bugün

sanki adaletin gec gelmesi icin yapilmis olan sistem.
sip sikindirik bir sistem.

http://www.ntvmsnbc.com/id/24974708/
http://www.ntvmsnbc.com/id/24974554/
http://www.ntvmsnbc.com/id/24974695/
http://www.ntvmsnbc.com/id/24972947/
devletin bekası için bir an önce iyileştirmeler ve düzeltmeler yapılması gereken sistemdir.
aihm: boynun neden eğri?
tavks*: nerem doğru ki?
kendini adaletini kendin getir, dedirten sistem. Tabii bu çok tehlikeli ve ürkütücü bir noktaya taşıyor insanları. Adalet namusun, güvencenin, insanlığın temeli olmalı çünkü.
http://www.ntvmsnbc.com/id/24975568/
bendeki boşaltım sistemiyle paralel çalışan sistemdir. evet, ishal olmuşum sevgili yazarlar. ben nasıl pata küte sıçıyorsam türk adaleti de aşağı yukarı aynı durumda.
başharflerinden aynı TAS aynı Hamam dedirtecek kuruluş. Gerçi hala ülkemizin en aydınlarının gittiği yada çıktığı yerdir.
nasıl işlediğine akıl sır ermediği bir sistem. adliyelerde kimin eli kimin cebinde belli değil. allah düşürmesin. sözlüğe açılan salakça davalardan biri için savunma vermeye gittim. sözlükte bir entry'de geçen şiir birisine aitmiş ama bir yazar "can yücel" aittir diye yazmış. bu birisi de bu şiir can yücel'e ait değil bana aittir diye dava açmış. salakça dediğim burası. zaten açılan davaların tamamı buna yakın salaklıkta. dava için hakime savunma verdim, yaz kızım diye tabir edilen kız da yazdı. ifadem bitti çıktım. sonradan aklıma bişey takıldı, tekrar geri döndüm. verdiğim ifadeyi yazdıkları kağıt elime geçti. baktım şok oldum. isim başka, suç başka ama altında benim verdiğim savunma. ismimi "ismail alpen" yazacaklarına "ismail civelek" yazmışlar, neyse ki düzelttiler. suçum basit bir şiirle ilgili bir konu iken, "arsa davası"na dönmüş. kısacası kimin eli kimin cebinde belli değil. içeri bir girdi mi ne olarak çıkacağın belli değil. aman uzak durun.
daha kötüsüde var şükredin. bir davamda karşı taraf oyalamak için 2 adet sahte şahit gösterdiler . tam 9 celse boyunca adamlar ifade vermeye bile gelmediler. her celse 3 ay sonraya gün veriyor. neyse hakim bizim lehimize kararverdi.ama temyizde dedilerki şahitlerim dinlenmedi. 6 ay sonra dava geriye geldi. sonra hakim hiç bekletmeden tekrar lehimize karar verdi.tekrar temyiz tabiki. temyizden lehimize karar çıktı. çünkü yapılan tahkikatte adreslerin sahte olduğu belli oldu. tam 3 yıl boyunca sinir harbi yaşadık.
yani bazen insanların nasıl katil olmadıklarına şaşıyorum.
(bkz: her zaman haksız kazanır)
(bkz: adalet sistemi adaletli olmak zorunda değildir)
varlığından zaman zaman şüphe duyulan sistemdir. bugün geçen iki gazete haberi, insanı ''ne düşünmeli'' diye düşündürüyor. biri; 2004 yılında bir doktoru boğarak öldüren iki gencin müebbet hapis cezası alması. suçlular cezasını bulunca insan seviniyor, ''oh be'' diyorsun. diğer haber ise; hatalı sollama sonucu bir çiftin ayrılmasına sebebiyet veren (adam ölmüş, kadının ise beli kırılmış ve organlarında hasar var, hala hastanede), rapora göre 8' de 8 kusurlu adamın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması. ''nasıl yani yaa?'' diye insan şaşırıp kalıyor. birini öldürmek isteyenlere açık teşvik değil mi bu? trafik kazası kisvesi altında öldür ve sonrasında sıyır. bu kadar basit mi?
kendi içinde bi' canlıya dönüşmüş sistemdir. yaratık diye adlandırılabilir. kendi kararlarını kendi organları ilgilisi itibariyle alır. işine gelince imamın memur olduğunu savunur, yine işine gelince imamın din adamı olduğunu da savunabilir. çok işine gelirse ikisini de birleştirip savunabilir; imam din adamı olan memurdur diye.
hangi adaletten bahsediyonuz lan? sorusunu sorduğumuz adalettir.
tamamen çöküntü içinde olandır.
kavram olarak adalete belki ama adaleti sağlayanlara güvenilmeyendir.
(bkz: sistem derken)
saç ayaklarına bakarsak:

