bugün

bir gerçek...
üretebilirdi, ama geçmişte kaldı o potansiyel...

ülkemiz virüs salgınları ile yıllardır mücadele ediyor.
sadece cumhuriyet döneminde değil, osmanlı döneminde de virüs ve salgınla mücadele için aşı geliştirme ve üretilmesine önem verilirdi.

kendini osmanlı torunu zanneden, ama osmanlı'nın "o" sunu dahi bilmeyen zevat bunları bilmez tabi...

19. yy sonları, 2. abdülhamid döneminde osmanlı'da başgösteren kolera salgını sonrası pasteur'dan yardım istenir.
pasteur, andre chantemesse adlı yardımcısını yollar.
istanbul'da 3 ay kalan ve çalışmalar yapan dr.chantemesse, 2. abdülhamid'e bir bakteri ve mikrobiyoloji merkezi kurulmasını tavsiye eder.

bunun üzerine 1893 yılında 2. abdülhamid'in talimatı ve çabasıyla istanbul'da bakteriyolojihane i şahane adlı türkiye'nin ilk bakteri ve aşı merkezi kurulur.
görsel

----------------------
ara not: bu arada kendini osmanlı torunu zannedenler bilmez lakin 2. abdülhamid bilimsel gelişmeleri çok yakından takip ederdi, bu yüzden de pasteur'e büyük destekler vermiştir.
öyle ki pasteur kuduz aşısını bulduğunda bütün dünya liderlerine enstitü kurulması için yardım talebi içeren mektup gönderir, bu mektuba en olumlu yanıt abdülhamid tarafından verilir. abdülhamid pasteur'un çalışmalarını tetkik için fransa'ya bir heyet gönderir, akabinde de 1. derece mecidiye nişanı ve 10 bin frank ödül verir. takip eden günlerde de pasteur'un enstitüyü kurması için abdülhamid gerekli her türlü desteği sağlar ve pasteur kuduz aşısını abdülhamid'in yardımları ile geliştirir. işte osmanlı'nın salgın için yardım talep etmesine de pasteur bu yüzden derhal yanıt vermiştir.

pasteur enstitüsüne gönderilen osmanlı heyeti;
görsel

abdülhamid'in pasteur'e yaptığı yardımlardan birini gösterir belge;
görsel
------------------------

neyse devam edelim,
bakteriyolojihane i şahane kurulduktan bir süre sonra dr.chantemesse fransa'ya dönünce yerine pasteur enstitüsü'nden dr. maurice nicolle gönderildi.

dr. nicolle bakteriyolojihane i şahane'ye müdür yapıldı ve buranın ilk müdürü oldu.
dr. nicolle, hem tıbbi hem veterine bakteriyolojiye de önem verdi, difteri, veba, kolera vb pek çok mikrobiyolojik hastalık için serumlar geliştirdi ve pek çok bakteriyolog yetiştirdi.
görsel

(bkz: bakteriyolojihane i şahane/#39896491)

neyse, savaşlar, işgaller döneminde bakteriyolojihane i şahane faaliyetlerine kuduz enstitüsü ve daha sonra da kuduz tedavi müessesesi adları altında devam eder.

cumhuriyetin kurulması ile başlayan türk devrimi neticesinde abdülhamid döneminde kurulan bakteriyolojihane i şahane, 1928 yılında ulu önder mareşal gazi mustafa kemal atatürk'ün destekleri ile dr refik saydam tarafından yeniden kuruldu.
görsel

kurulan enstitüye de refik saydam hıfzıssıhha enstitüsü adı verildi.

osmanlı'dan gelen, cumhuriyetle doruk noktasına ulaşan modernizm, bilim ve fennin, araştırma ve gelişmenin ilerlemesine verilen önem kendini "osmanlı torunu" olarak tanımlayan zihniyetin ortaya çıkışıyla önce duraklatıldı, sonra durduruldu ve sonra yok edildi.

bu ülkenin kendi öz enstitüsünde hem bu ülkenin vatandaşları için, hem de dünyanın diğer ülkelerindeki insanlar için kızamık, çocuk felci, verem, tetanos, difteri, tifüs, kolera, kuduz, tüberkiloz (bcg) ve çiçek aşıları "yerli ve milli" olarak üretildi.
görsel

hem ülkemizdeki insanlara şifa oldu, hem de yurtdışına gönderildi...

ama bazılarına göre devlet üretmezdi...üretmek devletin vazifesi değildi.
bu kafayla 2011 yılında hıfzısıhha enstitüsü kapatıldı.

