bugün

The turkish composite bow.

1850'lerde belden kırmalı tüfek bulus edilene dek yeryüzündeki en uzun menzilli piyade silahi idi.

Gecenin üçünde aklıma tek bu geliyor, sonuçta ben ne aşagiinsan gibi gerizekaliyim, ne de tembel bir ergenim.
uludağsözlük. kıskanıyorlar.
Medeniyet demek matematik demektir. O halde buyrun burdan yakın sayın türkleri medeniyetsiz gören medeniler;

--spoiler--

Uluğ bey

Türk matematikçilerinden birisi olan Uluğ Bey, Timur'un erkek torunlarından hükümdar olanlardan birinin oğludur. Asıl adı Mehmet'tir. Fakat o, daha çok Uluğ Bey adı ile ünlü olmuştur. 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Timur'un öldüğü sıralarda Uluğ Bey Semerkant'ta bulunuyordu. Semerkant ve Maveraünnehir, Mirza Halil Sultan'ın saldırısı ve işgali üzerine babasının yanına gitmek zorunda kalmıştır. Babası buraları yeniden yönetimine alarak on altı yaşında olan Uluğ Bey'e yönetimini bırakmıştır. Uluğ Bey, bu tarihten sonra, hem hükümeti yönetmiş ve hem de öğrenimine devam etmiştir.

Uluğ Bey, bilgin ve olgun bir padişahtı. Boş zamanını kitap okumak ve bilginlerle ilmi konular üzerinde konuşmakla geçirirdi. Tüm bilginleri yöresinde toplamıştı. Uluğ Bey, dikkatlice okuduğu kitabı kelimesi kelimesine hatırında tutacak kadar belleği vardı. Matematik ve astronomi bilgileri oldukça ileri düzeydeydi. Bir söylentiye göre, kendi falına bakarak, oğlu Abdüllatif tarafından öldürüleceğini görmüş ve bunun üzerine oğlunu kendisinden uzak tutmayı uygun görmüştür. Baba ile oğlu arasındaki bu soğukluk, Uluğ Bey'in küçük oğluna karşı olan yakınlığı ile daha da şiddetlenmiş ve sonunda Uluğ Bey'in korktuğu başına gelmiştir.

Uluğ Bey, Semerkant'ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır. Kadı Zade bu medreseye başkanlık etmiştir. Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkant'a çağırmıştır. Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti. Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiç bir harcamadan kaçınmamıştır. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir.

Gözlemevinin yönetimini Kadı Zade ile Cemşid'e vermiştir. Cemşid, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadı Zade de gözlemler bitmeden ölmüştür. Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçu'ya kalmıştır. Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü Zeycini düzenlemiş ve bitirmiştir. Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur. Zeyç Kürkani bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç'in iki makalesi 1650 yılında Londra'da ilk olarak basılmıştır. Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir. 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de 1846 yılında aynen basılmıştır.

Zeyç Kürkani'nin asıl kopyalarından biri Irak ve iran savaşlarından sonra Türkiye'ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüphanesindedir. Bir hile ile oğlu Abdüllatif tarafından 1449 yılında öldürülmüştür.

Harezmi

Tam adı Muhammed Bin Musa el-Harezmi olan bu büyük bilim adamı, Horasan’da (Özbekistan’ın Karizmi kentinde) doğmuştur.Hayatının büyük bir bölümü Bağdat’da (Beytü’l Hikme’de) matematik, astronomi ve coğrafya konularında çalışarak geçmiştir.

Cebirin kurucusu olan Harezmi’nin iki önemli matematik kitabı vardır; “Cebir” ve “Hint Hesabı”.Harezm’de temel eğitimimini alan Harezmi gençlinin ilk yıllarında Bağdat’taki ileri bilim atmosferinin varlığını öğrenir.

ilmi konulara doyumsuz denilebilecek seviyedeki bir aşkla bağlı olan Harezmi ilmi konularda çalışma idealini gerçekleştirmek için Bağdat’a gelir ve yerleşir. Devrinde bilginleri himayesi ile meşhur olan abbasi halifesi Mem’un Harezmideki ilm kabliyetten haberdar olunca onu kendisi tarafından Eski Mısır, Mezopotamya, Grek ve Eski hint medeniyetlerine ait eserlerle zenginleştirilmiş Bağdat Saray Kütüphanesinin idaresinde görevlendirilir. Daha sonra da Bağdat Saray Kütüphanesindeki yabancı eserlerin tercümesini yapmak amacıyla kurulan bir tercüme akademisi olan Beyt’ül Hikme ‘de görevlendirilir. Böylece Harezmi Bağdat’ta inceleme ve araştırma yapabilmek için gerekli bütün maddi ve manevi imkanlara kavuşur. Burada hayata ait bütün endişelerden uzak olarak matematik ve astronomi ile ilgili araştırmalarına başlar.

Bağdat bilim atmosferi içerisinde kısa zamanda üne kavuşan Harezmi Şam’da bulunan Kasiyun Rasathanesin’de çalışan bilim heyetinde ve yerkürenin bir derecelik meridyen yayı uzunluğunu ölçmek için Sincar Ovasına giden bilim heyetinde bulunduğu gibi Hint matematiğini incelemek için Afganistan üzerinden Hindistana giden bilim heyetine başkanlık da etmiştir.