hakim: hakim başına yüzlerce dosya düşer. hakimler çoğu zaman - hukuki konularda bile - dosyayı bilirkişiye gönderip, sıklıkla rapor doğrultusunda karar verirler. içtihat programları olup olmadığı konusunda emin değilim ancak varsa bile yetersizdir. yerel mahkemelerin, benzer uyuşmazlıklarda yüksek mahkeme kararları doğrultusunda hüküm kurmaları, yargılamada tutarlılık açısından hayati önem taşımasına rağmen, hakimlere bu yönde imkanlar sunulmaması ciddi sıkıntı doğurur. ülke insanının, otu boku temyiz etmesi -avukatların da bu durumda samimi davranmaması- yargılamaya tıkayan önemli bir faktördür. yargılamanın %100 sonucunu kestirebilmek mümkün değildir ama çoğu durumda çok çok düşük olasılıklar için yargılamayı sürüncemede bırakmanın da anlamı yoktur.

savcı: yine yoğunluk, burada da en büyük sıkıntıdır. az önce bahsi geçen içtihat desteğinin yanında, fiziki koşullar olarak da savcılar -tıpkı hakimler gibi- yetersiz imkanlara sahiptir. savcı başına yüzlerce dosya düşmesinin yanında, insanımızın da işi yokuşa sürdüğü muhakkaktır. gerekli gereksiz her şeyi yargı yoluna taşıyan insanlar, gerçekten sıkıntı yaşayan insanların hakkını da bir nevi gasp etmektedir. bu faşitsçe ya da diktatörce bir tutum olarak algılanmamalıdır. söz gelimi, ufak bir komşu kavgası sonrasında olayı abartıp karşı tarafın başını ağrıtmak isteyen şahıs, savcılığa başvurarak koruma tedbiri talep ederken; eski kocası tarafından tehdit edilen kadının yardım talebi sonuçsuz kalabiliyor ve bazen gazetelerden de okuduğumuz üzere, iş ölüme kadar gidebiliyor.

avukat: avukatlar, -şimdilik- belirli bir sınav sonucunda mesleğe kabul edilmediklerinden ve çoğu zaman işlerinin kamu hizmeti boyutunu da ıskalayarak kendilerini geliştirmeden, sıklıkla uzmanlaşmaksızın bakkaliye zihniyetiyle iş yaptıklarından, sisteme ciddi şekilde zarar verirler. elbetteki herkesi itham etmek mantıksız olacaktır ama ne yazıkki mesleğin imajı bu yöndedir. yerel mahkemece karara bağlanan dosyayı, temyiz sonucunun olumsuz olacağını öngörmesine rağmen, sırf para kazanmak ya da müvekkilini oyalamak amacıyla yüksek mahkemeyi taşıyan avukatlara fazlasıyla rastlıyoruz. oysa ki girişte bahsedildiği üzere, avukatlık bir yönüyle serbest faaliyettir ancak diğer yönüyle de kamu hizmetine dahildir.

bilirkişilik: aslında bu bir saç ayağı olmamasına rağmen, hakimlerin iş yükünün günden güne artmasıyla, önemleri hayati noktaya gelmiştir. artık insanlar "avukat tutma, bilirkişi tut" düsturuna inanır olmuştur ve bu da adil yargılamanın önündeki en büyük engeldir. öte yandan hakimler, artık salt hukuki uyuşmazlıklarda bile bilirkişi yardımına başvurur olmuşlardır ki bu açıkça mevzuata ve akla aykırıdır.

tabi en sorun, devletin tüm bunlar karşısında eylemsiz kalmasıdır. sorunlar bellidir ancak çoğu sorunun çözümü mali kaynağa gebe olduğundan, felç olmuş sistem ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. aksak bir anayasayla, ki 82 anayasasına göre "devlet, mali ve sosyal imkanları ölçüsünde faaliyet gösterir", olmayan mali kaynaklarla sistemin işlerlik kazanması pek mümkün görünmemektedir.

amin.
karman çorman bir sistem, ordan burdan kırpıp dikmeyle ancak bu kadar oluyor.
adamı deli eden şeyin adı.

1000 liralık alacak için size 4000 tl masraf ve 13 ay süreye mal ettiren über dangalaklıktır.
evinden gece yarısı çocugunu çalmaya kalkısan hırsızı oldurdugu için ev sahibine 10 yıl ceza veren salak sistem.
hırsız çocugu öldürüp cigerini böbregini satsaydı 2-3 sene yatar çıkardı.
artık butun islevini yitirdi halkın gözünde.
sadece haksızın haklı çıkabileceği bir adalet sistemi..
Sağdan soldan kırparak bir araya getirilmiş bir çeşit kırk yama çalışması.
16 yaşınızı 3 gün geçsenizde evlenip boşandıysanız sizi 3 günde adam edip reşit sayan sistem.
the corporation you have called cannot be reached at the moment, please try again later*.