bugün

2011 yılında yapılmış indie game tarzında yapılmış bir baş yapıt. keşke oyun şirketleri en iyi bilgisayarı gerektiren grafiği içeren oyunlar yapmak yerine böyle hem sürükleyici, hem konu hem soundtrack bakımından şaheser oyunlar yapsalar. bu bir oyun değil aslında bir vision novel. bize sadece sayfaları değiştirmek kalıyor. "bir oyun oynarken ağlamadığım kalmıştı o da oldu" dedirtebilir aynı zamanda. hani çok sürükleyici bir roman okursunuzda nasıl bittiğini anlamadan bitirirsiniz, "hangi ara bitti lan bu" falan dersiniz, hah işte to the moon'da bu tatta bir oyun.

hepsini geçtim soundtrackları yeter beah!

(bkz: if you re with me everything s alright)
Mükemmel bir hikaye üzerine kurulmuş bir oyun. Ve gerek görselleri, gerek müzikleri ile bu hikayeyi o kadar güzel yaşatıyor ki insana...

Miliyonlarca dolar harcayıp grafikleri güzel ama içi boş oyun hazırlayanların aksine; düşük bütçeyle nasıl harikalar yaratılabileceğinin büyük bir kanıtı bu oyun.

ana hikayeyi spoiler vermeden özetlemek gerekirse;
Sigmund Corp. isimli şirket, ölmek üzere olan yaşlıların son isteklerini gerçekleştirmek için bir teknoloji geliştirmiştir. o kişilerin anılarına gidip, son dilekleri için gerekli bilgileri toplayıp, bir kaç değişiklikle son isteğini anılarının arasına yerleştirmeye çalışan bu şirketin iki çalışanını kontrol ediyoruz biz de.
Johhny, 1 ya da 2 günlük ömrü kalmış birisi. bizden istediği ise -oyunun isminden de tahmin edilebileceği gibi- aya gitmek.

4 saat civarında bitebilen bir oyun. ama o 4 saat, o kadar dolu dolu geçiyor ki; 20 saat oynayıp da "aman bu muydu" dediğiniz oyunlara kıyasla daha çok tatmin ediyor sizi.
günümüzün şatafatlı grafiklerle donatılmış ama içerik olarak çok yavan kalan oyunlarına (istisnalar hariç tabii) küfür olarak yapılmış bir şaheser.

oyunun türü için direkt rpg denilemez, adventure da denilemez. yani kağıt üstünde bu iki türden en az biri söylenebilir ama oyun daha çok "interaktif roman" olarak ilerliyor. bu nedenle oyunun oynanışı oldukça basit. en zor iş, arada bellek içi yolculuk için kullanılan nesne görüntülerinin tamamlanması puzzle'ı ki o da o kadar zor değil.

steam'de ara ara indirime giriyor. kesinlikle soundtrack'leri ile birlikte satın almanızı öneririm.
Belki de soundtrackı en başarılı oyunlardan, 16-bit point&cliCk.

Doktor arkadaşımız ile birlikte, hayatının son zamanlarını yaşayan hasta bir adamı ziyaret ediyor, bulduğumuz cisimlerle * zamanda yolculuk yaparak, cismin ait olduğu anıları bir köşeden izliyor ve acıklı bir hikayeye şahit oluyoruz. Tüm bunları yaşarken de zaman zaman arkadaşımızın fikirleri ile ters düşüyor, inandığımız şey uğruna onu karşımıza alıyoruz. Amacımız ise adamın en büyük dileğini gerçekleştirmek, yani onu aya göndermek.

Geneli acıklı ve nostaljik bir havaya sahip bu hikayede ara sıra esprili diyaloglara da yer verilmiş. Birçok duyguyu aynı anda hissedebiliyorsunuz. Yani gözleriniz dolu dolu iken birden "mehehe." diye de güldürebiliyor. Bittiğinde "vay be..." dedirten bir son hazırlamışlar. 2,5-3 saat sürüyor zaten o yüzden lütfen oturduğunuz gibi bitirin, oyunu günlere yaymayın. Türkçe dil seçeneği de mevcut. 8/10.