Harezmi ‘nin latinceye çevrilen eserlerinden olan El-Kitab ‘ul Muhtasar fi ‘l Hesab ‘il cebri ve ‘l Mukabele adlı eserinde ikinci dereceden bir bilinmeyenli ve iki bilinmeyenli denklem sistemlerinin çözümlerini inceler.

El Harizmi matematiğin yanısıra astronomi ve coğrafya ilimlerinde de eserler vermiştir. Astronomik cetvellerle ilgili kitaplar yazmış ve bu eserler 12. y.y. da Latince’ ye çevrilmiştir. Bunu yanısıra Ptolemy’nin coğrafya kitabını düzeltmelerle yeniden yazmış, 70 tane bilim adamıyla birlikte çalışarak 830 yılında bir dünya haritası çizmiştir. Dünyanın çevresini ve hacmini hesaplama çalışmalarında yer almıştır. Güneş saatleri, usturlaplar ve saatler üzerine yazılmış eserleri de vardır.

Ali Kuşçu

Türk islam Dünyası astronomi ve matematik alimleri arasında, ortaya koyduğu eserleriyle haklı bir şöhrete sahip Ali Kuşçu, Osmanlı Türkleri’nde, astronominin önde gelen bilgini sayılır. “Batı ve Doğu Bilim dünyası onu 15. yüzyılda yetişen müstesna bir alim olarak tanır.” Öyle ki; müsteşrik W .Barlhold, Ali Kuşcu’yu “On Beşinci Yüzyıl Batlamyos’u” olarak adlandırmıştır. Babası, Uluğ Bey’in kuşcu başısı (doğancıbaşı) idi. Kuşçu soyadı babasından gelmektedir. Asıl adı Ali Bin Muhammet’tir. Doğum yeri Maveraünnehir bölgesi olduğu ileri sürülmüşse de, adı geçen bölgenin hangi şehrinde ve hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmektedir.

Ancak doğum şehri Semerkant, doğum yılının ise 15. yüzyılın ilk dörtte biri içerisinde olduğu kabul edilmektedir. 16 Aralık 1474 (h. 7 Şaban 879) tarihinde istanbul’da ölmüş olup, mezarı Eyüp Sultan Türbesi hareminde bulunmaktadır. Ölüm tarihi; torunu meşhur astronom Mirim Çele-bi’nin (ölümü, Edirne 1525) Fransça yazdığı bir eserin incelenmesi sonucu anlaşılmıştır. Mezar yerinin 1819 yılına kadar belirli olduğu ve hüsn-ü muhafazasının yapıldığı; ancak 1819 yılından sonra, Ali Kuşcu’ya ait mezarın yerine, zamanının nüfuzlu bir devlet adamının mezar taşının konmuş olduğu anlaşılmaktadır. Uluğ Bey’in Horasan ve Maveraünnehir hükümdarlığı sırasında, Semerkant’ta ilk ve dini öğrenimini tamamlamıştır. Küçük yaşta iken astronomi ve matema-tiğe geniş ilgi duymuştur.

Devrinin en büyük bilginlerinden; Uluğ Bey , Bursalı Kadızade Rumi, Gıyaseddün Cemşid ve Mu’in al-Din el-Kaşi’den astronomi ve matematik dersi almıştır. Önce,Uluğ Bey, tarafından 1421 yılında kurulan Semerkant Rasathanesi ilk müdürü, Gıyaseddün Cemşid’in, kısa süre sonra da Rasathanenin ikinci müdürü Kadızade Rumi’nin ölümü üzerine, Uluğ Bey Rasathaneye müdür olarak Ali Kuşcu’yu görevlendirmiştir. Uluğ Bey Ziyc’inin tamamlanmasında büyük emeği geçmiştir. Nasirüddün Tusi’nin Tecrid-ül Kelam adlı eserine yazdığı şerh, bu konuda da gayret ve başarısının en güzel delilini teşkil etmektedir. Ebu Said Han’a ithaf edilen bu şerh, Ali Kuşcu’nun ilk şöhretinin duyulmasına neden olmuştur. Kaynakların değerlendirilmesi sonucu anlaşılmaktadır ki; Ali Kuşcu yalnız telih eseriyle değil, talim ve irşadıyle devrini aşan bir bilgin olarak tanınmaktadır. Öyle ki; telif eserlerinin dışında, torunu Mirim Çelebi, Hoca Sinan Paşa ve Molla Lütfi (Sarı Lütfi) gibi astronomların da yetişmesine sebep olmuştur. Bu bilginlerle beraber, Ali Kuşcu’yu eski astronominin en büyük bilginlerinden birisi olarak belirtebiliriz.

Gelenbevi ismail Efendi

1730 yılında şimdiki Manisa’nın Gelenbe kasabasında doğan Gelenbevi ismail Efendi, Osmanlı imparatorluğu matematikçilerindendir. Asıl adı ismail’dir. Gelenbe kasabasında doğduğu için ikinci adı onun bu doğduğu kasabadan gelir. Daha çok Gelenbevi adıyla ün kazanmıştır. Önce, kendi çevresindeki bilginlerden ilk bilgilerini almıştır. Daha sonra, öğrenimini tamamlamak üzere istanbul’a gitmiştir. Burada, çok değerli ve kültürlü öğretmenlerden yararlanıp matematik bilgisini oldukça ilerletmiştir. Müderrislik sınavına kazananarak 33 yaşında müderris olmuştur. Bundan sonra kendisini tümüyle ilme verip çalışmalarına devam etmiştir.

