bugün

mesela sadaka vermek istediğinde hiç zorlanmazsın değil mi ?

her köşe başında,her trafik ışığında bir "yardıma muhtaç" insan vardır.
Yoktur. Spor yapmak istesem magandalar eksik olmuyor.
Dışarı çıkmak istesem kız arkadaşımla gözler üzerimizden çekilmiyor.
Video izlemek istesem oyun indirmek istesem internet el vermiyor.
Uyumak istesem huzurlu şekilde sikimsonik gelenekler yüzünden davul uyutmuyor.
Yolculuğa çıkmak istesem yolların bozukluğu götümü sikiyor.
Tatile gitmek istesem yerliyi kazıklamak gayemiz olduğu için param yetmiyor.
Daha sayayım mı?
Edit: vatan gidiyor hülocular eksiler birazdan. Demokrasi çılgınları sizi. Yerim ya.
Vatan elden gidince anlarsın en güzel yanını.
Sen böyle süper zekalık yapmaya devam.
Amerika özel okulsa , türkiye meslek lisesidir..
Çoğu meslek lisesinde olduğu gibi okula eğitim almaya değil sörvayvır gibi hayatta kalmaya gidersin.eger basarabilirsen henüz hicbirsey basarmamisken bile çok başarilisindir. Yaşama dürtün seni o yapay fanustan kurtarır.
Yani doğallık.. belirsizlik..umut..
insanı insan yapan tertemiz duyguları kendinde görmen icin bu topraklarda yeterince ışık ve ayna var..
Türkiyeyle ilgimi bilmiyorum ama böyle hayatı sikeyim.
Aile kavramının Türklerde sıkı olması. Yani kimse çocuğu 18 yaşına gelince haydi artık kendi başının çaresine bak diyerek çocuğunu sokağa atmiyo.
Emektar, birbirini tanıyan, misafirperver insanlar çoğu.
En ilginç yanı ise türklerin mazlumları korurken kibirli insanları dışlaması.
Orta kesimde insanlık daha ölmedi. Ama aydın kesimin yardım diye bişiyden haberi bile yok artık bence biraz daha robotlaşmış, asosyalleşmişler.
bence espri yeteneği bu kadar yüksel troll populasyonu bu kadar fazla bir ülke daha da gelmez siz nerede gördünüz sıcak diye güneşe ateş eden, pompalı tüfekle sevgilisinin adını duvara yazan, bomba şüphesi olan paketi tekmeleyerek test edeni eğlenemeye bakmak lazım belkide.
beyler buradan görünmüyor o yan ne tarafta ise söyleyin belki o yana bakınca bizler de görürüz.
Ulan baba tarafından hiç adını sanını duymadığın kanadada yaşayan akrabanın üniye geçtiğinde sizi tebrik için arabaması.
bu dörtgenin iyi bir yanı yok.
orada yasamiyiyorum ama, benim için en sevdiğim köyümdür. olağanüstü toprak kokusu, avluda taş fırın, yer sofrası, o sofra daki örtü kokusu, gelen yemeklerin, köy ekmeğinin kokusu, dünyayı kurtaran yaşlıların bulunduğu kahvehaneler, tarlası, bağı z bahçesi, daha çok var da, öyle işte. bazen hayat sürüklüyor gerçekten sizi bir yerlere, yaşamak istediğiniz hayat ile yaşamak zorunda oldugunuz hayat tam ters olabiliyor, kimse demesin insan kendi seçer diye, yok öyle bir dünya amk, bir nehir ve sizi sürüklüyor işte.
zeki sınıfına girmek oldukça kolay.
hiç bi şeye şaşırmıyorsunuz daha ne olsun.
Sokakta geğirdiğinizde sikecekmiş gibi baktıktan sonra 'rahat ol, en iyisi' diyen insanların olması.
her gün bir sürprizle karşılaşmak.

mesela şu entry yazdığım esnada bir telefon aldım ki dillere destan. bir otobüs şirketinin rötar takibinin yapıldığı biriminde çalışıyorum. güzel otobüsümüzde seyahat eden değerli bir yolcumuz (35-40 yaş aralığında olduğu bilgisi geldi) yolcular ve araç personelleri tarafından şikayet edildi. adam donuna sıçmış lan. bildiğin koymuş çocuğu. engelli falan mı diye sordum. yok dediler gayet normal bir vatandaş olduğu bilgisi geldi. koca adam olmuşsun ulan 45 yolcu +3 araç personeline rezil oldun. ee bende öğrendim bu durumu +1 oradan. size anlattım kim okur bilemem. +30 da sizi koyalım. anlatmazsınız ama hepiniz 1 kişiye anlatsanız +60 sabah sabah adam hayata -109 taşağa malzeme oldu. şimdi bu memleketi ne diye sevmeyeyim.

bunun içinde bir çok neden var. bence en güzel özetleyen şey şu aşağıda gördüğünüz (bkz: ece temelkuran)'a ait yazıdır.