1940'lı yıllarda dünyaya aşı satan türkiye, şu an tifüs aşısını dahi dışardan ithal eder hale geldi...

ha, devletin işi üretim değil, devlet kumaş üretmez, kundura üretmez diyen zihniyet, aşı fabrikasını kapattığı gibi, ilaç fabrikamızı da kapattı sevgili arkadaşlar.

1979 yılından beri yerli ve milli ilaç üreten ssk ilaç fabrikası, 2005 yılında kapatıldı.
görsel

başları her sıkıştığında "kılışdar ssk'yı batırdı" diyenler, nedense ssk'ya ait ilaç fabrikasını neden kapattıkları konusuna hiç değinmediler yıllardır.

ama sanki yerli ve milli ilaç fabrikasını kapatan kendileri değilmiş gibi, adeta insanların aklıyla dalga geçer gibi 2023'te yerli ve milli ilaç üreteceklerinin reklamını yapıyorlar.
(bkz: ilaç fabrikası kapatıp yerli ilaç üreteceğiz demek/#40429245)

görsel

bakın yukarıdaki haberde diyor ki, "yıllık 28 milyarlık ilaç ithalatının 10 milyarı cebimizde kalacak" diyor.

ilaç fabrikasını kapatıyorlar, sonra çıkıp ilaç fabrikası kuracağız diye propaganda yapıyorlar.
onları ilaç fabrikasını kapatırken alkışlayanlar, "ilaç fabrikası kuracağız" dediğinde de alkışa devam ediyor.
vah güzel ülkem vah...

peki ssk'nın ilaç fabrikasını kapatmasaydınız, hıfzısıhha enstitüsünü kapatmasaydınız, orada araştırma ve geliştirmeye önem verip, gerekli yatırımları yapsaydınız da bugün tüm ilaç ve aşılarımız yerli ve milli olsaydı, ilaç için, aşı için yurtdışına ödediğimiz milyarlar da ülkede kalsaydı ne olurdu???

konuyu çok uzattım farkındayım ama, gerçek gün gibi ortada değil mi?

biz aşı geliştiren ve üreten hıfzısıhha enstitüsünde covid19 aşısını şu an geliştiriyor olabilir miydik? corona virüsü için kendi ilaç fabrikamızda ilaç üretiyor olabilir miydik?

şayet 1923 vizyonu ile devam etseydik şüphesiz ilacı da üretirdik aşıyı da...

sahi siz tarihe baktıkça "bütün dünya ülkeleri yıllar geçtikçe ileri giderken, biz neden tam tersi bir şekilde geri gidiyoruz" diye düşünmüyor musunuz?

bakınız sadece cumhuriyet tarihinden değil, osmanlı tarihinden de örnek verdim sizlere abdülhamid torunları...
hepiniz abdülhamid'e hayransınız, ama keşke abdülhamid'in vizyonunun yüzde 1'ine sahip olsaydınız...

#tarih

------------------
edit: geçen gün sözcü gazetesinde uğur dündar'ın, kapatılan refik saydam hıfzısıhha enstitüsü eski başkanı dr. erol afşin'in mektubunu paylaştı.
burada anlıyoruz ki hıfzısıhha enstitüsünün modern bir aşı fabrikası kurması için 200 milyon dolar gerekliymiş, ama bu para ayrılmamış. oysa ki nerelere kimlere kaç milyar dolarlar verdi bu ülke.
bu yazının linki de şurada;
https://www.sozcu.com.tr/...uretebilirdi-ama-5687539/
hayatlarını onca nankörlük ettikleri cumhuriyetin sağlık mücadelesine borçlu olduklarını bilmeyen cahillerin gözardı ettiği gerçektir.

bakın şurada atamızın hemen cumhuriyetin ilanından sonra inönü'ye yazdığı mektup var:

https://www.sozcu.com.tr/...t-pasaya-mektubu-1475881/

mektupta yazanları aklınıza gelebilecek, o dönemleri yaşamış, yerli, yabancı herkesin hatıratından doğrulayabilirsiniz. anadolu sağlık açısından içler acısı bir vaziyetteydi. koca ülkede tek bir üniversite vardı (dar'ül fünun), ona da üniversite demeye bin şahit ister!