Gelenbevi, eski yöntemle problem çözen son Osmanlı matematikçisidir. Sadrazam Halil Hamit Paşa ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’nın istekleri üzerine, Kasımpaşa’da açılan Bahriye Mühendislik Okulu’na altmış kuruşla matematik öğretmeni olarak atandı. Bu atama ona parasal yönden bir rahatlık getirdi. Hakkında şöyle bir öykü anlatılır: ‘Bazı silahların hedefi vurmaması, padişah III. Selim’i kızdırmış ve bunun üzerine Gelenbevi’yi huzuruna çağırarak ona uyarıda bulunmuştur. Gelenbevi bunun üzerine hedefe olan uzaklıkları tahmin ederek gerekli silahlardaki düzeltmeleri yapmış ve topların hedefi vurmalarını sağlamıştır. Gelenbevi’nin bu başarısı padişahın dikkatini çekmiş ve padişah tarafından ödüllendirilmiştir. Gelenbevi, Türkçe ve Arapça olmak üzere tam otuz beş eser bırakmıştır. Türkiye’ye logaritmayı ilk sokan Gelenbevi ismail Efendi’dir.

http://gelisenbeyin.net/ulug-bey.html

http://www.gencgelisim.co...tige-kazandirdiklari.html

--spoiler--

görsel

Edit: yenileri yazmadım. Verilen linkte var.
Farabi

8. ve 13. yüzyıllar arasındaki islam'ın Altın Çağı'nda yaşamış ünlü filozof ve bilim adamı. Aynı zamanda gökbilimci, mantıkçı ve müzisyendir.

Asıl adı, Muhammed bin Muhammed bin Tahran bin Uzlug’dur. 870 tarhinde Farab [Otrar] kentinde doğdu. Farabi [Farablı] diye anılır. Medrese öğrenimi gördükten sonra, Harran’da felsefe araştırmaları yaptı.

Halep’te Hemedani hükümdarı Seyfüddevle’nin konuğu oldu. Arap ülkelerinde yaşamıştır. 950 tarihinde Şam’da vefat etti.

Aristo’nun etkisinde kaldı. Farabi, ilimleri sınıflandırdı. Onun bu metodu, Avrupalı bilginler tarafından kabul edildi.Hava titreşimlerinden ibaret olan ses olayının ilk mantıklı izahını Farabi yaptı. O, titreşimlerin dalga uzunluğuna göre azalıp çoğaldığını deneyler yaparak tespit etti.Bu keşfiyle musiki aletlerinin yapımında gerekli olan kaideleri buldu. Aynı zamanda tıp alanında çalışmalar yapan Farabi, bu konuda çeşitli ilaçlarla ilgili bir eser yazdı.

Eserleri:

•Kitabu'l-Cem beyne reyey el-hakimeyn (iki Felsefeci Arasındaki Düşüncelerin Uzlaştırılması)
•Ele Alınan Kaynakların Kaynakları
•Medinetü'l-Fadıla (Erdemli Toplumun ilkeleri Üstüne Kitap)
•Risale fi Ma'anii'l-Akl(Aklın Anlamları)
•ihsa el-Ulûm musiki el-Kebir (Büyük Müzik
•Tasilü’s-Saâde:Farabi, siyaset ile ahlak arasında kurduğu sıkı ilişki nedeniyle Tasilü’s-Saâde adlı eserinde siyasal lideri bir ahlak prototipi, önderi ve öğretmeni olarak görmüştür.

https://www.yeniakit.com.tr/kimdir/Farabi
ibni sina

Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin çeşitli alanlarında seçkinleşmiş olan, ibn-i Sinâ (980-1037), matematik alanında matematiksel terimlerin tanımları; astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir.

Astroloji ve simyaya itibar etmemiş, Dönüşüm Kuramı'nın doğru olup olmadığını yapmış olduğu deneylerle araştırmış ve doğru olmadığı sonucuna ulaşmıştır. ibn-i Sinâ'ya göre, her element sadece kendisine özgü niteliklere sahiptir ve dolayısıyla daha değersiz metallerden altın ve gümüş gibi daha değerli metallerin elde edilmesi mümkün değildir.

ibn-i Sinâ, mekanikle de ilgilenmiş ve bazı yönlerden Aristoteles'in hareket anlayışını eleştirmiştir. Aristoteles, cismi hareket ettiren kuvvet ile cisim arasındaki temas ortadan kalktığında, cismin hareketini sürdürmesini sağlayan etmenin ortam, yani hava olduğunu söylüyor ve havaya, biri cisme direnme ve diğeri cismi taşıma olmak üzere birbiriyle bağdaşmayacak iki görev yüklüyordu.

ibn-i Sinâ, bu çelişik durumu görmüş, yapmış olduğu gözlemler sırasında hava ile rüzgârın güçlerini karşılaştırmış ve Aristoteles'in haklı olabilmesi için havanın şiddetinin rüzgârın şiddetinden daha fazla olması gerektiği sonucuna varmıştır. Oysa bir ağacın yakınından geçen bir ok, ağaca değmediği sürece, ağaçta ve yapraklarında en ufak bir kıpırdanma yaratmazken, rüzgâr, ağaçları sallamakta ve hatta kökünden kopartabilmektedir; öyleyse havanın şiddeti, cisimleri taşımaya yeterli değildir.