Steam'de ₺18,00. Kart düşüyor, rozeti tırt. 1 tane başarım var o da tabii ki "johnny'i aya gönder."

görsel

görsel

görsel

görsel

--spoiler--

görsel

--spoiler--

Edit: dil seçeneği ile ilgili düzeltme için arthas menethil'e teşekkürler. *
bir kez bitirdiğim, bir kez de bitirilişini seyrettiğim oyun. ikisinde de boğazım düğümlendi.

soundtrack albümüne gelirsek, sigara yaktırır.

river, sen ne güzel bir karaktersin be...

http://www.youtube.com/watch?v=zqSzB_xBmtM

--spoiler--

John: So, can you do it? Can you take me to the moon?
Dr. Rosalene: We can't, but you might be able to.
Dr. Watts: Why do want to go there?
John: I don't know.
[...]
Dr. Rosalene: It's fine, you can tell us. It's essential for helping us to get you to go there.
Dr. Watts: Do you want the fame? The money? You've got to have a motive.
John: I'm sorry, but I really don't know. I just…do.

--spoiler--
Bir an heyecanlanmıştım.
Hikayesiyle ağlatan bir indi oyundur.

Müzikleri de çok hoş ucuzken alın.
"milyarlarca deniz feneri gökyüzünün derinliklerine saplanmışlar."
Aslında bu oyunun oynanış açısında hiç bir olayı yok. Bildiğiniz point & click bir oyun. Sadece mouse ile rahatlıkla oynanabilecek bir oyun.

Ancak oyunun en kuvvetli yönü senaryosu. Açıkcası pek bir şey söylemek istemiyorum ama çok çok yüzeysel olarak anlatmam gerekirse Sigmund adlı bir şirketin iki doktoru bir yaşlıdan aldıkları işi halletmek için yola koyuluyor.
Gerçekten merak uyandıran bir hikaye akışına sahip olduğunu belirtmem gerekli. Ne olacağını cidden merak ediyorsunuz.
Buna ek olarak oyunun kendine has bir mizah anlayışına sahip olduğunu söylemem gerekli. Kontrol ettiğimiz iki karakterin diyalogları gerçekten oldukça eğlenceli olabiliyor. Oyunun hikayesi ne kadar merak uyandırıcı olsada kimi zaman monotonlaşıyor ve bu mizah anlayışı o noktalarda gerçekten tempoyu yükseltmeyi başarmış.
Benim hoşuma giden bir diğer detay aslında bazı şeyleri oyuna yedirmiş olmaları. Farkediyorsunuz bazılarını, ama o kadar güzel şekilde kotarmışlar ki onları, tebessüm ederek devam ediyorsunuz.

Müzik konusuna gelirsek, ortama göre değişen bir kaç müzik söz konusu ve başarılılar. Durumun hissiyatını başarılı bir şekilde veriyorlar.

Oyuna dair yapabileceğim en net eleştri mekanikler tarafında olur sanırım. Oynanış çok fazla tekrar ediyor kendisini. Bazı noktalarda farklı şeyler sunmuş oyun ama 20 bölüm ise 2-3 bölümde farklı şeyler görüyoruz. Keşke biraz daha arttırsalarmış oynanıştaki bu tıkanıklığı bir nebze olsun düzeltebilirlermiş.

Hikaye seven kişiler için önerebileceğim, oynanış bekleyenler için ise uzak durmasını tavsiye edebileceğim bir yapım To The Moon.
Hayatımda oynadığım en güzel oyun diyebilirim, oyun oynarken hiç ağlamamıştım oynadıktan sonra bunu da yaşadım. devam oyunu da finding paradise adıyla çıkmıştır, ilk oyun kadar aşırı duygusal bir havaya sokmasa da çok severek oynayacağınızı düşündüğüm, keyifli bir oyundur.
iyi bir oyun kesinlikle değildir, aksine oldukça kötü bir oyundur. lakin çok ama çok iyi bir interaktif görsel hikayedir. çok etkileyici ve çok duygusal bir yapım olmuş. red dead redemption 2 sonrası sonunda ağladığım bu 2. oyun oldu son zamanlarda. gerçi hala oyun olarak değil, interaktif görsel hikaye savımın arkasındayım. aslında interaktif de değil, ama çok kaliteli iş. yapanların emeğine sağlık....

o değilde baş karakterler de benim kafadan, onlar da "moonseeker"....
oynayın, oynatın. başyapıttır.

"çünkü bir gün... onlardan birini arkadaş edineceğim..."
hüzün dolu bir hikayesi olan oyun, ah johnny ah. Bir annenin kendi oğlunu arabasıyla ezmesi de nedir yahu, başka birisi tarafından ezilmiş olsaydı bari.