--spoiler--
insan nasıl sevmeli ülkesini? Düğünlerde sıkılan kurşunlarla çocuklar öldüğünde mesela…
"Bir grup insan toplanıp üç-beş genci düşüncelerini açıkladıkları için linç etmeye kalktığında…
Gecekondu yıkımlarında yoksul bir adam, çocuğunu pencereden tek kolunu sarkıttığında…
Yalınayak gezen çocukları hastayken, kapıcı gidip kendine son model bir cep telefonu aldığında…
Kızlarını sokağa çıktığı için kafasına kurşun sıkarak öldüren babalar, erkek kardeşler, taşra şehirlerinin hemen dışındaki otellerde başkalarının kızlarıyla para verip seviştiklerinde…
Bir öğretmen öğrencisini döverek öldürdüğünde…
Bilmedikleri bir dilde ezberledikleri dualarla adamlar, yaktıklarında çocukları…
Askerler, cezaevlerinde açlık grevi yapan kendi yaşlarındaki gençleri yakmaya, yıkmaya gönderildiklerinde ve yanık kızlar kameralara bağırdığında ertesi gün kimsenin sesi çıkmadığında…
Kadınlar sokaklarda sezonu açılmış av hayvanları gibi ürkek yürüdüklerinde, tecavüze uğradıklarında, katledildiklerinde…
Entellektüel görünümlü bir çift şehrin en havalı cafe'sinde kahvaltı ederken küçücük çocuklarını pataklayıp sonra kahvaltıya sessizce devam ettiğinde…
Uzak Anadolu şehirlerinde, bir tüccar daha fazla para kazanacak diye çürük yapılıp depremde yıkılan yatılı okullarda çocuklar bir gecede onlarca sayıyla öldüğünde…
Bir cümleyi doğru kurmaktan aciz olacak kadar dilini bilemeyen cahiller söylediğiniz sözlerden dolayı sizi vatan haini olmakla suçlayıp, ardından ölüm tehditleri savurduğunda…

insan nasıl sevmeli ülkesini, o ülkeyi sevmek zorlaştığında?"
--spoiler--

günaydın sözlük.
yavaş yavaş kaybolmaya başlasa bile özünde iyi ve saf olan insanların fazla olmasıdır. ancak kayboluyor bu siyasetçi görünümlü at hırsızları eli ile terör ile yalanlar ile kutuplaşma ile..

insanlar kabul edemiyor ancak son 10 yılda toplum yapısı çok değişti. eskiden bir insanın başına kötü bir şey geldiğinde tüm insanlar yardımcı olabilir miyim derdi yere düşeni kaldırırlardı bu zamanda bakıyorsun başına bir şey gelen yardım etmenin ilk şartı "acaba bizden mi" sorusu oldu. kutuplaştırıldı insanlar çok fena. buna sebep olan bu ülke insanının içerisindeki hoş görüyü nezaketi insanlığı yavaş yavaş öldürenlerin yatacak yerleri yok. bu ülke insanı çok güzel hala çok güzel ancak dediğim gibi yavaş yavaş yok oluyor bu özellikler. bir kaç seneye kalmaz tamamen yok olacak o zaman işte bu ülkede yaşamanın hiç bir güzel yanı kalmayacak maalesef..
bu topraklar kolay kazanılmadı. en güzel yanı da bunun gururu ile yaşamaktır.
ülkenin tarihi, anadolu insanının samimiyeti, taşı, toprağı, havası ayrı bir güzeldir..

bunların haricinde de elle tutulur pek bir şey yok maalesef. ülke şartları, yaşantılar gayet şeffaf.
dağ kadar vergiler, iş hayatında zorunlu torpil ihtiyacı, ırkçı güven sorunu yaşayan korkak insanları bir kenara koyarsak kendine ait toprağın olması hoş bir durum. ayrıca hayatımı güzelleştiren/güzelleştirebilen dünyayı renkli görmemi sağlayan önemli kişiler burada. onun dışında tavsiye etmiyorum.
Çok fazla mal olduğundan rahatlıkla kandırabilirsiniz insanları. Hiç unutmam 4 günde 30 tl kazıklamıştım bir restaurantı. Bana yanlış para üstü vermişti.
Kim kaybetmiş biz bulalım.
yabancıların aman tanrım dediklerine bu ne ki daha diyebiliyorsunuz mesela.çünkü burası türkiye
nerden bakınca görebiliriz o yanı ?
hadi biraz objektif olalım:

düşünsenize amerikada veya ingilterede askerler ellerinde silahlarla sokağa inse ve yolları kapatsa, önlerine birileri ölmek pahasına çıkar mı, veya yüksek bir binanın tepesine çıkıp savaş uçağının üstüne atlama ihtimalini düşünür mü? tabi bunlar sadece turkiyede olacak şeyler ama bizim görmemiz gereken şey bir araya geldiğimizde ne kadar etkili olduğumuz değil midir?

suserların çoğu kısaca ansızın ölmekten bahsetmiş, gören duyan da sanki başka ülkelerde "intihar videosu çekip" okulunu basıp tüm öğrenci arkadaşlarını öldürmeye yeltenen insanların; polis tarafından sırf ten rengi dolayısıyla öldürülen insanların veya (muhtemelen duymamışsınızdır ama) "giydiği kıyafet yüzünden" tecavüze uğrayarak öldürülen insanların sadece türkiyede yaşanan olaylar oldugunu sanacak.

tabi benim bahsedeceklerim bunlar değil:
cem karaca trtde bir muzik programına çıkmıştı (bkz: sene dokuzyuz doksandokuz) falan, anlatıyor diyorki:
"ben ingilizce şarkı yaptım, fransızca şarkı yaptım ama içimde hep bir eksiklik hissettim. o eksikliğin ne olduğunu da bi yerlerde uzun hava dinlerken farkettim: benim duygularımı gerçekten anlatan kelimeler; cümleler; ifadeler bunlardı, o günden sonra türkçeden başka dilde şarkı söylemedim"

sadece duygularını en iyi şekilde anlattıgın yer oldugun için sevilebilir bu ülke.
her zaman bi heyecen bi atraksiyon olması. Düşünsene biraz merkezi bir yere gidiyosun aha patladı aha patlayacak hep heyecan. işten gelmişsin yatıyorsun tependen jetler kapının önünde tanklar geçiyor.
Herkesin türkçe konuşması valla ben başka yerde yaşayamam ingilizcem bile anlıyorum konuşamıyor seviyesinde.