http://gelisenbeyin.net/ibni-sina.html
Katip Çelebi (1609 - 1657)

Türk - Osmanlı biim adamı Katip Çelebi tarih, coğrafya, bibliyografya ve biyografya ile ilgili çalışmalarıyla tanınır. Keşfü'z-Zünûn an Esâmi'l-Kütüb vel-Fünûn adlı çalışması Arapça dilinde olup, çok kıymetli bir eserdir. Yaklaşık olarak on beş bine yakın kitap ve on bine yakın içerik tanıtan büyük bir bibliyografya ansiklopedisi çalışmasına eşdeğerdir. Bu eserin basıldığı ülkeler ise Mısır, Almanya ve istanbul'dur, eser aynı zamanda Latinceye de çevrilmiştir. Cihannümâ çalışması Çelebi'nin tarihimizdeki en eski coğrafya kitabımız sayılmaktadır ve eserde anlatımlarda harita kullanmış ibrahim Müteferrika basımevinde çoğaltılmıştır. Bir çok Avrupa dillerine çevrilmiş bu eser, bundan sonra yazılacak coğrafya kitaplarımıza kaynak olmuştur.

Hezarfen Ahmed Çelebi (1609 - 1640)

Osmanlı Devleti döneminde geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk Müslüman Türk bilgindir. Hezarfen Ahmed Çelebi, ilk önce ismail Cevheri'nin başarısızlıkla sonuçlanan uçuş çalışmasını çok detaylı bir şekilde incelemiştir. Bunun yanında kuşların uçuşlarını takip etmiş ve kendisinin hazırlamış olduğu yapay kanatların dayanıklılık derecesini görebilmek için Okmeydanı’nda bir takım testler yapmıştır. Çelebi, lodoslu bir havada Galata Kulesi'nden hazırlamış olduğu kuş kanatlarına benzer bir ekipmanı takıp kendisini boşluğa bırakmış ve uçarak Üsküdar'a inmeyi başarmıştır. iki bölge arasındaki 3358 metrelik mesafeyi uçarak başarıyla geçmiş ve böylece Türk havacılık tarihinin en önemli isimlerinden birisi olmuştur.

Evliya Çelebi (1611 - 1682)

40 yılı aşkın süre boyunca Osmanlı topraklarını gezmiş, gördüklerini ise dünyaca ünlü eseri "Seyahatname"de toplamış halk bilimci gezgindir. Evliya Çelebi'nin ömrünü verdiği bu çalışması dünyayaca ünlü çalışma olmakla birlikte yazılışından iki yüzyıl sonra, ancak 1896 yılında Arap harfleriyle basılabilmiştir. Çelebi, seyahat ettiği bütün yerlerin, tarihine, halkının özelliklerine, diline, dinine, kıyafetlerine, sanatlarına, gündelik yaşamlarına, mutfaklarına, coğrafyasına ve sanat tarihine dair muazzam bilgiler vermiştir. Bu çalışması "Biyografya romanı" olarak nitelendirilmiş ve toplamda 10 ciltte toplanmıştır.

http://www.tarihiolaylar....sluman-bilim-adamlari-581
El Buruni

973-1051 yılları arasında yaşamış olan ve bugün Özbekistan ve Türkmenistan arasında bir bölge olan Harezm de doğmuş. Astronomi, Tarihçi, Botanikçi, Eczacılık uzmanı, Jeolog, Şair, Mütefekkir, Matematikçi, Coğrafyacı ve Hümanist olarak çok yönlü çalışmış olan bir bilim adamıdır. ilk kitabını 17 yaşında yazmıştır. Kitaplarının adı ise ilginçtir. Boş geçen asırlardan kalan eserler, Meskenler arasındaki mesafeyi düzeltmek için Mekânların sonunu sınırlama, Hint Tarihi, Cevherlerin bilinmesine dair kitap, Yıldızlar ilmine giriş, Eczacılık Kitabı. Pi sayısı ve Trigonometri üzerine araştırmaları ile ün yapmıştır. Günümüzde bu kadar çok yönlü insanları bulmak zor hatta imkânsızdır.

Kindi

9. yüzyılda yaşamış büyük islam âlimi olan Kindi, ilk defa pergel kullanan, sıvıların özgül ağırlıklarını bulan, felsefe, tıp, ilahiyat, siyaset, matematik, astronomi, meteorolojiye, psikolojiden diyalektiğe, optik, kimyanın da aralarında olduğu 20 den fazla farklı alanda 270 e yakın eser vermiş çok yönlü islam âlimlerinden bir tanesi olup, Kufe de doğduğu bilinmektedir. 17 alanda 22 felsefe, 16 astronomi, 14 matematik, 32 geometri, 22tıp, 12 tabiat, 7 müzik, 5 psikoloji, 9 u mantıkla alakalı olmak üzere çok yönlü eserleri bırakmıştır. Bundan dolayı da 1100 yıldan bu yana unutulmamıştır.

Battani

859 929 yılları arasında yaşamış olan Battani bundan 1000 yıl kadar önce Matematikte Trigonometriyi bulan ve Müslüman ve Astronomi ve Matematikçi olarak bilinmektedir. Ayın güneş etrafında dönmesini 365 gün, 5 saat, 48 dakika 24 saniye olarak hesaplamıştır. Günümüzde ise bu 365 gün, 5 saat, 48 dakika ve46 aniye olarak hesaplanmıştır yani 22 saniye yanılmış Battani. Saygı ile anılası bir bilim adamıdır.

