bugün

hristiyanlar tarafından senaryolandırılmasına rağmen şeytan karakterinin islamdaki şeytan tarifine de uygun hareketlerde bulunduğunu gözlemlediğim film.
http://www.youtube.com/watch?v=LpkTjtmuNA4
başrollerinde al pacino keanu reeves ve charlize theron un oynadığı müthiş bir film.
bu aksam 20:45 itibariyle show tv de gosterilecek olan film...
"belki de o söz doğrudur. belki tanrı hepimiz için birer zar atmıştır. belki de bizi unutmuştur"

(bkz: şeytan diyor ki)
son sahnede paint it black in çaldığı unutulmaz film.
en akilda kalan repligi "kibir en sevdigim gunahtir" olan hos film..
tam olarak oyle dusunmediginiz halde, savunulan tezin antitezini savunmak.. karsi tarafa "e oyle olursa bu da boyle olmaz mi peki?" gibi sorular sorup bilgisini, konu hakkindaki donanimini, cevap verebilitesini vs tartmak icin kullanilir..
luzumsuzdur yapay bir tartisma ortami yaratir.. hayir oyle dusunmuyosan ne soruyosundur.. yok dusunuyosan seytanin avukatligini yapiorum demenin ne anlami vardir.. **
insanı etkisi altına alıp ,aklına soru işaretleri sokan yaratıcı bir sinema filmidir.
""Kibir, benim en gözde günahımdır.
John Milton
müthiş bir charlize theron'un olduğu film...caniyi izledikten sonra charlize theron u tanımama neden olmuştur...belki de buna cani filmindeki hali neden olmuştur...evet asıl neden buydu...
ddt ekibinin, bir bölümünün üzerine komik dublaj yaparak beğeni kazandığı filmin adı.

edit: dublaj aşağıdaki linkden indirilebilir.
http://www.aktuelnet.net/karin_agrisi.wmv
hayatımda seyrettiğim en anlamlı,en iyi oyunculuğun sergilendiği bant israfı olmayan, al pacino'nun kendini bile şeytan zannetirecek kalitede rol aldığı charlize theron'un büyüleyici güzelliği ile harmanlanmış filmi. son kısımda havvaların(şeytanın onları kandırmasıyla) ademlere nasıl yasak elmayı tekrar yedirebileceğini de göstermiş başyapıttır.gazeteci* bu davayı gazetede yazınca ünlü olacağını vadeder avukatımızın kibirini okşar. sonra (bkz: kibir en sevdiğim günah)
charlize theronu gene keanu reevesin ellerine teslim ettiğimiz film
yazık günah yaw gül gibi kadın
(bkz: 17 aylık bebeğe tecavüz edenlerin avukatı)
--spoiler--
film aslında bize şeytanın yaptırım gücü olmadığını, sadece bize seçimleri sunduğunu ve o seçimleri seçenlerin yine kişinin kendi öz iradesi olduğunu gösterir. doğrunun ve yanlışın insanın önünde iki seçenek olarak durduğu bir durumda bile şeytan sadece seçeneğin arkasında gizlidir, rahmetli cenk koray'ın kutuyu açtığı zaman arkasından çıkan hediye misali. al pacino'nun özellikle filmin sonunda keanu reeves'e aslında seçimlerinin hiç birinde ona etkide bulunmadığını ve hep iyiye yöneltmeye çalıştığını anlatması da ayrı bir ince noktadır bize mesaj veren.
--spoiler--
babun geyik e konu olmuş bir sahneye sahip filmdir. (bkz: havuzbaşı) (bkz: mangal)*
vanilla sky'ı çekerken esinlendiklerini düşündüğüm film. efektçiler falan ortaksa şaşmam hatta.
benzerlik sevişme sahnesindeydi özellikle. hatta şeytanilik de vardı.

velhasılı, şeytan al paçino'ysa bırakalım da işini yapsın. adam karizmatik bir kere.

(bkz: free will)
--spoiler--
sonunda "eee hayal miymiş bunlar" dememize sebebiyet veren film.
--spoiler--
al pacino, kenau reeves, charlize theron başrollerdedir. taylor hackford un yönettiği filmin konusu; "kanlı para" yani müslümanların inancındaki karşılığıyla "haram para ve günah" üzerine kuruludur.
al pacino ve kenau reeves son sahnelerde yüzleşme yaşarlar ve al pacino nun buradaki hızlı hızlı söylediği cümleler sindirilerek her bir cümlesi dinlenmeli, anlaşılmalıdır. modern dünya ve modern insan diye gördüklerimizin iç yüzü ve tüm illüzyonun ardındaki çirkinlik bu cümlelerin içinde gizlidir.
film şu sözle biter;
"şüphe yok ki kibir şeytanın en sevdiği günahtır"
bu söz incil de geçer.

edit: hele bir de "ben bir kuklacı değilim kevın, sadece sahneyi hazırlarım" sözü vardır ki şeytanın kesinlikle "şeytana uydum" diyenlere kapak niteliği taşır.
john milton yani al pacino yani şeytan, bir tirad atar.. kendi şirketinin genel müdürü hakkında..

tirad bittiğinde adam çıktığı sağlıklı yaşam koşusunun orta yerin de evsizler tarafından kafasına odunlarla vurularak öldürülecektir..

