bugün

Türkiye'de olmayan şey.

ırka yönelik bir devletimiz var. Tarih derslerinde orta asya'ya kadar gidiyoruz.
meşruiyetini bir ulusun belli bir coğrafi sınır içindeki egemenliğinden alan devlet şeklidir.
Neo-liboş ve küreselci düzenin en büyük düşmanı olan devlet tipidir.

Günümüzde en yaygın devlet tipi olan ulus-devlet modeli, ortaçağın sonunda -özellikle milli monarşilerin ortaya çıkmaya başlamasıyla- görülen bir devlet örgütlenmesidir. Bu örgütlenme modeli, günümüz anlamındaki yapısını XIX. yüzyılda kazanmıştır. XX. yüzyılın özellikle ikinci yarısındaki sömürge uluslarının bağımsızlıklarını kazanmalarıyla yaygınlaşan ulus-devlet organizasyonu, günümüzde siyasal anlamda üzerinde en çok tartışılan olgulardan biri olarak dikkat çekmektedir.

Ulus-devlet olgusu, XIX. yüzyılda özgürlük ve kurtuluş hareketlerine katkıda bulunmuş bir model olarak değerlendirilen bir konumda bulunmuştur. Bu dönemde ulus-devlet, esas olarak Fransız devriminden miras alınan demokratik ve evrensel değerlere ayrılmaz olarak bağlı, ilerici bir olgu idi. Ulus-devlet, yüzyıllardır savaşlarla sarsılmış ve artık bu savaşların sebeplerini oluşturan imparatorlukların ve kişi keyfiyetine dayanan tek kişi otoritelerinin etkileri altında yaşayan ulusların ekonomik ve sosyal bazlarda ortaya çıkan sıkıntıları aşmak ve yüzyıllardır süren ulusların içine düşmüş olduğu karmaşalardan kurtulabilmeleri için gösterdikleri yoğun isteğe cevap olmuştur. Bu olgu, ulusların üyeleri arasında bir topluluk duygusunun yeniden yaratılabilmesi rüyası ve yeni bir idealizmin aşılanması, yaşamın ayartıcı bir seçenek olarak görünen tüm yönlerini kapsama yeteneği olan yeni bir ideolojinin merkezine oturtmuştur. Ulus-devlet, her şeyden önce yüzyıllardır “kimin ve neyin olduklarını” bilmeden yaşayan milyonlarca insana anlamlı bir aidiyet duygusu sağlayan ulusçu bir hareket olmuştur. Ulus-devlet yeni yeni filizlenmeye başladığı Fransız devrimi ile birlikte, ulusal topluluğu, kendi organik yapısı ile yaşamının doğayla benzeşen bir varlığı olarak kullanma yoluna gidilmiştir. Günümüzde bu görünümünde bazı değişimler gösterdiği kabul edilmekle birlikte yine de devlet modelleri içerisindeki en güçlü siyasal yapı olduğu kabul edilmektedir.

Sonradan bir ulus ve devlet olacak ulusların yüzyıllarca süren belirsizliklerinden sonra göreli erken gelişimleri, bir rastlantı olmanın ötesinde, dünyada yaşanan idari, iktisadi ve kültürel alanda birbirini izleyen süreçlerle örtüştüğü görülmüştür. Burada devletin asıl özne olduğu da yadsınamaz bir gerçeklik olarak kabul edilmelidir. Devlet, bu süreçte idari, vergi ve askere alma faaliyetleri ile hükümranlık alanı içerisindeki nüfusa, ortak bir kimlik duygusu sağlamakla birlikte, “yurttaşlık sadakati” denilen olgunun da gelişmesini sağlamıştır. Bu durum, XVIII. yüzyıldan önce de var olan ancak adı konmamış, “ulusal egemenlik” anlayışının yerleşmesinde de önemli bir etkeni ifade etmektedir.

Ulus-devlet, sınırları belirlenmiş bir toprak parçası üzerinde yasal güç kullanma hakkına sahip ve yönetimi altındaki halkı türdeşleştirerek, ortak kültür, simgeler, değerler yaratarak, gelenekler ile köken mitlerini canlandırarak, birleştirmeyi amaçlayan bir tür devletin oluşumuyla tanımlanan ve günümüze şekil veren modern bir olgudur. Ulus ile ulus devletin, çoğu zaman olduğu gibi, çakışması durumunda aralarındaki temel farkın bir ulusun üyelerinin bir topluluk oluşturma bilinci göstermeleri ile birlikte, ulus-devletin bir ulus yaratımında veya ulusların kendi farkına varmaları için çalışması ve bir topluluk duygusu geliştirme çabası olduğu söylenebilir. Ulusun ortak bir kültürü, değerleri ve simgeleri varken, ulus-devlet bunları pekiştirme ve “vatana bağlılık” gibi bir amaç gütmüştür. Bu bilincin siyasi olarak oluşmasında Avrupa’nın 1815 Viyana Kongresi sonucu ortaya çıkan haritanın uzun bir zaman dilimi sürecinde bozulmaması da önemli bir faktör olarak görülmektedir.