Razi

865- 925 yılları arasında yaşamış olan Razi, Tahran yakınlarında Rey de doğmuştur. Tıp, eczacılık, Simya gibi çok alanda eserler vermiş bir islam âlimi olup, ilk göz ameliyatını yaptığı bilinmektedir. Suçiçeği ve kızamığın ayrı şeyler olduğunu 1100 sene önce keşfetmiş bir tıp dehasıdır.

Sabit Bin Kurra

9. yy yaşamıştır. Matematik, Astronomi ve tıp konularında çalışmalarda bulunmuştur. Diferansiyeli hesabını ilk o hesaplamıştır. Parabol, Pisagor genel ispatını yapmıştır. 79 eseri olup, 21 tıp, 2muzik, 25 felsefe matematik, astronomi alanında eserler vermiştir.

Nurettin Batruci

Modern astronominin kurucusu kabul edilir ve bütün gezegenlerin iki kutuplu olduğu, gök cisimlerinin hareketlerinin kutuplar arasında olduğunu, gezegenlerin günlük dönüşlere sahip olduklarını, yıldızların bulunduğu gök tabakalarının değişken olduğunu, gök cisimlerinin hareketlerinin doğudan batıya doğru olduğunu v.b gibi birçok astronomi gerçeğini bundan 800 sene önce tespit etmiş batılı ilim adamları ise ondan 400 veya 500 sene sonra bunları fark edebilmişlerdir.

http://hepsi10numara.com/...-10-musluman-bilim-adami/
Piri Reis

Piri Reis, 1465 doğumlu, Amerika'yı gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınan, Osmanlı denizcisi, kaptanı ve kartografı.
1465 yılında Karaman'da, Hacı Ali Mehmed'in oğlu ve Türk denizciliği ekolünün ustası olarak bilinen, Karaman'lı Kemal Reis'in yeğeni olarak dünyaya gelen Piri Reis'in asıl adı, Muhiddin'dir.
O dönemde Osmanlı imparatorluğu sınırlarına katılan Karamanoğulları Beyliği'nin ileri gelenlerinin Fatih Sultan Mehmed'in emriyle istanbul'a göç ettirilenleri arasında olan Kemal Reis ve ailesi, önce istanbul'a, daha sonra da, Gelibolu'ya giderek yerleşti. 1481'de Akdeniz'de korsanlık yapmaya başlayan Piri ve amcası Kemal Reis, 1491'den sonra Sicilya, Sardunya, Korsika adalarına ve Güney Fransa kıyılarına yapılan akınlara katıldılar. 1486'da Granada'nın Osmanlı Devleti'nden yardım istemesi üzerine, 1487 - 1493 yılları arasında, gemilerle Granada'lı Müslümanlar'ı ispanya'dan Kuzey Afrika'ya taşımakla görevlendirildiler.
1499 - 1502 yıllarında Osmanlı Donanması'nın, Venedik Donanması'na karşı sağlamaya çalıştığı deniz kontrolü mücadelesinde, Osmanlı gemi komutanılığı görevini üstlenen Piri Reis, Akdeniz'de yaptığı seyirler sırasında gördüğü yerleri ve başından geçenleri, daha sonradan Kitab-ı Bahriye adıyla kaleme alacağı ve dünya denizciliğinin ilk kılavuz kitabı olma özelliğini taşıyacak olan kitabının taslağı olarak yazdı.
1511'de amcasının ölümünün ardından, bir süre için açık denizlere açılmayan ve Gelibolu'ya yerleşerek burada, 1513 tarihli ilk dünya haritasını çizen Piri Reis, bu haritasında Atlas Okyanusu, iber Yarımadası, Afrika'nın batısı ile yeni dünya Amerika'nın doğu kıyılarını kapsayan haritayı çizdi. Orijinal çizimin elde bulunan üçte birlik parçasına, dünya çapında önem kazandıran, Kristof Kolomb'un 1498'de çizdiği ve hala bulunamamış olan Amerika haritasındaki bilgileri kapsamasıdır.
Piri Reis bu haritayı, 1517'deki Mısır seferi sırasında, dönemin padişahı Yavuz Sultan Selim'e sundu.
Piri Reis seferin ardından, tuttuğu notlardan yararlanarak Bahriye için bir kitap yapmak amacıyla Gelibolu'ya dönen Piri Reis, düzenleği denizcilik notlarını, 1521'de, Kitab-ı Bahriye'de bir araya getirdi.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 1523'deki Rodos seferi sırasında da Osmanlı Donanması'nda yer almasının ardından, 1524'de Mısır seyrinde kılavuzluğunu yaptığı sadrazam Pergeli ibrahim Paşa'nın beğenisini kazanınca, 1526'da, yeniden düzenlediği Kitab-ı Bahriye'yi Kanuni'ye sunan Piri Reis'in, 1528'de çizdiği, bugün elimizde bulunan Kuzey Amerika haritasının da bir parçasını oluşturduğu, ilk haritadan daha büyük ölçekli ve gelişmiş olan ikinci haritası, teknik olarak döneminin en ileri örneğidir.
Osmanlı Donanması'ndaki son yıllarını güney sularında devlet için çalışarak geçiren Piri Reis, bu dönemde, Hint Kaptanlığı yaptı, Umman Denizi, Kızıl Deniz ve Basra Körfezi'ndeki deniz görevlerinde bulundu.
Portekiz'lilerin Aden'i alması üzerine, Süveyş'teki Osmanlı donanmasına kaptan olan atanan Piri Reis, 26 Şubat 1548'de Aden'i geri aldı. 1552'de önemli bir Portekiz üssü olan Maskat'ı ve ardından Kişm Adası'nı alarak Hürmüz Kalesi'ni kuşatan ve Portekiz'lilerin Basra Körfezi'ni kapatmak istedikleri haberini almasının ardından kuzeye yönelen Piri Reis, Katar Yarımadası'na ve Bahreyn Adası'na egemen oldu.
Osmanlı donanmasında yaptığı son görev, acı olaylarla biten Mısır Kaptanlığı olan Piri Reis, 1552'de çıktığı ikinci seferin sonunda durulan Basra'da, tamire ve dinlenmeye muhtaç donanmayı bırakıp ganimet yüklü üç gemi ile Mısır'a döndüğü için, hapsedildi. Donanmayı Basra'da bırakan, Basra valisi Kubat Paşa'ya ganimetten istediği haracı vermeyen ve 1554'te, Mısır Beylerbeyi Mehmet Paşa tarafından, hizmette kusur gerekçesiyle suçlanmasının ardından Kahire'de idam edilen Piri Reis geride, tarihçilerce döneme damgasını vurduğu düşünülen iki dünya haritası ve çağdaş denizciliğin ilk önemli yapıtlarından biri olarak tanımlanan, Kitab-ı Bahriye adlı eserini bıraktı.
idam edildiğinde, Piri Reis'in terekesine devlet tarafından el kondu.

