçma.hiçbir intikam sonrası yüzüne gelen gülüş,yalnızken döktüğün gözyaşlarının karşılığı değil çünkü...
karşılıklı olsa hep denilesidir.o zaman hiç problem çıkmaz.biri unutup diğeri unutmazsa vay halinize. ama zamanla herşey unutulur mu? bu soruyuda akla getirir.
(bkz: burdayim/#4051534)