cumhuriyet hükümetleri bin türlü emekle sıtmanın, trahomun, cüzzamın, çiçeğin, veremin, velhasıl türlü hastalığın kökünü kuruttular.

fakat sayın ahalimiz cumhuriyete nankör geldi ve cumhuriyet düşmanlarını desteklemekte ısrarcı. durum böyle olunca nankörlüklerinin cezasını görmeleri de kaçınılmaz. işte kıyamet kadar suriyelimiz oldu, onlarla birlikte unutulmuş nice hastalık yine boy gösterdi.

http://www.kuranmeali.com....php?sure=10&ayet=100
pandeminin ilk ayında açmıştım bu başlığı ve şu entryle de türkiye'nin covid19 aşısı üretebilirliğini uzun uzun anlatmıştım---> (bkz: #43030836)

ve bugün...
aldığımız habere göre uğur şahin ve eşi özlem türeci hanımefendi covid19 aşısını bulan biontech şirketinin kurucuları...
görsel

insan gurur duyuyor, gurur duyarken de gözleri doluyor.

bu iki türk, "eğer sözlerim bilim ile ters düşerse, bilimi seçin" diyen ve türk insanına bilimin peşinden gitmesi gerektiğini salık veren ulu önderin vefatının 82. yıldönümünde dünyaya bu müjdeyi verdiler.

gurur duyduk elbet...
ama gurur duyduğumuz kadar da hayıflandık haliyle.

bu iki bilim insanı, neden kendi ülkeleri dururken gidip almanya'da şirket kurmuşlar.
neden kendi ülkelerinde aşı geliştirmek yerine, almanya'da geliştirmişler?

işte bizim temel sorunumuz bu.

82 yıl önce vefat eden ulu önderin peşinden ayrılıp, onun ilkelerini yok sayıp 82 yıldır bilime yönelmek yerine müteahhitlere yöneldik.

atatürk'ün kurduğu hıfzısıhha enstitüsünü yok edip türk virologların, bakteriyologların çalışma alanlarını ortadan kaldırdık.

sonuçta yine bizim insanımız aşıyı buldu, ama başka bir ülke adına...

biz ise şimdi türklerin bulduğu aşının bize ulaşması için belki 2 sene sıra bekleyeceğiz.

gel de kahrolma...

başlığın ilk entrysindeki iddiam böylece kanıtlanmış oldu.

türkiye corona virüs aşısı ve ilacı üretebilirdi.

türkiye bunun yerine üçüncü dünya ülkesi olmayı seçti.

ama bilime, fenne inanmış türkler bunu başardı.

bir yanım çok mutlu, bir yanım hüzünlü.

teşekkürler uğur şahin, teşekkürler özlem türeci...
inşallah nobel aldığınızda da gurur duyacağız sizlerle...
Yukarıda duran örnek badelenmeyince bir Türk her olayın altından kalkar.
yalan ve fos çıkacak aşıdır. grip türevi virüslerin aşısı tam olarak üretilemez. imkansız gibi bir şey bu. binlerce yıldır adı şanı bütün dna yapısı belli olan grip yani influenza virüsüne bile tam olarak % 100 koruyucu bir aşı üretilememiş iken mutasyona uğrayan covid 19 a aşı bulmak şu manada bana mantıksız ve imkansız geliyor.

sene 2022 de olsa muhtemelen şu haberleri hala okuyacağız.

işte aşı için o tarih...

abd den kritik açıklama aşı kapıda..

ilk denemeler ve yan etkileri muhtemel seri üretimi rusya tarih verdi..

şok şok şok etiyopya aşıyı buldu bilimin şehri riyad dan aşı mucizesi...
evet, doğru söylem.
istesek 1 dolar 1 tl olur ve mars gezegenine koloni kurari uzaya da çıkardık.
ama dıj güşler engelliyor.

bir nasihat; sen önce 4 tane maskeyi dağıtacak organizasyon yap platonik tasbağa.

edibüdü: sözlük yazarına tavsiye.
asla. ezanlarımızı susturamayacaksınız.