bugün

tabii tabii, sultanınız yakında buyurur sizde alkış tutarsınız...
kendi ülkemizin doğusunda huzuru sağlayamamışken böyle birşeye kalkışmak ancak içmeye ayranı olmayanların sıçmaya tahtarevalliyle gitmesine benzer.
gençlerimizin yok yere ölmesinden haz alan vampirler var aramızda. ya siz yürüyün gidin savaşın burda bedavaya delikanlılık yapacağınıza eyleminizi görelim buyrun buyrun önden siz gidin.
Her şeye maydanoz olma, ülkelerin sorunlarına burnumuzu sokmaktan mütevellit yaşadıklarımız ortadayken, hangi cesaretle düşünüldüğü merak edilen görüştür.
Bizim askerimiz can değil, patlıcan taşıyor nasılsa, her savaşa sürüklenip dursunlar!!!
Oturun oturduğunuz yerde!
Önce kendi donumuzu çekelim de.....
yüksekovayı, nusaybini örgüte teslim etmiş canım ülkem sıra ona gelene kadar ...
önce sur'u al kardeş. sonra bakarız.
yavaş al, canın yanar.
bunun yerine komple ermenistan'ı almak daha mantıklıdır.

sonra ganimetleri paylaşırız.
(bkz: panpa bunu sana ısmarlıyorum)
(bkz: türkiye nin babayı alıp azerbaycan a vermesi)
(bkz: elin değmişken pkk yıda şeediver)
(bkz: hacı yap bi yakıyak bize)
aldım verdim ben seni yendimizm örneği durum. mümkün değildir, çünkü ermenistan'ın karabağ'daki konumu türkiye'nin kıbrıs'taki konumu ile aynıdır diplomatik arenada. ordu yürütmeyi bırak, ermenistan'ın karabağ politikası aleyhine basit açıklamalar haricinde hukuki sonuç içerecek en ufak bir kampanya başlatma durumunda bile kıbrıs mevzuundan golü yeriz. kaldı ki türkiye'nin böyle birşey yapma ihtimali var olsaydı ermenistan karabağ'ı hiçbir zaman işgal etmeye de yeltenmezdi. hem bu savaşa girsek biz hangi sıfatla, niye giriyoruz? onu bırak ele geçirdiğimiz yeri niye azerbaycan'a veriyoruz olm? onu da bırak azerbaycan kim ıla? şu neftinden bize koklatmayan pek muhterem biraderlerimiz mi?

(bkz: erik var erik ye)
(bkz: agactan yaptim al)
sen önce kendine ait olanı al, elinde olanları muhafaza et diye sorarlar adama benjamin.

nerede 12 ada? nerede misak-ı milli, musul, kerkük? senin doğun bile sana yabancı sen önce orayı özümse, orayı bir kendi içine kat.
noel hediyesi olarak mı? diye düşünüyor insan.
(bkz: babayı alıp götü vermek)
dış siyasette akp döneminde acizane bir siyaset izlendiği için ancak bakınızdaki tespit gerçekleşebilir.
hadi birazcık fikir jimnastiği yapalım.
bizim edimiz ne budumuz nedir ki, girip birilerinin elinden bölge alıp birilerine hediye ediyoruz? bizim devletimiz kendi ulusunun karnını doyurma görevini ne kadar yerine getiriyor da, bir devletten toprak alıp, bir başka devlete hediye etsin? önce kendi kapısının önündeki pislikleri temizlemesi gerekmez mi?
karabağ' ı ermenistan dan alıp hediye edeceğimiz azerbeycan devletinin, bize faydası nedir? azerbeycan devletinin bizim için ne gibi bir önemi olabilir. tamam soydaşlık var fakat, günümüz dünyasında soydaşlığın yeri nedir? niçin bu toprağı alıp azerbeycan denen devlete hibe edelim.
azerbeycan denen devlet, daha kktc yi bile tanımazken biz neden oraya toprak hibe diyoruz, biz miyiz doğu medeniyetinin kıyakçı abisi?
konu buradan açılmışken sınır kapısı açılması hadisesine gelelim. uzak asya hariç asyada, doğru dürüst kendi üretimini yapabilen bir ülke yok. hele ki gürcistan, ermenistan, azerbeycan gibi ülkeler, tamamen türk malları kullanıyorlar. ermenistan sınır kapısı kapalı olduğundan türk malları ermenistana gürcistan ve azerbeycandan kaçak yollarla giriyor. parsayı gürcistan ve azerbeycandaki kaçakçılar topluyor. azerbeycan da kaçakçılık sadece kağıt üzerinde suç. orada rüşvet almış başını gitmiş, cebinde savcıya rüşvet olarak verecek birkaç bin doları olan herkes, rahat rahat adam öldürebilir. durum böyleyken biz niçin böyle yoz bir devlet istemiyor diye ticaret hacmimizi daraltalım. niçin bizim helal ekmek kazanan üreticimiz, tüccarımız değil de, elin gürcü azeri kaçakçısı para kazansın?
önce bir gidin, azerbeycan tam olarak nasıl bir ülkedir öğrenin. azerbeycan devletinin bize faydası nedir külfeti nedir bir kavrayın, azerbeycan daki devlet kurumlarını biraz gözlemleyin, sonra ahkam kesmeye başlayın bre civanlar.
fareler bir gün başlarına bela olan kediden kurtulmak için toplanıp bir çare ararlar. sonunda içlerinden sivri akıllı bir fare çıkıp der ki; "kedinin boynuna bir çıngırak asalım. böylece ne zaman yakınımıza gelse, sesi farkedip kaçabiliriz". bu planı çok beğenen fareler kimin çıngırağı kedinin boynuna asacağı konusunda anlaşmazlığa düşerler ve sonunda bu fikri ilk ortaya atan farenin işi yapmasını uygun görürler. ama fare çoktan sıvışmıştır.
niyeyse birden bu hikaye geldi aklıma?! bi de nasreddin hoca' nın "timur' un filleri" fıkrası geldi aklıma ama neyse...
...sonra gider ruslarla üclü cekeriz daha hos olur.
(bkz: karabağ ı kaç saatte alırız sorunsalı)
(bkz: malı görünce nasıl canlandınız)
(bkz: demin hepiniz uyukluyordunuz) *
vakti zamanında gizli hedef diye bi karton oyunu vardı, o geldi aklıma.
(bkz: bir 12 ada vardı ne oldu ona)
hadi birlikte boşalalım.

anlattıkça zevkli oluyor değil mi? sen nato'da en taşaklı yere sahipken danimarka başbakanının genel sekreter olmasını engelliyemiyorken, sen ermenistan'la diploması adı altında sınırları açıp azerileri küstürüyorken, sen daha filistin için en fazla televizyon programında moderatöre posta koyabiliyorken bu anlattıkların en fazla fantazi olabiliyor.

ne yapalım arkadaşım biz de bununla tatmin oluyoruz. istemezmiyiz başımızda adam gibi birisi olsun, türkiye'nin ne kadar büyük ve güçlü olduğunu hem bize hem de dış mihraklara hissettirsin. isteriz tabi ama olmuyor işte. sebebi çok basit. sikindirikten diplomasi.
rusya nın ekonomik br çöküntü yaşadığı bir anda namümkün değildir. yalnız askerler azerbaycanlı olmalı. nasıl kotarılır bilmem ?