https://www.sabah.com.tr/piri-reis-kimdir
El cezeri

islam'ın Altın Çağında çalışmalar yapan Müslüman bilim adamı ve mühendistir. Sibernetiğin ilk adımlarını attığı ve ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen Ebû’l iz El Cezeri'nin Leonardo da Vinci'ye ilham kaynağı olduğu düşünülür.

1136 yılında Cizre'nin Tor mahallesinde doğmuştur. Sibernetik alanın kurucusu kabul edilen, fizikçi, robot ve matrix ustası bilim adamı "ismail Ebul iz Bin Rezzaz El-Cezeri" 1206'te Cizre'de vefat etti.

Lakabını yaşadığı şehirden alan El Cezeri, öğrenimini Camia Medresesi'nde tamamlayarak, fizik ve mekanik alanlarında yoğunlaştı ve pek çok ilke ve buluşa imza attı.

Batı literatüründe M.Ö. 300 yıllarında Yunan matematikçi Archytas tarafından buharla çalışan bir güvercin yapılmış olduğu belirtilse de, robotikle ilgili bilinen en eski yazılı kayıt, Cezeri'ye âittir.

Dünya bilim tarihi açısından bugünkü sibernetik ve robot biliminde çalışmalar yapan ilk bilim adamı olan Cezeri'nin yaptığı otomatik makineler günümüz mekanik ve sibernetik bilimlerinin temel taşlarını oluşturmaktadır. "Mekanik Hareketlerden Mühendislikte Faydalanmayı içeren Kitap" (El Câmi-u’l Beyn’el ilmî ve El-Amelî’en Nâfi fî Sınâ'ati'l Hiyel, Arapça: بَيْنْ اَلْعِلْمِ وَالْعَمَلِ اَلنَّافِعْ فِي صِناعَةُ الْحِيَلْ) adlı eserinde ortaya koydu.

50'den fazla cihazın kullanım esaslarını, yararlanma olanaklarını çizimlerle gösterdiği bu olağanüstü kitapta Cezeri, tatbikata çevrilmeyen her teknik ilmin, doğru ile yanlış arasında kalacağını söyler. Bu kitabın özgün kopyası günümüze kadar ulaşamadıysa da, bilinen 15 kopyasından 10'u Avrupa'nın farklı müzelerinde, 5 tanesi Topkapı ve Süleymaniye kütüphanelerinde yer almaktadır.

ESERLERi:

Kısaca Kitab-ül Hiyel adıyla bilinen eseri altı bölümden oluşur. Birinci bölümde binkam (su saati) ile finkanların (kandilli su saati) saat-ı müsteviye ve saat-ı zamaniye olarak nasıl yapılacağı hakkında on şekil; ikinci bölümde çeşitli kap kacakların yapılışı hakkında on şekil, üçüncü bölümde hacamat ve abdestle ilgili ibrik ve tasların yapılması hakkında on şekil; dördüncü bölümde havuzlar ve fıskiyeler ile müzik otomatları hakkında on şekil; beşinci bölümde çok derin olmayan bir kuyudan veya akan bir nehirden suyu yükselten aletler hakkında 5 şekil; 6. bölümde birbirine benzemeyen muhtelif şekillerin yapılışı hakkında 5 şekil yer alır.

Teorik çalışmalardan çok pratik ve el yordamıyla ampirik çalışmalar yapan Cezeri'nin kullandığı bir başka yöntem de yapacağı cihazların önceden kâğıttan maketlerini inşa edip geometri kurallarından yararlanmaktı. ilk hesap makinesinden asırlar önce aynı sistemle çalışan benzer bir mekanizmayı, geliştirdiği saatte kullanan Cezeri, sadece otomatik sistemler kurmakla kalmamış, otomatik olarak çalışan sistemler arasında denge kurmayı da başarmıştı.