Ulus-devlet, özellikle XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, küresel ölçekte yaygınlığa ulaşmış bir siyasi yapılanma modeli olmuştur. Günümüzde, Birleşmiş Milletler Örgütü’ne üye devletlerin hemen tamamı ulus-devlet modeline göre ve ulus-devlet kurgusu esas alınarak yapılanmıştır. Bunun yanında, gerek geçmişte, gerekse günümüzde siyasi bağımsızlık elde etme amacıyla hareket eden birçok ulusçu akım da bir ulus-devlet kurma hedefine yönelmiştir. Bu nedenle, her genellemenin kaçınılmaz olarak içereceği yanılma payından çekinmeksizin, XVIII. yüzyılın sonlarından günümüze kadar, oluşturulması için mücadele verilen siyasi örgütlenme modeli ulus-devlet olmuştur denilebilir.
ben şimdi ne okudum?

donuz vere vere ak sayfa görmekten bıktım, ama n'apıcağım peki?
Fransa, Almanya, Britanya, ABD, Kanada dışındaki ülkelerin hepsi ulus devlettir zaten. Ulus devletler çökmüyor tam aksine çoklu-kültür multi-cultural devletler çöküyor. Gerçekleri hazmedecek kadar onurlu olan herkes biliyor ki Türkiye kürtler ve suriyeliler yüzünden gelişemiyor.
Ulus devletler çöküyormuş, dünyada milliyetçilik artmış her millet bir diğeriyle anlaşamaz olmuş herifin söylediğine bak. Yıllardır kürtlerle yaşıyorsun ya bok beyinli Türkiye tek bir ulusun yaşadığı bir ülke mi ?
küreselci neoliberal düzenin en büyük düşmanı.
(bkz: üniter devlet)
işin özü asimile olmaktır, üst kimlik alt kimlik olarak ikiye ayrırırlar, etnik kimlik alt kimliktir önemsizdir, üst kimlik herkes türktür önemli olan budur.
türkiye için en iyi sistemdir, atamız ne demiş ne mutlu türküm diyene demiş, şimdi biri ben türküm biri ben kürdüm biri ben arabım, biri ben lazım dese, biri ben arnavutum dese, sonra anadilde eğitim zırvası falan dese bu ülkede birlik kalmaz, onun için ya sev ya terket diyoruz.
belli coğrafi sınırlar içindeki toplulukların, her biri küçük bir devletçik olan kabilelerden, krallıklardan merkezi bir ikidara geçerek güçlü bir devlet ve toplum olmak için zorunlu birlikteliğinin diğer adı. italya ve almanya'nin birliklerini sağladıktan sonra nasıl hızlı bir şekilde gelişip güçlendikleri tarihten verilecek iki örnektir.

marksist açıdan, ulus devletin ulusal burjuvazinin kendi pazarını oluşturmak ve yönetme gereksiniminden doğduğu söylenmiştir. ancak, bu tanım, çin gibi marksist ulus devletlerin doğuşunu öngörmediği için yetersiz kalmıştır.

çağımızda ulus devlet, emperyalizmin hedefinde olan bir kavramdır. emperyalizm, dini esaslara dayalı, kabileler, aşiretler birliği zayıf devletler gibi kendisine direnemeyen, satın alınması kolay yerel yöneticiler üreten rejimlerin varlığını tercih eder. amaçlarına aykırı gördüğü ulus devletler emperyalizm için tehdittir.

coğrafyamızda 1990 yıllarının başından itibaren başlayan bop projesi bu amaca hizmet etmektedir. yerel işbirlikçiler olmazsa, bu proje uygulanamazdı. bop eşbaşkanı olduğunu övünerek itiraf edenlerin neye hizmet ettikleri çok açık bir gerçek.
atatürk ün tek hatasıdır ulus devlet politikası, türk ün türkten başka dostu yoktur.
toplumsal gelişme evrelerinden biri olarak kabul edilir. ama bilimsel anlamda terimler hep avrupa merkezli olunca, batı-doğu farkını, hatta batı avrupa-orta ve doğu avrupa farkını işin içine katmayınca bizim gibi batı'ya dönük doğu toplumunda işler karışıyor.

bir de bunun nereye evrildiği var tabii. fakat sosyalizm dahi olacaksa temelini sağlamlaştırmak gerekir. emeklemeden yürünmez sonuçta. ama buralarda esas sorun, ülkenin kimi yerinde 21.yüzyılın yaşanması, kimilerinin 16.yy.da kalmasıdır. o yüzden ortalama alınıp 19.yy. osmanlıcıları başa geçti galiba.

yine de belirtmek lazım, etnisite ve ulus kavramları sık sık karıştırıldığı için, (hatta ulus ve millet bile aynı değildir aslında) ulus-devlet ile ulusal devlet de karıştırılıyor.

ULUSAL DEVLET : Belirli sınırlar içerisinde biraraya gelmiş toplumun meşruiyetini ‘ulusal egemenlik’ iradesine dayandıran yurttaşlık sistemi ile çalışan, demokratik öğeleri içselleştirmiş kurumsal siyasi yapıdır.

