bugün

avrupa'da var olan klasik edebiyatın türklerde olmayıp edebiyatımızın taklitçi yapıda olmasından mütevellit duyulan eksikliktir.
Hiç entry girilmeyecek kadar önemsiz eksikliktir.

Amacım başlık kasmak falan değil bu konularda benden daha fazla bilgili bir yazarın bu konudaki görüşünü öğrenmek.

Bir başkası da onun görüşüne karşı çıkarsa onun görüşünün eksik yönlerini de öğrenmiş olurum.
Bu görüşe karşı çıkanlar klasik Türk edebiyatı diye divan edebiyatını öne sürüyorlar. Kesinlikle yanlış. Divan edebiyatı da Araplar'a öykünmemiz sonucu oluşmuş taklitçi bir edeniyattır ve en önemlisi din sayesinde oluşmuş bir dini dönem edebiyatıdır. Divan sanatçılarının Türklere ve türkçeye tek katkısı konuştuğumuz dili yontup ona güzel bir şekil vermeleridir. Yazık ki divan şairlerinin yarattığı bu güzellik de öz türkçe sevdasıyla yok olup gitmiştir. Türkçe sadeleşmeliydi ancak uydurukçu kelimelerle değil.

Evet. Türklerin eksiği kendi özünden, bağrından bir edebiyat meydana getirememesidir. Ulusçu klasik edebiyatımızın olmaması çocuklarımızda köksüz bir millet olduğumuz intibası yaratıyor.
Bizi et ile tırnak yapan bir edebiyatımız yok. Bu ülkeye bir takım suni semboller bakımından bağlıyız. Bayrağımızı çok seviyoruz ancak yere tükürüyoruz. Yerlere çöp atıyoruz. Bu ülkeyi çok seviyoruz ama bir iktidar olalım ülkenin tapusu bizde sanıyoruz. Bu konularda bir bilinç yok.

Yavuz Sultan Selim alevileri öldürdü mü, tartışması içerisindeyiz hala. Bitmek bilmeyen bir mezhep hoşgörüsüzlüğü var.

Sahip olduğumuz bir islam nimeti var, diyemeyiz. islam'ı anlasak, islamı arapçılıktan ayırt etsek ve islam'ı kendi öz kültürümüzle yoğursak. Şekillere bağlı kalmayıp islam'ın özünü kavrayabilsek.

Demek istiyorum ki biz neden kültürsüz milletiz. içimizde bizleri ayrıştıran kim? Türk olmak bu topraklarının Türk vatanı olduğunu neden bazı şekilci islamcılar kabul etmiyor. Laik bir cumhuriyetiz neden bu laiklik islamla çelişiyor izlenimi yaratılıyor.

Biz kimiz? Kimler barışıyor? Ne oluyor. Her şey para mı, iktidar mı, güç mü? Güç uğruna neden halkı bölüyorsunuz?

Bazıları cumhuriyet için geçmişi silip atıyor. Bazıları ulus devleti sindiremiyor.
Klasik edebiyatımız olmadığı için halkın özünden kopup gelen hukuk kurallarımız da yok. Hep bir şekilcilik.

Birisi yolsuzluk yapıyor. Cezalandırılacak. Ancak bu yolsuzluk suçu bir siyasi hesaplaşma üzerinden ortaya çıkıyor.

Gezi'de polis orantısız güç kullanıyor, sonra o polis Çanakkale'de destan yazan Türk halkının şerefiyle şereflendiriliyor.

Burada hukuktan bahsedilebilir mi?

Türkiye kendi içinde parçalanmış ve her parça başka bir parçaya kin güdüyor. Ülkede orman kuralları geçerli. Güçlü olan güçsüz olanı yiyor.

Ormanda hukuk olur mu?

Ormandakiler birbirine güvenir mi?

Bu güvensizlik ortamında sesi en çok çıkan en haklı oluyor.
kutatgu bilig, divan-ı lügat-i türk, dedem korkut öyküleri birer türk klasikleridir.
http://www.grafikerler.ne...roman-ozetleri-t4865.html
eksik olmayıp var olandır. türk klasik eserleri bilmemek şahsidir ve bu bilgisizlik türk klasiklerini değil şahsı bağlar.
türklerin bir çok klasiği mevcuttur. ama bunların dünyada bilinmemesi türklerin olduğu içindir.
dünya coğrafyasının büyük bir kısmına yayılmış bulunan Türklerin klasikleridir.

Destan,sagu, koşma,türkü, fıkra, masal, hikâye gibi edebî ürünler, boyların göç etmesi veya zarurî olarak yer değiştirip farklı coğrafyalara yayılmasıyla birlikte, yeni unsurlarla zenginleşip asıl mahiyetlerinden kopmuşlardır. Tek bir kaynaktan yayılan ve birbirinden farklı kollara ayrılarak devam eden edebî eserlerimiz, bugün Sibirya’dan, Balkanlara ve Çin içlerinden Akdeniz havzasında kadar farklı isim, motif ve muhtevada karşımıza çıkmaktadır. Türk dünyasıyla kopan ilişkiler ve yaşanan uzun gurbet yılları, edebî birlikteliği de etkilemiş ve Türk dünyasının edebî varlığı, nesillerin millî kültürden koparılmasıyla birlikte gittikçe zayıflamıştır. Ancak Anadolu coğrafyasına yakın ülkelerde edebî ortaklık kısmen de olsa devam etmiş veAzerbaycan, Irak, Kırım ve Balkanlar’da ortaya konan edebî eserlerde ortak konu ve şekil unsurları büyük yer tutmuştur. Bu anlamda Anadolu’ya yakın Türk bölgeleriyle kültürel ve edebî kopukluk yaşanmamıştır. Moğol istilasının ardından babasıyla birlikte, Belh’ten Anadolu’ya göç edenMevlânâ, Orta Asya tasavvufuna ruh veren Hoca Ahmed Yesevî ve Anadolu’ya “sevgi dili”ni tanıtanYunus Emre, sadece Türk beldeleri, Türk boyları ve Türkçe konuşan ülkelerde değil, dünya kamuoyunda da tanınmış ve birçok insanın gönlünü kazanmış büyük şahsiyetlerdir.

Günümüzde Türk edebiyatının temsilcileri olarak ders kitaplarımızda yer alan` Ali Şîr
Nevâî,Bâbür,Şah ismail Hatayî, Nesimî, Fuzûlî,Mahtumkulu,ismail GaspıralıveŞehriyargibi ünlü şairler, Anadolu coğrafyası dışındaki Türk bölgelerinde doğup buralarda yaşamışlardır. Ancak biz bu isimleri,Süleyman Çelebi,Bâkî,Nâbî,Mehmet Âkif ersoygibi şairlerimizden ayırt etmeden kabullenmiş ve benimsemiş durumdayız. Bu kabulleniş, büyük orandaortak kültür mirasına ve tarihî serüvene sahip olmanın bir sonucu olaraktezahür` etmektedir.

alıntıdır.
güncel Önemli Başlıklar