Cezeri, otomatik kontrollü makinelerin ilki sayılan Jacquard'ın otomatik dokuma tezgâhından 600 yıl önce değişik haznelerdeki suyun seviyesine göre ne zaman su dökeceğine, ne zaman meyve ve içecek sunacağına karar veren otomatik hizmetçiyi geliştirdi.

Bazı makinelerinde hidro mekanik etkilerle denge kurma ve harekette bulunma sistemine yönelen Cezeri, bazılarında ise şamandıra ve palangalar arasında dişli çarklar kullanarak karşılıklı etkileme sistemini kurmaya çalıştı. Kendiliğinden çalışan otomatik sistemlerden sonra su gücü ve basınç etkisinden yararlanarak kendi kendine denge kuran ve ayarlama yapan dengeyi oluşturması, Cezeri'nin otomasyon konusundaki en önemli katkısıdır.

Fizikçi ve mekanikçi Bediuzzaman El Cezeri'nin diğer bir eseri de Diyarbakır Ulu Camii'nin ünlü Güneş Saati’dir.

https://www.yeniakit.com.tr/kimdir/Cezeri
Medeniyetin sonu buysa bir karkı yapmamaları ve bilinçaltında onların karşılarında olmaları dünyanın devamı için bir umut. Çünkü insanlığın bir döneminde avrupalılar umut ışığı oldular ama dünya savaşlarında içlerindeki vahşet ortaya çoktı. Avrupalılar her şeyin görünen kısmıyla ilgilenmeleri görünmeyenin insanlara kattığı bilinci yok etti.

insan genelde kendinden güçlü olana biat etme isteği, kültürel ve değer yargı alanlarınada sirayet ediyor. Zihinlerimiz karışmış, güçsüzlüğümüzü aşmaya çalışacağımıza zihinsel anlamda da onların kölesi olduk. Köle kalmaya devam ediyoruz. Konuşmaya, tartışmaya başlayan ama avrupa şöyle, böyle diyerek söze başlıyor. Ben kişisel olarak algımın, zihnimin kirletildiğini düşünüyorum. Bir aptal olarak her şeye, en çokta kendime kızıyorum. 10 yılda yaşasam, 100 yılda yaşadam yarın ölsemde yaşamım hayal kırıklığı bunun acısı bitün vücudumu sarsıyor. Her şey kişiliğimdeki gibi parça bölük, düzensiz, karmaşık. Ne benden diğer insanlara ne de onlardan bana bir fayda yok. Yaşadım doğarkwn ölmeyi hakettim.

Böyle saçma sapan bir şey ortaya çıktı. Türkmüş bir tane dünyada türk var mı merak ediyorum
801 ile 900 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
Ebu Musa Câbir bin Hayyan[1][2][3] 721 - 815 Tıp-Astronomi-Fizik-Kimya-Coğrafya
Abdülhamid ibn Türk ? - 830 Matematik
El-Harezmî 780 - 850 Astronomi-Coğrafya-Matematik
Ferganî ? - 861 Astronomi
Kindi[4][5][6] 801 - 868
Câhiz 777 - 869
Muhammed el-Buharî 810 - 869
Ahmed bin Musa 803 - 873 Astronomi - Geometri
Abbas Kasım ibn Firnas 810 - 888) Astronomi- Edebiyat

901 ile 1000 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
ibn-i Hurdazbih 820 - 912 Coğrafya
Battanî 858 - 929 Astronomi - Matematik
Ahmed bin Sehl el-Belhî 850 - 934 Tıp - Coğrafya - Matematik
Farabi 870 - 950 Astronomi - Felsefe - Matematik
Ebu'l Vefâ el-Bûzcânî[7][8][9] 940 - 988 Astronomi - Matematik
Ebu Bekr Zekeriyya Râzi[2][2][10] 865 - 925 Kimya -Tıp
Ahmed bin Musa 803 - 873 Astronomi - Geometri
Abdurrahman es-Sufî 903 - 986 Astronomi
ibn Havkal ? - 988 Coğrafya
ibn Fadlan Coğrafya

1001 ile 1100 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
Ali bin isa 940 - 1010 Tıp
El-Kerecî 953 - 1029 Matematik
ibn-i Sina 980 - 1037 Fizik - Tıp
ibn-i Heysem[3][11] 965 - 1040 Fizik - Tıp
El-Birûni[12] 973 - 1048 Astronomi - Matematik - Tarih
Ebu Said Gardezî ? - 1061 Coğrafya - Tarih
Ebu Hasan Behmenyar 993 - 1066 Astronomi - Felsefe
Ali bin Rıdvan 998 - 1068 Fizik - Tıp
Yusuf Has Hacib 1017 - 1077 Edebiyat - Siyasetbilim
Zerkâlî 1029 - 1087 Astronomi
El-Bekrî 1014 - 1094 Coğrafya

1101 ile 1200 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
Kâşgarlı Mahmud 1008 - 1105 Dil-Edebiyat
Ebu's Salt ed-Dânî 1068 - 1134 Astronomi
ibn Bacce 1095 - 1138 Astronomi - Fizik
Cabir Bin Eflah 1100 - 1150 Astronomi - Matematik
Hazini[13][14] 1100 - 1155
ibn Rüşd 1126 - 1198 Felsefe - Din - Tıp