Eddie Barzoon abi bir şeylerin cisimleşmiş halidir..

Eddie Barzoon, Eddie Barzoon.

iki boşanma, bir kokain rehabilitasyonu
ve hamile bir resepsiyonist.

Bütün bu olaylarda onunla ben ilgilendim.

Tanrı'nın kulu, değil mi?

Yoksa Tanrı'nın özel kulu mu demeli?

Onu uyarmıştım, Kevin.

Onu attığı her adımda uyardım.

Ben onu korurken, sağa sola saldırdı.
Av hayvanı gibi.

Topaç gibi.

100 kiloluk...

hep bana hep bana diyen
açgözlüler gibi.

Gelecek bin yıla artık bir şey kalmadı.

Eddie Barzoon...

ona iyi bak, çünkü o...

gelecek bin yılın alâmeti farikası.

Bu insanların...

nereden geldiği sır değil.

insan iştahını öyle bir körüklersin ki...

arzusuyla atomları parçalayabilir
hale gelir.

Katedral boyutunda egolar inşa edersin.

Dünyayı fiber optik kablolarla
her hevesli dürtüye bağlarsın.

En bayağı hayalleri bile, bu dolar yeşili...

altın süslemeli fantezilerle cilalarsın, tâ ki
her insan, gözü yükseklerde bir imparator...

kendi kendisinin tanrısı olana dek.
Oradan nereye gidebilirsin ki?

Biz bir işten diğerine...

koşturup dururken...

gezegene kim göz kulak olur?

Hava bulanıp sular ekşidikçe...

arıların balı bile,
radyoaktivitenin metalik tadını aldıkça...

Düşünmeye, hazırlanmaya fırsat yok.

Gelecekler alınıyor, gelecekler satılıyor.

Halbuki gelecek falan yok ortada.

Bunlar, zincirini koparanlar sürüsü, evlat.

Tümü de geleceğe doğru koşmakta olan
bir milyar Eddie Barzoon'umuz var.

Hepsi de, çalışma saatlerini hesaplamak
üzere, bozulmadan kalmış...

sibernetik klavyelere uzanırken...

Tanrı'nın eski gezegenini parmaklayıp...

parmaklarını yalayıp...

parsayı toplamaya hazırlanıyor.

Ancak sonra kafana dank ediyor.

Bedelini ödemen gerek, Eddie.

Oyunu kazanmak için artık çok geç.

Göbeğin tıka basa dolu...

aletin sızılar içinde...

gözlerin kan çanağı ve sen,
birileri yardıma gelsin diye bağırırsın.

Ama bil bakalım, ne olur?

Kimsecikler gelmez!

Tek başınasın, Eddie.

Sen Tanrı'nın özel, zavallı kulusun.
filmdeki en başarılı kişi kesinlikle kevin'in karısı rolündeki charlize theron dur kanımca.
an itibariyle trt1 de yayınlanan etkileyici film. al pacinonun oynadığı miller karakterinin filmin sonlarına doğru şeytanlığını iyice yüzeye çıkaran, tanrı hakkındaki konuşması;

--spoiler--
tanri?
sana söyliyim...
tanri hakkinda sana içerden biri olarak biseyler söyliyeyim...
tanri izlemeyi sever.
sakalasir...
sunu düsün.
o insanlara...
içgüdüleri verir.
o bu fevkalade hediyeyi verir ve sonra ne yapar?
yemin ederim kendini eglendirmek için...
kendi özel zevki için...
düzensizlik yaratarak...
tam ziddi kurallar koyar.
her zaman dalga geçer.
bak , ama dokunma.
dokun , ama tatma.
tat, ama yutma.
sen bu kurallarin birinden ötekine atlarken o ne yapar?
sana gülmekten yerlere yatar!
alaycidir!
bir sadist!
o olmayan bir ev sahibi!
ona tapmak mi?
asla!
--spoiler--
"kibir en sevdiğim günahtır" sözünü akıllara kazıyan film. ayrıca türk televizyonlarında seyredildiğinde kesile kesile filmden geriye ne kalır merak etmemek elde değil.
en güzel sahnelerinden biri de, al pacino'nun charlize theron'a saçlarını kestirmesi gerektiğini çünkü bir kadının en güzel yerinin aklıyla bedeni arasındaki yer olduğunu söylediği sahnedir.*bu sahneden sonra da olaylar gelişir ve charlize theron rolünün hakkını vererek şeytana kanmanın cefalarını bize sergiler..
ayrıca al pacino'nun canlandırdığı karakter, ingiliz edebiyatının en önemli ismi olan ve en önemli eserinin (bkz: paradise lost) olduğu john milton'ın ismiyle aynı adı taşımaktadır.paradise lost' ta şair ademle havva'nın cennetten kavuluşunu anlatmaktadır. filmdeki şeytan karakterine isim verilirken bundan esinlenilmiş olabilir diye düşünmekteyim..