ULUS DEVLET : Belirli sınırlar içerisinde baskın etno – dini iradenin politikalarıyla bir araya getirilmiş (kapitalist ekonomi ve milliyetçi ideolojinin çakıştığı alanda) ve meşruiyetini yarattığı tektipleştirilmiş ‘ulusun egemenliği’ iradesine dayandıran kurumsallaşmış etno-sentrik baskıcı güç tekelidir.*
yani anlayacağınız, türkiye kuruluş felsefesi itibariyle ulusal devlettir, yeni türkiye ise ulus devlet olma yolunda hızla ilerlemektedir.

* kaynak : http://akademikperspektif...lus-devlet-ulusal-devlet/

(not: pkk'ya atfettiğimiz kürt tabanlı bölücülük yahut kürt hareketi, isyandan çok tarihsel olarak terörle iç içe geldiği için, halihazırda türk milletinin yarı-homojen yapısının içinden koptuğu/kopmaya çalıştığı için, ulus-devlet yahut ulusal devlet mücadelesi sayılmaz, yapaydır. hutu-tutsi çatışması gibi.)
yazarların filazof edasıyla tanımlamaya çalıştığı ama batırdığı kavramdır.

ulan komedi gibi. fransız ihtilaliyle çıkmış yok kapitalizm.

milattan önce bile varolan (o zamandaki ulus anlayışı biraz daha farklıydı)** ve fransız ihtilaliyle adı konmuş kavramdır.

bu aklı evveller herkes kendine 'insan' diyordu sonra fransız ihtilali oldu şimşekler çaktı herkes kendine 'türk, alman, japon' demeye başladı falan da sanar gerçi.

boşver azizim gidin kitap okuyun burada saçma şeylerle kafanızı doldurmaktan yeğdir.
bölücü kürt faşistlerinin toplanıp ağladıkları başlıktır. bizi özgürleştir dedikleri usa sanki ırksal federe bir devlet.
Fransiz devrimiyle ortaya cikan kavramdir. Feodal yonetimden kapitalizme gecis surecini ifade eder. Ezberletilen tanim olarak, belirli sınırlar içerisinde baskın etno – dini iradenin politikalarıyla bir araya getirilmiş ve meşruiyetini yarattığı tektipleştirilmiş ‘ulusun egemenliği’ iradesine dayandıran kurumsallaşmış etno-sentrik baskıcı güç tekelidir. Ayrica (bkz: etnosentrizm).
türk ırkının avcı-toplayıcı iken bile kurduğu devlet türüdür.

kapitalizm çok yaygındı aralarında.evet.*
kapitalizmin yükselişiyle birlikte ortaya çıkmış devlet şekillerinden birisidir.
bizim gibi ortadoğu ülkelerinde,o ülkenin halkları için çimento işlevi görür.olmazsa ırak,suriye gibi kendi içinde maazallah çatışan bi ülke olurduk.her ne kadar bazıları ırkçılık olarak nitelese de asla değildir.

Not:türkiye cumhuriyetini oluşturan türkiye halklarına türk ulusu denir...mustafa kemal atatürk.
devletin ulusları bir semsiye gibi birleştirdigi devlet biçimi. turkiye bir ulus devlet değil, devlet ulustur. uluslar devleti degil, devlet bir ulusu olusturmaya calismaktadir.
http://www.21yyte.org/ara...mizin-altindan-kayiyor-mu
ulus moğolcadan ithal ettiğimiz bir kelimedir. türk tarihinde ulus diye bir kavram yoktur. Ulus devlet olayında göz önünde bulundurulan bir sanal toplum var, öyle bir toplum yok aslında. Gerçek olmadığı şuradan belli, bizim bir tip bütünlüğümüz yok. Sokağa çıktığımızda binlerce çeşit tip bulunur Türk adı altında.
görsel
dünyanın yönetimini elinde bulunduran global sermayedarların ilk olarak Fransız ihtilali ile ortaya attığı milliyetçilik akımının evrimi neticesinde ortaya çıkan ve birinci cihan harbi sonunda küresel anlamda sistemleşen devlet modeli.

imparatorlukların küçük parçalara bölünmesi ve güçsüz yapılar halinde, muktedir olmayan veya o kabiliyete mazhar olamayan sistemler ile yönetim modeli ortaya koyulmuş ve böylece sermayedarlar devletler içerisinde daha etkin bir role bürünmüştür. En basit görüntüsü bu iken bir sistemden bahsettiğimiz ve bunun binlerce vechesi olduğunu da unutmamak gerekir. Tanımımız ise çerezlik niyetine...

Diğer yandan günümüzde devlet niteliği taşıyamayacak yapıların bile devlet statüsü kazanması sonucunda ulus devletlerden kurulu sistem büyük bir çıkmaza girmiştir. Bu açmazdan kurtulmanın yolu ise bize "tarih tekerrürden ibarettir" düsturunu hatırlatmalıdır.
içinde "din" gibi bağlayıcı bir unsur olmadıkça asla başarılı olamayacak ütopya.
içinde "din" gibi bağlayıcı bir unsur olmadıkça asla başarılı olamayacak ütopya.
güncel Önemli Başlıklar