1201 ile 1300 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
ibn-i Cübeyr 1145 - 1217 Coğrafya
Abdullâtif el-Bağdadî 1162 - 1231 Tıp
El-Cezeri[9][14][15] 1136 - 1233 Sibernetik
ibn-i Şeddad 1162 - 1234 Hukuk - Tarih
Abdullah bin Ahmed el-Baytar 1197 - 1248 Tıp - Farmakoloji
Nasîrüddin Tûsî 1201 - 1274 Astronomi - Coğrafya
Zekeriyya ibn Mahmud el-Kazvinî 1202 - 1283 Astronomi - Coğrafya - Fizik -Jeoloji
ibn Nefis 1213 - 1288 Tıp

1301 ile 1400 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
Kutbeddin Şirazî 1236 - 1310 Tıp-Astronomi-Fizik-Coğrafya
Ebu el-Fida 1273 - 1331 Coğrafya
ibn Teymiyye 1263 - 1328 Sosyoloji
ibn Battuta 1304 - 1369 Coğrafya
ibn Kesir 1301 - 1373 Tarih
Aydınlı Hacı Paşa 1339 - 1397

1401 ile 1500 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
ibn-i Haldun 1332 - 1406 Felsefe - Tarih - Sosyoloji
Aydınlı Hacı Paşa 1339 - 1413 Tıp
Bursalı Kadızade Rumi 1337 - 1437 Astronomi - Matematik
Gıyaseddin Cemşid 1380 - 1437 Astronomi - Tıp
Uluğ Bey[3][16] 1393 - 1449 Astronomi - Matematik
Sabuncuoğlu Şerefeddin 1385 - 1468 Tıp
Ali Kuşçu 1403 - 1474 Astronomi - Dilbilim - Matematik
II. Mehmed[17] 1432 - 1484 Fizik

1501 ile 1600 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
ibn-i Kemal 1468 - 1536 Tarih - Tıp
Takiyüddin 1521 - 1585 Astronomi
Mirim Çelebi 1450 - 1525) Astronomi - Matematik

1501 ile 1600 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
ibn-i Kemal 1468 - 1536 Tarih - Tıp
Takiyüddin 1521 - 1585 Astronomi
Mirim Çelebi 1450 - 1525) Astronomi - Matematik

1601 ile 1700 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
Lagari Hasan Çelebi[9][18] ? - 1633 Havacılık - Fizik
Hezarfen Ahmed Çelebi 1609- 1640 Havacılık - Fizik

1701 ile 1800 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
ibrahim Hamdi Efendi 1680 - 1762 Coğrafya
Abdülaziz Efendi 1735 - 1778 Tıp
Ali Münşi ? - 1750 Tıp
Gelenbevi ismail Efendi 1730 - 1790 Matematik
19. yüzyıl

1801 ile 1900 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
Mahmud Raif Efendi ? - 1807 Coğrafya
Şanizade Ataullah Efendi 1771 - 1826 Tarih - Tıp
Mustafa Behçet Efendi 1774 - 1834 Tıp
Abdullah Bey 1800 - 1874 Jeoloji - Tıp
Hekim ismail Paşa 1807 - 1880 Tıp
Hekimbaşı Salih Efendi 1816 - 1895 Tıp

1901 ile 2000 arası

Bilim insanı Doğum t.
Ölüm t. Alanı
Hüseyin Tevfik Paşa 1832 - 1901 Matematik
Bahattin Şakir 1874 - 1922 Tıp
Doktor Nâzım Bey 1870 - 1926 Tıp
Mustafa Hayrullah Diker 1875 - 1950 Tıp

https://www.mumsema.org/m...lim-adamlari-listesi.html
Atı evcilleştirmek.
Aztek, maya gibi uygarlıkların gelişmemesinin sebebiydi hızlı hareket edememeleri.
En basitinden, doğudan göç eden avarlar balkanlar'da üretimi sağlayabilmek için kuzeydeki slavları balkanlara getirterek, avrupa'nın en kalabalık etnik grubu olacak slavlar'a siyasi birliği, ticareti ve üretim yapmayı öğretmiştir.
Bir tarihçi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, türkler'in tarihte rolü olmadığı alan yoktur. Göçebe ve medeniyetsiz bir toplum da değiliz. Belli bir teknoloji ve tecrübe var. Çünkü erken türk göçlerine baktığımızda, hunlar'ın avarlar'ın, sabarlar'ın, hazarlar'ın kuzey karadeniz ve orta avrupa bölgelerine gelip, dönemin süper güçleri olan sasani ve bizans devletleri'nin arasında büyük bir güç olarak çıktıklarını görürüz. At üstünde barbarlık yapan hiçbir kavim bu başarıyı sağlayamaz. Nitekim yapılan arkeolojik kazılarda da türkler'in kullandığı teknoloji örneklerine rastlıyoruz.
Tuvalet en büyük katkımız bence..
Yap işlet devret .
On iki hayvanlı Türk takvimini göremedim.
klozete popo yıkama borusu ve musluğu ilavesi.
taharet musluğu.

dünya götünde bok ile dolaşacaktı. pislik herifler sayemizde götlerine su tutmayı öğrendiler.
Yolsuzluk ve adam kayırmacılık. Başka bir bok yoktur.

Belki bi de türk kahvesi. Gerçi onu da ermenilerden çaldılar. En iyi bildikleri şey.